'Fıtrat' değil: Maden atık havuzları neden çöküyor?

Son iki ayda üç farklı şehirde maden atık havuzu çöktü. Çevreciler, madencilik uzmanları, kazaların bu işin 'fıtratında olmadığını' belirterek asgari tedbirlerin bile alınmadığını söyledi.

Giresun'da faaliyet yürüten Nesko Maden'in atık barajında depolanan siyanür, dere ve barajlara karıştı.
Google Haberlere Abone ol

Burcu Özkaya Günaydın

DUVAR – Son iki ayda Giresun, Ayvalık ve Mersin’de maden atık havuzları çöktü, atık kimyasallar suya, havaya, toprağa karıştı.

Peki, atık su havuzları neden çöküyor? Bursa Yenişehir Çevre Platformu Sözcüsü Şafak Erdem ve Mersin’in çevre sorunlarıyla yakından ilgilenen, son yaşanan krom madeni atık su havuzu çökmesine dair bölgede incelemelerde de bulunan Mersin Yenişehir Belediyesi Meclis üyesi Abdurrahman Yıldız'a sorduk.

‘FELAKETLERE GİDEN YOLLAR İLMEK İLMEK ÖRÜLÜYOR’

Yakın tarihte Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinde, Mersin Musalı Köyü'nde ve Ayvalık Karaayıt’ta maden atık havuzu faciaları yaşandığını, daha önce de 2001 yılında Kütahya’da Eti Maden İşletmeleri’nde, 2019 yılında Gümüşhane’de ve başka birçok yerde bu türden kazaların yaşandığını hatırlatan Şafak Erdem, bu felaketlerin sebeplerini anlamak için izlenen yolları ve süreci iyi değerlendirmek gerektiğini belirtti.

14 Aralık'ta Ayvalık'ta demir cevheri zenginleştirme tesisinin atık su tesisi çöktü. Tonlarca atık Madra Barajı'na karıştı.

Kanun ve yönetmeliklerin bu tip dolaylı ihlallere yol açan zayıf noktaları olduğunu belirten Erdem, kopyala yapıştır proje dosyaları, bölgeyi tanımayan kişilerin masa başında verdiği olurlar, ‘ÇED gerekli değildir’le halktan kaçırılan süreçlerle 'felaketlere giden yolun ilmek ilmek örüldüğünü' düşünüyor. Erdem, ÇED süreçlerinde yürütülen yöntem ve devamında işletme aşamasında yeterli denetim ve izlemenin yapılmaması, idari işlemlerin uygulanmamasının kazaların önünü açan nedenler arasında olduğunu söyledi.

Bursa Yenişehir Çevre Platformu Sözcüsü Şafak Erdem, maden atık alanları belirlenirken insan unsurunun ve doğanın dikkate alınmadığını vurguladı. 

Büyük holdinglerin farklı farklı maden firmaları üzerinden birçok bölgede ekolojiye zarar veren olaylara karışmış tesisleri var. Bu firmaların verdikleri zararlara rağmen yeni tesisler, kapasite artışları için rahatlıkla izin alabildiğini vurgulayan Erdem, şöyle konuştu: “Bütüncül ve halk sağlığı üzerinden yeterli bir değerlendirme yapılmıyor. Nesko Madencilik’e Şebinkarahisar’da yaşanan çevre felaketi yüzünden en üst sınırdan (12 milyon TL) idari para cezası uygulandı, faaliyetten men edildi. Sayıştay'ın 2020 raporu ise tüzel kişilere kesilen para cezalarının tahsil oranının yüzde 26 olduğunu gösterdi.”

‘KAMU YARARI ADI ALTINDA MASUM GÖSTERİLİYOR’

Şirketlerin, maliyet hesabını düşünerek maden atık alanları, flotasyon (yüzdürme) tesislerinin birbirine yakın olmasına dikkat ederken, köyde yaşayan insanların sağlığı, su kaynakları ve tarım alanlarının nasıl etkileneceğinin hesaplanmadığını söyleyen Erdem, “Bu değerlendirme ‘kamu yararı’ adı altında masum gösteriliyor. Firmanın istihdama ve ekonomiye katkısından bahsediliyor. İnsanlar madene malzeme taşıyan kamyon ve TIR’larla aynı yolu kullanıyor. Kirazlıyayla özelinde ise bir kilometre sınırı olmasına rağmen, yönetmeliklere aykırı bir şekilde birkaç yüz metre mesafede atık barajı inşa edildi. Köyün mezarlığı dahi ÇED alanı içerisinde kaldı. Şirketler sadece işin ne kadar kârlı yürütüleceğine bakıyor” diye konuştu. 

Mersin'de geçen temmuz ayında taş ocağı için yapılmak istenen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) toplantısını köylüler tencere tava ile protesto etti.

‘DOĞANIN AŞINDIRICI UNSURU VAR’

Maden Atıklar Yönetmeliği’ne göre madencilik 'tehlikeli atık üreten faaliyet' olarak görülüyor. Ortaya çıkan milyonlarca metreküp atığın belirli bir eğime sahip vadilere kurulan atık barajlarına akması sağlanıyor. Uzmanlar atık barajlarının 'mühendislik harikası' eserler değil iş makinelerinin yapay dolgusu ile sıkıştırılan alanlar olduğunun altını çiziyor. Ancak bu atık barajlarının birçok tehlikesi var.

Erdem bu tehlikelerin neler olduğunu şöyle aktardı: “Doğanın aşındırıcı pek çok unsuru var. Kullandığımız teknolojiler doğanın bu gücünü yok etmekten çok uzak. Kullanılan beton veya membranın ne kadar ve hangi müdahalelere dayanacağını ne kadar biliyoruz? İklim değişikliği ile birlikte yağış rejimlerimiz de değişti. Geçmiş 20 yılın yağışına göre değil, gelecek 20 yılın yağışına göre planlama yapmalıyız, yoksa bu tür yıkılma, heyelan ve taşkınları sürekli yaşarız.”

Yenişehir Belediyesi Meclis üyesi olan Abdurrahman Yıldız, köylülerin uyarılarının dikkate alınmadığını söyledi.
‘ORMANIN İÇİNE MADEN ATIĞI YIĞDILAR’

Abdurrahman Yıldız, Mersin Yenişehir Belediyesi Meclis üyesi. Mersin’de çevre sorunlarıyla yakından ilgilenen Yıldız, geçtiğimiz ay Musalı'da krom madeni atık su havuzunun çökmesini inceledi, köylülerle konuştu. Toros ilçesine bağlı Musalı'da 2013 yılında kurulan tesis, üç köyün sınırında yer alıyor. Atık su tesisinde göçük yaşanmadan köylülerin sızıntıyı fark ettiğini, muhtara da tedbir alınmazsa Musalı köyü tarafında da göçük olacağını söylediğini belirten Abdurrahman Yıldız, “Hiçbir tedbir alınmamış. Binlerce atık kontrolsüz şekilde ormana yığılmış, son büyük yağmurla da havuz su dolunca yarıldı. Köylüler sızıntıları gece fark etti. Sızıntıdan dolayı orman hayvanları öldü. Deliçay Deresi’nde krom atığı var. Bu dereden sulama yapılıyor. Türkiye’nin her tarafına giden yeşillik, biber bu derede yıkanıyor” diye konuştu.

‘YAĞMUR ÇÖKME SÜRECİNİ HIZLANDIRDI’

Binlerce atığın kontrolsüz şekilde ormana boşaltılması ve bent olmaması çökmenin en büyük nedenlerinden. Bunlara aşırı yağış eklenince atık su havuzu çöktü. Yağışın çökmede bir sebep olmadığını, süreci hızlandırdığını söyleyen Yıldız, mevcut tedbirsizlik ve kontrolsüzlükle havuzun her zaman çökme riski taşıdığını kaydetti. Toroslar'daki köylerde yapılan tüm madencilik faaliyetlerinden bölgede yaşayanların rahatsız olduğunu, köylerin içinde dahi maden araması yapıldığını belirten Yıldız, “Maden şirketleri bu işin yatırım olduğunu anlatıyor. Madenin köylüye faydası yok, zararı var. Yeşilliğini, biberini yıkadığı su zehir akıyor. Hem doğa kirleniyor hem de ellerindeki geçim kaynağını alıyorlar” dedi.

‘NEREDEYSE KENTİ BOŞALTIN DİYECEKLER’

Yatırım denilince akıllara maden gelmesinin doğaya, çevreye, hayata nasıl bakıldığı ile alakalı bir durum olduğunu, son yıllarda her metrekarenin 'yatırım' adı altında maden şirketlerine satıldığını belirten Yıldız, şunları söyledi: “Bu işin fıtratında kaza yok, yağma düzeni tercih ediliyor. Ormanın içine yığmış atığı fazla yağış diyor. Zehir ormana yığılır mı? Köyün içinde maden araması yapılır mı? Neredeyse çözüm için ‘köyü, kenti boşaltırız’ diyecekler. Şirketlerin tedbir alması için yasaların hiçbir etkisi yok. Maden olmasın demiyor kimse, olmalı ama asgari tedbir dahi almadan, yaşam alanlarının yağmalanmasına tabi ki karşı çıkacağız.”