Nuriye ve Semih için
Benim çocukluğum açlık grevlerini takip ederek geçti. 1981'de Mamak Cezaevi nizamiye karşısında kömür deposunun önünde iki gün beklemiştik elimiz bağrımızda...
Orhan Gazi Ertekin
Bugün 63'üncü gün. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın süresiz açlık grevinin 63'üncü gününe gelmişiz. Dile kolay! Ama gerçeği yaşayanlar için, Nuriye için, Semih için, ailesi ve yakınları için ömrü de beraberinde götüren bir zaman bu!
Benim çocukluğum açlık grevlerini takip ederek geçti. 1981'de Mamak Cezaevi nizamiye karşısında kömür deposunun önünde iki gün beklemiştik elimiz bağrımızda... Güzel bir haber gelsin diye açlık grevinden... 1983'te Metris Cezaevi'nin önünde üç gün beklemiştik açlık grevi son bulsun da görüşelim diye... 1988'de Adana Cezaevi'nin önünde günlerce bekledikten sonra görüştük. Abim Mustafa Ertekin iki aylık açlık grevinden sonra neredeyse normalin üçte bir kilosuna düşmüştü...
Şimdi ise Nuriye ve Semih'i, onların en temel hakları için, işlerine geri dönmek için verdikleri mücadeleyi, açlık grevi tercihlerini takip ediyorum. Yüzleri hep güleç. Hayatla her daim barışıklar. Çok güzel insanlar. Bunca haksızlığın dönüp durduğu bir dünyada hak aramanın, yurttaşlığın, gerçek bir hukuk alanının var olması için mücadele ediyorlar. Geldiğimiz aşamada artık sadece onların değil, bizim değil herkesin, sağcıların, muhafazakarların, dindarların, milliyetçilerin, ulusalcıların da ve dahi hakim ve savcıların da ve tabii ki iktidarın ve yöneticilerin de oturup düşünmesi ve bir şeyler yapması gerekiyor. Çünkü bu hepimizi kirletir. Herkesi kirletir. Akademideki ve eğitimdeki haksız adaletsiz tasfiyelerin derhal sona erdirilmesi ve işlerine iadesi için tek gün beklemek bile kabul edilemez. Artık her saniye önemli. Sadece Nuriye ve Semih için değil bizim insanlığımız ve vicdanımız için de önemli...