Filistin dahil!
Tüm dünyanın dilsiz kaldığı, ölüme terk ettiği Gazze’de tek bir kelimeye ihtiyacımız var: Barış! İşte o zaman gerçek barışı ve 1 Eylül Dünya Barış Gününü kutlarız. Filistin dahil!
Tüm kelimelerin anlamını yitirdiği bir yüzyılda yaşıyoruz.
Cümleler yarım, kelimeler anlamlarını unutmuş… Bir kişiye “Nasılsın?” diye sorduğumuz ama cevabını dinlemediğimiz zamanlardayız. Çünkü yorgunuz. Çünkü bıkkınız. Sabah evden çıkınca daldığımız o kalabalıkların içinde kayboluyoruz. Toplu taşıma araçlarında birbirimize değmeden ayakta durmaya çalışırken ani frenlere karşı kendimizi korumak zorunda kalıyoruz.
Tüm duyguların birbirine girdiği zamanlarda yaşıyoruz.
Gece çalan telefondan korkarak büyümüş bir toplumun çocukları olarak kötü haberlere alışmış yetişkinler olmanın karmaşası içerisindeyiz. Her gün o kadar çok negatif habere maruz kalıyoruz ki bir süre sonra nasır tutmuş kalbimiz atmaz oluyor! Sosyal medya üzerinden bizlere pompalanan “şaşaalı”, “enerci” dolu içerikler arasında gerçeklikten kopuyoruz. Sistem bizi, birer metaya dönüştürüyor, çarkları arasında eritiyor ve öfkeli birer “canlı” oluveriyoruz. İçimizde yaşadığımız yetersizlik, çaresizlik ve hayalkırıklığı duygularını en dibe gizleyip gülümsüyoruz ve en çok da kendimize zarar veriyoruz. Çünkü bir şiddet sarmalı içerisindeyiz. Bile isteye sistematik olarak uygulanan bir şiddet bu! Bireyden topluma dalga dalga yayılan bir şiddet…
Ve şiddetle zehirlenen güç…
Oysa tarih bize öğretti: Gücünü halktan alıp halka rağmen kullanan iktidarlar şiddeti bir araç olarak kullandıkça toplumsal yıkımlar kaçınılmaz oldu. Bireyin dünyasına giren ve gün be gün hepimizi karanlığa iten, yalnızlaştıran ve tek tipleştiren şiddet, sistemin ve devletin içsel yapısındaki boşlukları kapatmaya çalışırken toplumsal yapıyı parçalara ayırdı. Bizi yan yana gelmekten uzaklaştırarak, empati yetisinden yoksun, nefret timsallerine çevirdi.
Ekonomik krizin her geçen gün derinleştiği, kadın cinayetlerinin alıp başını gittiği, gelir adaletsizliğinin insanları ölüme mahkum ettiği, ötekileştirmenin kutsandığı bir atmosferde şiddetin bir “güç” unsuru olarak görülmesi bugün dünden daha çok ihtiyaç duyduğumuz dayanışma duygumuzu yok etti. Bizi kimsesizleştirdi ve bununla övünmemizi sağladı! Bizi, birbirimizin karşısında dilsiz, sessiz bıraktı!
KELİMELER SİHİRLİDİR
Tüm bu sessizliği bitirecek tek bir aracımız var: Kelimeler… Çünkü kelimeler sihirlidir. Herkese, her şeye ve bütün otoriter rejimlere inat… Sihirlidir çünkü, “onlar” diyenlerin karşısına “biz” diye çıkarız. Uluslararası kamuoyunun önünde “savaş” olarak savunmasını yapanlara karşı “katliamı durdurun” deriz. Sesimiz o kadar gür çıkar ki bilmediğimiz dillerde, farklı coğrafyalarda iki kelimelik cümlemizde birleşiriz.
'KELİMELER, ALBAYIM, HANGİ ANLAMLARA GELİYOR?'
Oğuz Atay, “Kelimeler, albayım, bazı anlamlara gelmiyor…” diyor. Filistin’de, kelimelerden önce bombalarla tanışan bebekleri gördükçe Atay’ı daha iyi anlıyoruz. Kelimeler, bazen canımızı çok yakıyor! Ve her şeye rağmen biliyoruz ki merhemimiz yine kelimeler…
Tüm dünyanın dilsiz kaldığı, ölüme terk ettiği Gazze’de tek bir kelimeye ihtiyacımız var: Barış!
Tüm kelimelerin anlamını yitirdiği bir yüzyıldan ancak böyle başımız dik çıkarız ve işte o zaman gerçek barışı ve 1 Eylül Dünya Barış Gününü kutlarız. Filistin dahil!