FIFA’nın dini ve imanı
Neticede futbol bir din ise FIFA da onun Vatikan’ı oldu. Vatikan dinin özünü ne kadar düşünüyorsa, FIFA da futbolu o kadar dert ediyor…
FIFA Başkanı Gianni Infantino geçtiğimiz günlerde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Dünya Kupası’nın iki yılda bir düzenlenmesi planı yürürlüğe girerse, Afrikalı göçmenlerin denizde ölmekten kurtulabileceğini buyurdu. Gelen tepkiler üzerine “yanlış anlaşıldığını” ve sözlerinin “bağlamından kopartılarak verildiğini” belirten Infantino acaba ne demeye çalışıyor?
ŞECAAT ARZ EDERKEN MERD-İ FIFA SİRKATİN SÖYLER
51 yaşındaki başkan Strazburg’daki toplantıda dünyanın sosyoekonomik gidişatında daha elim sonuçların ortaya çıkmaması için Avrupa dışındaki ülkelerin milli takım düzeyindeki turnuvalara daha fazla katılması gerektiğini belirtti. “Futbolun Geleceği” (“Future of Football”) adındaki kapsamlı FIFA projesinin en kayda değer içeriği, Dünya Kupası’nın dört yılda bir yerine iki yılda bir düzenlenmesi. Infantino’nun tartışmalı beyanatının ilgili kısmı şöyleydi: “Dünyanın geri kalanını ve Avrupa’nın büyük çoğunluğunu göz önüne alarak, futbolun buralara ne getirdiği üzerine düşünmek zorundayız. Futbol bir fırsat, umut ve milli takımlar meselesidir. Dünyanın geri kalanına bize para verip televizyondan izlemekle yetinin diyemeyiz. Onları da dahil etmemiz gerekir.”
“Bütün dünyayı dahil ederek Afrikalılara umut verelim ki daha iyi bir yaşam amacıyla Akdeniz’i geçmeye kalkıp muhtemel bir ölümle karşılaşmasınlar.”
“Fırsat ve kıymet verelim. Bunu hayır işleriyle değil dünyanın geri kalanına da katılım hakkı vererek yapalım. Bunun tek yolu iki yılda bir Dünya Kupası olmayabilir. Henüz üzerinde tartışıyoruz.”
AFRİKA HARİÇ DEĞİL
FIFA’nın İtalyan asıllı İsviçreli başkanının sözlerinde bilinçli tutarsızlıklar var. Öncelikle, futbolun milli takımlar üzerinden döndüğü hikayesi çoktan mazide kaldı. Futbol artık – yöneticileri en az Infantino kadar iyi yürekli insanlar olan – kulüplerin oyunu; milli takım turnuvaları futbolun en ileri versiyonu olma niteliğini kaybedeli çok oluyor. Uluslararası organizasyonları sıklaştırıp daha fazla ülkeyi ev sahibi yapmak gerçekten de bu ülkelere maddi kaynak sağlayabilir, ama rüşvet karşılığı ev sahipliği dağıttığı defalarca belgelenmiş bir kurumun bir anda peygamberliğe soyunması ikna edici değil. Üstelik kullanılan sözcükler ve kendisi dışındakilere tepeden bakıp ihsan lütfeden tavır, FIFA’nın zırvalarına aşina olanları bile şaşırtmayı başardı.
Infantino tepkiler üzerine – âdettendir – sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi. “Karar alıcı bir makamda bulunan herkesin dünyadaki insanların durumunu düzeltme sorumluluğu vardır” dedi ve ekledi: “Afrika da dahil olmak üzere, ama elbette başka yerlerle birlikte, insanların kendi ülkelerinde bu fırsatlara sahip olması gerekiyor.” Afrika’yı ağzına sakız etmesi boşuna değil. FIFA’nın yeni planına Avrupa (UEFA) ve Latin Amerika (CONMEBOL) karşı çıkarken, Afrika (CAF) destekliyor. Afrika inşaat ve organizasyon konusunda gelişmekte olan bir kıta ve bolca rant var. Batı’yı tüketmeye yaklaştığını hisseden FIFA için Coğrafi Keşifler dönemi başladı.
Yoksa Afrikalı veya diğer göçmenleri çok umursayan yok. Mesela İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün medya sorumlusu Andrew Stroehlein, FIFA’nın açıklamasına Twitter üzerinden cevap vererek, “İnsan Hakları İzleme Örgütü’ndeki meslektaşlarım hemen her gün dünyanın her yerindeki mültecilerle göç nedenleri üzerine mülakatlar yapıyor. Bugüne kadar Dünya Kupası takvimini gerekçe gösteren olmadı” ifadelerini kullandı.
Infantino’nun göçmen duyarlılığı da biraz uçlarda seyrediyor. Şimdilerde Akdeniz’de boğulan insanlara çok üzülen başkan, daha bir iki hafta önce, 2022 Katar Dünya Kupası için stadyum inşaatlarında 6.500 göçmen işçinin hayatını kaybettiğine dair raporların doğru olmadığını, rakamların abartıldığını, Katar’daki çalışma şartlarının Avrupa’dan farklı olmadığını belirtmiş, Katar’ın tarihteki en iyi Dünya Kupası’nı yapacağına dair inancını yinelemişti. Infantino’nun bir anda evliyaya dönüşmesinin arkasında başka bir bit yeniği olmasın?
DİN OLARAK FUTBOL
Futbol geniş kitleleri etkilemeye başladığından bu yana, dünyanın en popüler sporu ile din arasında süregelen bir analoji var. Pelé ve Maradona gibi yıldızlar futbolun kendileri için bir oyun değil din olduğunu ifade etti. Güzel oyun gerek insanların kalbine girme gücü, gerek takıma duyulan bağlılık ve aidiyetin değişmezliği, gerekse toplumu eğlemek için kullanışlı bir araç olarak görülmesiyle sık sık dine benzetildi.
Paralellik zaman içinde daha da yerine oturdu. Samimi ilgi ve sevginin paraya ve güce çevrilebileceğinin keşfi, insanlık tarihinin en büyük kırılma anlarından biri olabilir. Tıpkı din gibi futbol da yıllar geçtikçe “kurumsallaştı”. Tıpkı samimi bir mümin gibi hakiki futbolsever de kendi gönlündeki ile bu kurumların anlattığının aynı şey olduğuna inanamaz duruma geldi. Tıpkı bazı dindarlar gibi bazı futbolseverler de güç getiren yeni dini sevip peşinden koştu. İkisinin de adı ne kadar çok söylenirse kendinden o kadar uzaklaşıldı.
Neticede futbol bir din ise FIFA da onun Vatikan’ı oldu. Vatikan, diğer Kiliseler, diyanet işleri veya benzer kurumlar inancın özünü ne kadar düşünüyor ve onu saf haline döndürmek için ne kadar uğraşıyorsa, FIFA da futbol için o kadarını yapıyor.
Başka benzerlikler de var. Dini kurumsallaştıranlar kendi eylemleri sonucu insanları inançtan soğutunca endişeye kapıldı. Kilise’nin tarihi bir yandan can havliyle gelen abartılı tehditler, sert cezalar, infazlar, diğer yandan büyük bağışlayıcılık, aşırı şefkat gibi zıt kutuplar arasında savrulan bir tutarsız davranışlar silsilesi oldu. FIFA ve UEFA gibi yönetici makamlar da benzer bir rotayı izledi. Bir gün kulüplere turnuvadan men tehdidinde bulunup gözdağı verirken, öbür gün bir anda aç çocukları hatırladı, sosyal sorumluluk projeleriyle hayır hasenat işlerine girdi.
Bunu aptal ve dengesiz oldukları için yapmadılar. Bilakis. Yozlaşmış bir kurumun başında bulunan ve oranın daha da yozlaşmasına katkıda bulunan her zeki muktedir gibi Infantino da sonunun yaklaştığını ve bu işin böyle gitmeyeceğini biliyor. Dahası, gidişatta ani ve büyük bir değişiklik olmazsa, miras alıp yeniden ürettiği yaklaşım yüzünden sadece kendisinin değil, bugüne dek taşıdığı söylemin de yıkılacağını biliyor. Şahsi ayrıntı da görmezden gelinemeyecek kadar mühim: Söz konusu yıkım gerçekleşirse, şimdiye kadarki yolsuzluklar yüzünden bizzat cezalandırılma ihtimali var. Tüm bunların bize çok uzak ve anlaşılmaz göründüğünün farkındayım; ama ne olur kendinizi biraz zorlayın. Mesela Putin’i ve Rusya’yı düşünün.
ALTINLARIN ALTINDA
Neoliberal dünyanın neoliberal futbolu para üretiyor (Dünya Kupası iki yılda bir oynanırsa her seferinde 4.4 milyar dolar ekstra gelir getirecek), ama eskisi gibi duygu üretemiyor ve o duygu olmadan paranın sonsuza dek akmayacağını biliyor. Üstelik paydaşların sayısı arttıkça herkesi doyurmak da zorlaşıyor. Bu durumda iki seçenek var: Birincisi, futbolun paralanmasına yol açan yöntem ve mekanizmaları temizleyip arınmaya çalışmak. İkincisi, para akışı kesilene kadar testiyi doldurmak. Ama FIFA bizim gibi saf olmadığı için her zaman üçüncü bir yol bulabiliyor: İlkini yapar gibi görünüp ikinciyi yapmak. “Ben aslında çok iyi adamım, bu kurum da meleklerden mürekkep” söyleminin sebebi bu.
Futbolu din gibi gören Maradona, dünyadaki yoksulluktan yakınan Papa II. Jean Paul’e, “Fakir çocuklar bu kadar içine dert oluyorsa Sistina Şapeli’nin tavanlarını sat. Yaşadığın yerin tavanı altından olmasa da olur” demişti. Bakalım Infantino kendi altın fanusunu korumak uğruna daha neler yumurtlayacak?