Finale doğru
Bu final maçında bir taraf, maçı kaybetse de alkışlanacak. Diğer taraf ise kupayı kazansa da eleştirilecek. Çünkü bir taraf insanların futbolu sevmesini sağlayan estetik yanları, diğer taraf ise başarıya götürecek sıkıcı gerçekleri temsil ediyor.
14 Haziran'da oynanan Almanya-İskoçya maçıyla başlayan EURO 2024, 1 ay sonra bugün İspanya-İngiltere finaliyle son buluyor.
Ronaldo, Modric gibi yıldızları muhtemelen son kez izlediğimiz, Yamal, Arda Güler gibi genç yıldızların da ilk defa büyük bir organizasyonda boy gösterdiği turnuva grup maçlarından itibaren beklentilerin çok üzerinde bir tempoda geçerek futbolseverleri tatmin etti.
Hırvatistan, İtalya, Belçika (hatta Portekiz ve Fransa) gibi büyük futbol ülkeleri oynadıkları oyun ve aldıkları sonuçlarla hayal kırıklıkları yaratsa da başta Türkiye olmak üzere Romanya, Gürcistan, Slovakya gibi takımlar gösterdikleri performansla izleyenleri şaşırtmayı başardılar.
Geriye ise artık 1 maç kaldı; kazananın kupayı müzesine götüreceği bir final.
BOĞANIN DÖNÜŞÜ
Bu akşam karşılaşacak takımlardan birisi turnuvada oynadığı ilk maçtan beri izleyen herkesin takdirini topladı. Altı maçının beşini kazandı, sadece birinde uzatmaya gitti, o maçı da penaltılara bırakmadan uzatmada kazandı. Turnuvanın en çok gol atan ve izlemesi en keyif veren takımı.
Üst üste iki Avrupa Şampiyonası, bir Dünya Kupası kazandıktan sonra 10 yıllık bir duraklama dönemine girmişti. Hem üst düzey yeteneklerden oluşan şampiyon jenerasyonunu emekli etmişti hem de kendileriyle özdeşleşen, dünya futbolunu domine eden taktik anlayışlarına birileri tarafından çözüm üretilmişti.
Bugün final maçına çıkacak olan bu takım, üretilen panzehirlere karşı oyununu geliştirmiş, taktik repertuarını çeşitlendirmiş ve tam da bu çeşitliliğe uygun yeni oyuncuları kadrosuna monte etmeyi başararak dünya futbolunun zirvesine geri dönmüş bir takım.
İki kanadında çok rahat rakip eksiltebilen, çizgiye inebilen, ceza sahasına girebilen, yani rakibin savunmasını yarabilen iki muhteşem genç yeteneği var. Üçlü orta sahası zaten ekol oldukları oyun anlayışının en güçlü bölgesi. Yüksek teknik beceri ve oyun aklına sahip orta sahaları ile iki kanadını sentezleyen bu yeni jenerasyon, turnuvanın da şu ana kadar en komple ve dengeli takımı.
Finalde karşılaşacakları rakiplerine göre çok daha zorlu bir yoldan geldiler. Ölüm grubu diye tarif edilen grubu 9 puanla geçtiler. İki erken final oynadılar, birinde ev sahibini, diğerinde turnuvanın favorilerinden birini elediler. Şimdi önlerinde asıl final var. Favori olarak çıkacakları maçta futbol kamuoyunun büyük kısmının desteği de arkalarında olacak.
FUTBOLU DOĞDUĞU YERDE ÖLDÜRMEK
Final maçının diğer tarafı ise oynadığı oyun nedeniyle 1 aydır taşlanıyor. Elbette sert eleştirilerin sebebi, takımdan beklentinin yüksek olmasındandı. Bu takımın kadrosundaki oyunculardan birisi La Liga'da, bir diğeri Premier Lig'de sezonun oyuncusu seçildi. Takımın forveti Bundesliga'da 36 golle gol kralı oldu. Avrupa'nın en iyi liglerinin en elit oyuncularından oluşan bir hücum hattına sahip olmalarına rağmen maçları kısır geçti.
Gruplarda 1 galibiyet 2 beraberlik aldılar, sadece 2 gol attılar. Son 16 turunda elenmelerine 30 saniye kalmıştı. 90+5'inci dakikanın son saniyelerinde attıkları golle turnuvaya tutundular.
Çeyrek finalde 75'te geriye düşüp 80'de skoru eşitlediler, uzatmaya giden maçı ancak penaltılarla geçebildiler.
Yarı finalde yine geri düştüler, 90'ıncı dakikada gelen golle maçı kazanarak finale yükseldiler.
Üstelik finalde karşılaşacağı rakibinin aksine, turnuvanın büyük favorilerinin hiçbiriyle karşılaşmadılar. Buna rağmen 6 maçta sadece 2 galibiyet alıp 7 gol üretebildiler, turları zorlanarak geçtiler. Hem kendi taraftarları hem futbolseverler tarafından şiddetle eleştirilmelerinin sebebi de bu performansları.
FUTBOLUN ADALETİ Mİ, TURNUVANIN GERÇEKLİĞİ Mİ?
Tüm bunlara rağmen üst üste ikinci kez Avrupa Şampiyonası'nda final maçına çıkacaklar. Kendi ülkelerinde düzenlenen EURO 2020'de hiç mağlup olmamışlardı. 4 galibiyet 2 beraberlikle finale yükselmiş, kupayı seri penaltı atışlarında trajik bir şekilde kaybetmişlerdi.
EURO 2020'deki 7 maçı da dahil edersek, karşımızda Avrupa Şampiyonası'nda oynadığı son 13 maçta normal sürelerde yenilmeyen bir takım var. Belki 90+5'te gelen gol, belki seri penaltılar futbol şansıydı ama 13 maçlık bir seri ve iki kez üst üste finale yükselmek sadece şansla açıklanamayacak kadar somut başarılar.
Örneğin turnuvaya çeyrek finalde veda eden Türkiye, çıktığı 5 maçta 3 galibiyet alırken 8 de gol atmayı başardı. Ama aynı turnuvada bugün final maçına çıkacak takımlardan birisi, maçın penaltılara gitmesi durumunda sadece 2 galibiyet ve 7 golle şampiyon olabilir. Karşısındaki rakibi 5 galibiyet alıp 13 gol atmış olmasına rağmen turnuvadan eli boş dönebilir. Çünkü turnuvaların farklı bir kurgusu var. Turnuvalar çok gol atarak, 90 dakikada rakibine üstünlük kurarak, futbolseverleri tatmin ederek kazanılabilir. Ancak bunların hiçbirini yapmadan, sadece rakiplerine yenilmeyerek de kazanılabilir.
Bu final maçında bir taraf, maçı kaybetse de alkışlanacak. Diğer taraf ise kupayı kazansa da eleştirilecek. Çünkü bir taraf insanların futbolu sevmesini sağlayan estetik yanları, diğer taraf ise başarıya götürecek sıkıcı gerçekleri temsil ediyor. Futbolun adaleti mi yoksa turnuvaların sıkıcı gerçekliği mi kazanacak, göreceğiz.