Fiyatlar geriledi: Konut almak akılcı bir yatırım değil
Fiyatlar reel olarak yüzde 14.7 geriledi. Konut fiyatlarındaki reel kayıp 2018 yılını bile geride bıraktı. Konuta yatırım yapmak akıldışı görünüyor. Konut alıp kiraya vermek de aynı oranda mantıksız.
GRAM ALTIN 3,000 TL SINIRINDA BIST 100, 9,000 PUANIN ALTINDA
Geçen hafta borsa yatırımcıları bir kez daha hayal kırıklığı yaşadı. Altın yatırımcısı ise gram altının hızlı yükselişine tanıklık etti. Borsa İstanbul'da işlem gören hisse senetleri haftalık bazda ortalama yüzde 0.93, Euro/TL yüzde 0.77, Dolar/TL yüzde 0.10 değer kaybederken, altının gram fiyatı yüzde 2.29 artış gösterdi. BIST 100 endeksi, en düşük 8,680.72 ve en yüksek 9,070.02 puanı gördükten sonra geçen haftayı, bir önceki hafta kapanışına göre yüzde 0.93 değer kaybederek 8,793.61 puandan tamamladı. Bir ay önce BIST 100 endeksinin 10,000 puanı kırması umuduyla bekleyen borsa yatırımcısı, şimdi 9,000 puanın kırılıp kırılamayacağını kara kara düşünüyor. 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı geçen hafta yüzde 2.29 artışla 2,991 TL’ye, cumhuriyet altınının satış fiyatı da yüzde 1.35 yükselişle 20,280 TL’ye çıktı. Gram altın 20 Ekim akşamı itibarıyla 2,995.42 seviyesindeydi. Bir önceki hafta sonu 5,020 TL olan çeyrek altının satış fiyatı yüzde 1.37 artarak 5,089 TL’ye yükseldi. Geçen hafta ABD Doları yüzde 0.10 değer kaybederek 34.2490 TL’ye, Euro ise yüzde 0.77 azalışla 37.2260 TL’ye geriledi. Yatırım fonları yüzde 0.42 ve emeklilik fonları yüzde 0.77 değer kazandı. Yatırım fonları içinde en çok kazandıran yüzde 3.20 ile 'kıymetli maden' fonları oldu.
YILIN SON ÇEYREĞİNDE TEDİRGİN BEKLEYİŞ
Ekim ayı, Türkiye ekonomisi açısından umutların iyice kırıldığı bir ay oluyor. Şimdi tedirgin bir bekleyişle 2024 yılının son çeyrek verilerine odaklanılacak. Merkezi yönetim bütçesi bu verilerden biri... 2025 yılı bütçe görüşmeleri 22 Ekim’de, TBMM’de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın sunumuyla başlayacak. Bütçenin, mali disiplin ve sürdürülebilir büyüme hedeflerine uygun olarak hazırlandığı açıklandı. Ancak, bu açıklamayı pek gerçekçi bulan yok! Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ABD'de gerçekleşecek G20 maliye bakanları ve merkez bankası başkanları toplantılarına katılmak üzere ABD'ye gidiyor. Şimşek, burada IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantılarına da katılacak. Merakla beklenen bir diğer veri de büyüme... TÜİK 29 Kasım'da üçüncü çeyrek büyüme verilerini açıklayacak. TCMB Başkanı Fatih Karahan ise 8 Kasım’da yılın son ‘Enflasyon Raporu’nu kamuoyuyla paylaşacak. Son çeyrekte en çok merak edilen veri tabii ki enflasyon olacak. Pek iyimser bir beklenti içinde olmamak gerek! Ekonominin performansına dair verilecek mesajlar yakından izlenecek. TCMB ayrıca 29 Kasım’da ‘Finansal İstikrar Raporu’nu yayımlayacak. Bankanın aldığı önlemler ve piyasadaki gelişmeler bu raporda değerlendirilecek. Yılın son çeyreğinde, ekonomiyi yakından ilgilendiren politika faizi kararlarının da açıklanacağı TCMB Para Politikası Kurulu toplantıları ise 21 Kasım ve 26 Aralık tarihlerinde gerçekleşecek. Bir politika faizi indirimi beklemek için çok fazla iyimser olmak gerek!
PEMBE TABLOLARDAN SOĞUK GERÇEKLERE...
Herkesin beklentisi doğrultusunda, TCMB politika faizini bir kez daha yüzde 50'de sabit tutma kararı aldı. Eylül ayında enflasyonun ana eğiliminin bir miktar yükseldiğini belirten TCMB, üçüncü çeyreğe ilişkin göstergelerin yurtiçi talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere yaklaştığını ima ettiğini açıkladı. Bir tespitten çok bir temenni demek daha doğru olur! TCMB'ye göre, temel mal enflasyonu düşük seyretmeye devam ederken, hizmet enflasyonundaki iyileşmenin son çeyrekte gerçekleşmesi bekleniyor. Hangi somut verilere göre, o belli değil! Enflasyondaki iyileşmenin hızına dair belirsizliğin son dönemdeki veri akışıyla arttığına dikkat çeken TCMB, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam ettiğini açıkladı. Cümle biraz karmaşık olabilir, ama dikkat ederseniz, eskisi kadar ‘pembe’ bir tablo çizilmediği ortada! Para politikasındaki kararlı duruşun; yurtiçi talepte dengelenme, Türk Lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşüreceğini ve dezenflasyon sürecini güçlendireceğini belirten TCMB, enflasyon üzerindeki yukarı yönlü risklere karşı ihtiyatlı duruşunu yineledi. Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceğini yineleyen TCMB, enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası araçlarının etkili şekilde kullanılacağını vurguladı. Metinde konuyla ilgili, "Kredi ve mevduat piyasalarında öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda, parasal aktarım mekanizması ilave makroihtiyati adımlarla desteklenecektir. Likidite koşulları muhtemel gelişmeler göz önünde bulundurularak yakından izlenmektedir. Sterilizasyon araçları etkili şekilde kullanılmaya devam edilecektir" ifadeleri kullanıldı. Herhalde 2024 yılı içinde bir politika faizi indirimi beklentisinde olan kalmamıştır artık!
MERKEZİ YÖNETİMİN TOPLAM BORÇ STOKU 2004’ÜN İLK SEKİZ AYINDA YÜZDE 41.7 ARTTI
Merkezi yönetimin toplam iç ve dış borç stoku, bu yılın ağustos sonu itibarıyla 8 trilyon 338 milyar 800 milyon TL’ye ulaştı. Bu stokta yılın ilk sekiz ayında yüzde 41.7 oranında 2 trilyon 455 milyar 400 milyon TL’lik net büyüme gerçekleşti. Stokun 4 trilyon 191 milyar 500 milyon TL'si iç, TL karşılığı olarak 4 trilyon 147 milyar 3 milyon TL'si ise dış borçlardan oluşuyor. Sekiz ayda iç borçlarda 1 trilyon 432 milyar 5 milyon, dış borçlarda 1 trilyon 22 milyar 900 milyon TL'lik artış yaşandı. İç borçların 785 milyar TL’lik bir bölümünü döviz cinsi borçlar oluşturuyor. Merkezi yönetimin toplam borç stoku içinde dış borç ve dövize dayalı iç borçlanma olmak üzere dövizli borçların toplam hacmi 4 trilyon 932 milyar 300 milyon TL’ye ulaşıyor. Toplam stokun yüzde 59.1’lik bölümünü dövize dayalı borçlar oluşturuyor. Bu da ciddi bir riski işaret ediyor, herhangi bir kur şoku Türkiye ekonomisi açısından çok ciddi zorluklar yaratabilir. 2025 yılı için mevcut projeksiyonlara göre, öngörülen faiz ödemesi tutarı, gelecek yılki toplam bütçe harcamalarının yüzde 13.2’sine denk geliyor. Durum hiç de parlak değil, faiz ödemeleri Türkiye ekonomisini emen bir karadeliğe dönüşüyor. Gelecek yılki faiz ödemeleri, yılın tümünde elde edilecek vergi gelirlerinin yüzde 17.5’ini, toplam bütçe gelirlerinin de yüzde 15.2’sini yutacak. Yani faiz ödemelerinin vergi gelirlerine oranı son 15 yılın en yüksük düzeyine çıkacak. 2006 yılında yüzde 33.4 olan bu oran 2011’de yüzde 16.6’ya, 2017’de yüzde 10.6’ya düşmüştü. Faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı 2025 için öngörülen düzeye göre, bundan önceki en yüksek düzeyi ise yüzde 22.9’la 2010’da görmüştü.