Finch: Duygusal ve iyimser bir distopya
Özel elbisesiyle duygu durumlarından anında haberdar olan Finch’in dram ağırlıklı hikâyesi, distopik dünyada geçmesine rağmen yer yer güldürmesi, sevgiyi merkeze almasıyla aksamayan bir film...
Hüseyin Bul
Dini terminolojiden ödünç alarak söylersek, dünya kıyameti görmüştür. Kıyamet yerine insan sonrası demek belki mümkün ama aynı geniş etkiyi yaratır mı, çerçeveyi daraltır mı bilemiyorum. İnsan sonrası tanımı kıyamete göre dünkü çocuk sayılır. Dolayısıyla alternatifini elbet bulacağız ancak dini terminolojiyi bir süre daha ödünç alabiliriz gibi görünüyor. Dünya bu defa insan kaynaklı bir nükleer, kimyasal vb. bir son yerine güneş patlamalarından dolayı çorak bir yere dönmüştür. Radyasyon ve yüksek sıcaklıktan (60 c) tam bir çöl iklimine dönen (iyimser teşbih) dünyada canlıların yaşaması neredeyse imkânsızdır. Bunca sözü Miguel Saponchnik’in "Finch" filmi için söyledim...
HOLLYWOOD'UN İNSAN SONRASI SEVDASI
Güneş patlamasından sonra bir şekilde hayatta kalan Finch (Tom Hanks), köpeğiyle birlikte yukarıda sözünü ettiğimiz bir atmosferde yaşam mücadelesi vermektedir. Robot mühendisi olan Finch, hastalığından dolayı ölmeden önce köpeği Goodyear'a bakması için Jeff adında bir robot yapar. Fakat köpekle Jeff arasında pek bir uyum söz konusu değildir ve Jeff bunu her seferinde, 'köpek beni pek sevmedi, benden hoşlanmıyor' şeklinde dile getirir. St. Louis’den San Fransisco’daki Golden Gate Köprüsü’ne yolculuklarında fırtınadan hortuma birçok badire atlatan bu üçlü, yolculuk boyunca birbirilerine daha yakınlaşır ve alışır.
Kıyamet sonrası temasını seven Hollywood'a örnek vermek gerekirse; yakın tarihli Francis Lawrence’in yönettiği Will Smith’li "Ben Efsaneyim", Albert Hughes ve Allen Hughes’in yönettiği Danzel Washington’ın neredeyse tek başına götürdüğü "Tanrının Kitabı", Wiggo Mortensen’in cool oyunculuğu ve John Hilcoat’ın atmosfer yaratmadaki hünerleriyle akıllara kazınan "The Road" ile Grant Sputore’ın yönettiği "I Am Mother" bunlardan sadece birkaçı... Bu tür filmlerin ortak özellikleri neredeyse tek kahramanlı olmaları ve dünyanın ot bitmez, nefes alınamaz bir yere dönüşmüş olması. Kurumuş ağaçlar, yıkılmış, viran olmuş evler, tenha sokaklar ana temanın unsurlarındandır.
İNSANIN YERİNİ ROBOTLAR ALABİLİR Mİ?
"Finch"te de tasarlanan atmosfer, yaratılan sahneler ve kurgu oldukça inandırıcı. Bir tek yeşil ağaç yoktur, hava kasvetli ve kapalıdır. Amerika’nın bir ucundan diğer ucuna giden özel donanımlı araçta bir insan, bir köpek ve bir robotun olması manidardır. Aslında iki robot vardır. Biri arkadaştır diğeri uşak. İnsan geleceğini de kendisi mi hazırlıyor, kendi yaptığı robotlara mı teslim ediyor? Filmde bu bir tehlike gibi gösterilmemiş, zira yolculuk boyunca Finch’e eşlik eden robot, insanı taklit ederek, Finch’in hayata dair anlattığı hikâyelerden ders çıkaran ve inisiyatif almayı öğrenen yapay zekalı bir robottur. Finch’in, robotu kendisinden sonrasına hazırlarken ‘güven öldürür’ sözü oldukça ürperticidir ve filmin atmosferine, çağına, dönemine hizmet eden bir repliktir. Hayvanların makinelere olan mesafesini de irdeleyen filmin ana derdinin insanların yerini robotlar alır mı, alabilir mi sorusunu sormasıdır. İnsanın yaptığı her şeyi yapabilen, düşünen, üzülen, küsen hatta rüya görebilen robotların çağı çok uzakta değildir.
Dış ortamı ölçerek analiz eden, özel donanımlı elbisesi sayesinde kendisine dair duygu durumlarından anında haberdar olan Finch’in dram ağırlıklı hikâyesi distopik dünyada geçmesine rağmen yer yer güldürmesi, duygusallığı ve sevgiyi merkeze almasıyla tıkanmayan ve aksamayan bir film.
"Forrest Gump"ta da Tom Hanks’le çalışan Robert Zemeckis "Finch"te iyi iş çıkarmış. Tom Hanks’in film kartelası oldukça çeşitli ve renkli. "Forrest Gump" ve "Philadelphia" ile iki kez Oscar alan oyuncu, "Yeşil Yol", "Er Ryan’ı Kurtarmak", "Yeni Hayat", "Kaptan Phillips", "Terminal", "Sıkıysa Yakala" ve "Kadın Avcıları" gibi teması, temposu ve konseptleri farklı olan birçok filmden alnının akıyla çıkan bir oyuncu.