HDP'nin 'Bêjın Na!' afişleri engellenemez
8 Nisan 2010 tarihli kanun bütün siyasi partilerin seçmenlerine anadilde hitap etmelerini ve oylarının rengini anlatmalarını bir hak olarak tanımıştır. Kimi idare amirleri bu hakkı AKP’lilerin özgürce kullanmasına müsamaha gösterdikleri halde, HDP’ye yasaklamaktadırlar.
Tarık Ziya Ekinci*
Anayasa değişikliği bağlamında yapılacak halk oylaması için AKP’liler Kürt illerinde her tarafı Kürtçe ‘Evet deyin’ “Bêjın Herê!” afişleriyle donatmayı ve parti büyüklerini Kürtçe pankartlarla karşılamayı kendileri için bir hak saymaktadırlar. Ama HDP’nin seçmenlerine “Bêjın na” demesine tahammülleri yoktur. Oysa 8 Nisan 2010 tarihli kanun bütün siyasi partilerin seçmenlerine anadilde hitap etmelerini ve oylarının rengini anlatmalarını bir hak olarak tanımıştır. Kimi idare amirleri bu hakkı AKP’lilerin özgürce kullanmasına müsamaha gösterdikleri halde, HDP’ye yasaklamaktadırlar. Bunun için OHAL koşullarını gerekçe göstermekte ve KHK’lardan yararlanarak HDP’nin “Bêjın Na” afişlerini toplatmakta, şarkılarını yasaklanmaktadır. Bu ikiyüzlü bir davranıştır. Şiddetle kınıyorum.
Son olarak Mersin’de bir Sulh Ceza hâkimi Bêjın Na şarkısını bütün Türkiye’de yasaklama kararı aldı. Bir Sulh Ceza Hâkiminin açık yasa hükümlerine karşın böyle bir yasak kararı vermeye hakkı ve yetkisi yoktur. Sayın Yargıç Kürtçe propaganda yapılmasına olanak tanıyan kanunu anayasaya aykırı görüyorsa önce bu kanun için defi yoluyla AYM’de iptal davası açması gerekir. Kanun iptal edildikten sonra Kürtçe slogan ve şarkıları yasaklayabilir. Anayasanın değiştirilemez maddelerine atıfta bulunarak yasaklama kararı alması ise hukuksal değil, tamamen siyasidir. Çünkü bu maddeler siyasal içeriklidir. Sosyolojik gerçekleri yadsımak için araç olarak kullanılamazlar. Örneğin Türkçenin anayasada resmi dil olarak tanımlanması Kürtçenin yok sayılması için bir gerekçe olamaz. Nitekim 2007’de değiştirilemez maddelerini yorumlayarak türbanın kullanılmasını yasaklayan AYM’nin aldığı karar kısa bir süre için uygulanmış ve hayatın gerçeği karşısında bugün fiilen ortadan kalkmıştır.
Unutmamak gerekir ki anayasanın 68/2 maddesine göre“Siyasi Partiler demokratik siyasi hayatın vazgeçilemez unsurlarıdır.” Bu maddenin içerdiği bir diğer hüküm de “Siyasi Partilerin İdare karşısında eşit oldukları ve farklı muameleye tabi tutulamayacakları” gerçeğidir.
Keza OHAL de bir anayasal rejimdir. Keyfi olarak uygulanamaz. Nitekim anayasanın 15/2 maddesinde OHAL koşullarında bile “(…)kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; (…) suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Bir halkın dilini yok saymak onun dokunulması yasaklanan manevi varlığını ortadan kaldırmak demektir. Diğer bir deyimle asimile etmektir. Dolayısıyla anayasanın bu açık hükümleri karşısında idare AKP’ye Kürtçe propaganda imkânı tanırken HDP’nin aynı nitelikteki uygulamasını engelleyemez. Yargı da kararlarında siyasi partilerin eşitliği ve demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olduğu gerçeğini göz önünde bulundurmak zorundadır. Aksine davranışlar anayasa ihlalidir ve suç sayılır.
HDP’nin yürüttüğü halk oylaması kampanyasını başarısız kılmak için yapılan her türlü yasa dışı eylem ve işlemleri şiddetle kınıyorum. Ve ben de, HDP’lilerle birlikte, tüm Kürt kardeşlerime hitaben “Bêjın Na! sed hezar car Na…” (1 ) diye sesleniyorum.
(1) Hayır deyin! Yüz bin kez hayır…