Bürokrasi halkın iradesinin önüne geçti
Bürokrasi merkeze en yakın olanların ayrıcalığıdır -ki bu bir gerçek; Dünyanın her yerinde buna rastlamanız mümkün -hızlı gelişen son yüzyılın neticesinde halkların toplam en demokratik hareketi -merkeze yakın bürokrasiye karşı 1.3 milyon farkla kaybetmek değil -fazlasıyla fark atarak olabilir.
Aziz Korkmaz*
Dün yapılan referandum sonucu gösteriyor ki bürokrasi halkın iradesinin önüne geçti -yasaları farklı yorumlamak, daha önce seçime girebilir denen partilerin -seçime girememesi -müşahit bile verememesi (teşkilat yapıları bahane edilerek), son dakika 'maç sırasında kural değiştirmek' falan -bunlar bürokratik hilelerdir. Bürokrasi merkeze en yakın olanların ayrıcalığıdır -ki bu bir gerçek; Dünyanın her yerinde buna rastlamanız mümkün -hızlı gelişen son yüzyılın neticesinde halkların toplam en demokratik hareketi -merkeze yakın bürokrasiye karşı 1.3 milyon farkla kaybetmek değil -fazlasıyla fark atarak olabilir. Bu nedenle referandum ortada kaldı diyebiliriz.
Türkiye oy sonuçlarına göre demografik şekilde bölünmüştür. Temelde evet hayır kampanyaları yürütenlere baktığımız zaman iki segmantasyon görüyoruz. Evet ve Hayır arasında kırsal kentsel bir durum var. Metropol insanları hayır dediler, büyük şehirler genelde hayır -yani kırsalda barınacak hali kalmıyor ve şehre gelmek zorunda kalıyorsa hâlâ hayır demesi normal büyük şehirlerde yaşayan dar alanda toplam nüfus ile kırsala yayılmış nüfus öncelikle oylama yaptı.
Detaya inersek evet içinde - yüzde 3.4 Bahçeli (Meral Hanım sanırım dümene geçer) Ak Parti muhalifleri (Davutoğlu'ndan şikayetçilerin oyları) ve sayın Cumhurbaşkanımız faktörü var. Hayır kampanyası daha kalabalık -MHP muhalifleri, CHP (Baykal iyi çalıştı, Kemal Bey de elinden geleni yaptı), HDP seçmeni (büyük takdir şapka çıkarılacak bir duruş sergiledi), küçük partiler, sivil toplum, bağımsız gazeteciler, bağımsız televizyoncular. Ortalama bir sonucu olan neticelerin abartılmaması lazım.
Vaat edilen her ne ise öncelikle bir başkanlık seçimi olacak, hayır cephesi aday çıkarmak zorunda -zaten siyasi strateji olarak en makul hareket herkesin kabul edebileceği bir aday olmalı -sayın İhsanoğlu olmadı, ders alınmalı. Merkez siyasetin toplumsal uçurumlara -madem bu kadar köprü yapıldı, double yol ve tüneller- kanal açması, geçirgenliği ve diyalogu beslemesi gerekiyor. Başımızın tacıdır yaşatılmazsa oldukça yoğun bir demografiye alınmış bir toplumun taleplerini karşılamak mümkün olmayacaktır.
Her geçiş bir bürokratik kaos yaratır - brexit (İngiltere'nin AB'den ayrılma kararı) bürokratik bir kaostur. Şuan Türkiye bu geçiş sürecinde milyonlarca itiraz davası ile uğraşacak -yani insanların aklında sorular kaldı soracaklar -bunlar karşılanmalı, karşılanacak mı ? Tekrar edilme ihtimali var -iki seçim arası- yaşadık biliyoruz, insanlar tedirgin oluyor. Bürokrasi kaosunun topluma yansıması nasıl olacak ? Kutuplaşmalar mı 'ne olursan ol gel' kıvamı mı olacak -özetle ne olduğu da daha tam kestirilemez bir netice çıktı ortaya.
Şahsen bir tarafın ağır basmasını en doğru netice olarak görebilirim -65/35 oranda herhangi bir taraf almış olsaydı bir taraf mağlubiyet ile gelişebilecek şansı yakalardı, şu an ortada -herkesin her şeyi bildiği bir coğrafyada yaşıyoruz, hep beraber neticeleri göreceğiz.
Liberal Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı