Evet ve hayır kadar fark da önemli
Evet ile Hayır arasındaki fark ne kadar az olur ise, o kadar çetin günler önümüzde bir bir açılacak. Erdoğan'ın bununla nasıl başa çıkmayı planladığını da dün itibari ile anlamış bulunuyoruz: Plebisitler ile.
Kaan Benli
Bu referandumun sonucunun ne çıktığı kadar, evet ile hayır arasında fark da önemli. Hatta bana kalırsa öyle bir noktaya geldik ki: o fark artık sonuçtan da önemli. Evet ile Hayır arasındaki fark ne kadar az olur ise, o kadar çetin günler önümüzde bir bir açılacak. Erdoğan'ın bununla nasıl başa çıkmayı planladığını da dün itibari ile anlamış bulunuyoruz: Plebisitler ile. Türkiye'deki yaygın kullanımı referandum bu sözcüğün. Totaliter yönetimlerin can simidi. "İzin veriyor musun" diye soruyorsun vatandaşa o da "Evet, Hayır" diye cevap veriyor, hiç karmaşık değil:
-Vatan hainlerini asacağız, izin veriyor musun?
-Bizim gibi düşünmeyenleri vatan haini ilan edeceğiz, izin veriyor musun?
Böyle böyle gidiyor. Bir toplumun çoğunluğunu arkana alıp yönetmeye kalktığında başvuracağın yegane yöntem: Referandum. Böylelikle bir çok sorunu boy atmasına izin vermeden aşabiliyorsun. Hâlâ bazılarımızın bu referandumda çıkacak sonuca göre Türkiye'nin kaderinin belirleneceğine inandıklarını görüyorum. O tren aslında 7 Haziran'da kaçtı. Demokratik teamüllere aykırı olarak o seçim tekrarlandı ya, peşi sıra alelacele dokunulmazlıklar kaldırıldı, nasıl hazırlandığı ve referansları belli olmayan bir başkanlık tasarısı meclise geldi ve AKP'lilerin tabiriyle kanırta kanırta o meclisten geçti ya, Türkiye'nin kaderi (isteyen başka kelime de kullanabilir) o üçleme içinde boydan boya çizildi zaten. Şimdi ise ortadan ikiye bölünmüş bir toplumda hangi tarafın kendisini ne kadar haklı hissedeceğini oyluyoruz.
Çok bariz ki evet kazanırsa öyle dikkat çekici bir çoğunlukla olmayacak. Halbuki bu seçimde yapılabilecek ne varsa, -her türlü haksızlık, hukuksuzluk, provokasyon, dezenformasyon, algı yönetimi, sömürü- sonuna kadar yapıldı. Eğer referandum eşit şartlarda yapılsaydı şimdi çıkacak 'Evet' oyunun yarısını dahi alamayacaklarını hepimiz iyi biliyoruz. Bundan daha eşitsiz bir seçim zaten yapılamazdı. Öyle bir strese girdiler, öyle bir gözleri döndü ki, bütün cambazlıklarını sergilediler. Sonuçta öyle ya da böyle oylarını bir kritik eşiğe yaslamayı başardılar. Ancak hiçbiri eğer bu halde anca bu kadar oy alabiliyorsak, biz bu ülkeyi bundan sonra nasıl yönetiriz diye kendilerine sormadılar. Aralarında düşünmeye hakkı olan esas kişinin, yani reisin alelacele idam referandumunu ortaya atmasının esas sebebi de bu şekerrenk durumdur. Bu ülkenin zaaflarını şüphe yok ki o herkesten iyi biliyor; idamı yüzde 70'lerle plebisitten çıkaracağını tahmin ediyor. Tarihi bu konuda acılarla, pişmanlıklarla, kepazeliklerle dolu Türkiye'nin anlaşılamaz bir şekilde idama tutkun olması ayrı bir konu ama Erdoğan'ın bu yolla çizilen karizmayı tamir etmeyi gözüne kestirmesinde şaşılacak bir şey yok.
İdam geçsin ona benzer başka bir yaygın yanlışı oylarken bulacağız kendimizi. Böyle böyle baskıyı yeniden kurmayı, çoğunluğu çoğaltmayı deneyecektir. Mümkün müdür? Bence değil. Çünkü bu referandumla evet ile hayır arasındaki yakın oranları kaybeden kesim de görecek. Ben İzmir'de yaşarken, bütün çevrem benim gibi düşünürken, sırf Yozgatlı, Erzurumlu istiyor diye neden ben bu toplumsal antlaşmayı kabul edeyim, diye soracaklar olacaktır. Bunun tam tersi de geçerlidir. Eğer Hayır çıkarsa, top direkten döner ve muhalif sesler son dönemde yedikleri baskının da hıncıyla bas bas bağırmaya başlarsa ortalık süt liman olmayacaktır. Bingöl'deki vatandaş da: biz aşiretçe, neredeyse hiç eksiksiz eski sistemi değiştirmek, reise biat etmek, bize sunulandan nimetlenmek isterken, Dersimliler hayır dedi diye, neden bundan mahrum kalalım diyecektir. Son tahlilde bu referandum sonrası reisten bir şeyler bekleyen bir zümre hükümet eliyle oluşturuldu. Bu abiler yutkunup davrandıkları yerlerine geri mi oturacaklar?
Ezcümle bu referandum sonrası her durumda berbat bir resimle, Erdoğancılar vs Antierdoğancılar denklemi ile karşı karşıya kalacağız. O gergin, dikişleri atan, için için ayrışmanın dışa yansıması görünür hale gelecektir. Bundan sonra her şey Tayyip Erdoğan üzerinden okunacak ve değerlendirilecektir. Geri kalan bütün paydalar bir bir atlarına bindirip deheylendi, ortak meselemiz çok sınırlı artık. Gecinden versin eğer Erdoğan'a bir şey olursa (bunu bütün kalbimle söylüyorum, Erdoğan'ın en az bir 100 hatta 200 sene yaşamasını, tarihe tanıklık etmesini istiyorum) kendini yaşadığı coğrafyada pozisyonlandırmakta çok güçlük çekecek büyük halk kitleleri ile karşı karşıya kalacağız. Cumhuriyet'in en büyük projesi ulus olmaktı. Bunun bütün kazanımlarını çok kısa bir sürede harcadık. Bir adam, ya da imaj, ya da din artık adına ne derseniz deyin, geldi her şeyin üzerini örttü bir çırpıda. Aynı sihirbazın sahnedeki göz bağcılığında kullandığı gibi koyu renk bir örtüyle kotarıverdi bu işi. Bu örtü öyle ya da böyle kalkacak. Altından ne çıkacak kimsenin bildiğini sanmıyorum.