Adalete uzanan yolun ilk adımı Maltepe mi?

Bu yürüyüş ve mitingle Kemal Kılıçdaroğlu, 16 Nisan referandumu sonrasında zayıflayan genel başkan konumunu sağlamlaştırdı. Topluma gelecek adına umut dolu mesajlar verdi. Adalet Yürüyüşü ve mitingi sadece Kılıçdaroğlu ve CHP'nin değil, insanların kendilerine olan güveninin de tekrar geri gelmesinin yolunu açtı.

Google Haberlere Abone ol

Efe Beşler

Her geçen gün adalete olan güvenin kaybolması, adaletin sadece belli bir kesimi kapsaması ya da kapsadığının düşünülmesi, hukuk cinayetleri ve bunun sonucunda toplumda oluşan dışlanmışlık hissi insanlarda öfkeye yol açmıştı. En son CHP milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanması bardağı taşıran son damla olmuş, toplumun bir kısmı öfkelenmişti. Bu sebeple, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 15 Haziran Perşembe günü Ankara Güvenpark'ta başlattığı Adalet Yürüyüşü, 9 Temmuz Pazar günü Maltepe sahili miting alanında görkemli bir şekilde son buldu.

Türkiye'de yaşanan adaletsizliği ifşa etmek amacıyla adalet arayan, kimine göre 1,6 milyon, kime göre 2 milyon ya da valiliğe göre 175 bin (?) insan büyük bir coşkuyla alanı doldurdu ve tek bir ağızdan "Hak, Hukuk, Adalet" diye bağırdı. Maltepe'ye gelenlerin sayısı önemli bir parametre olsa da, asıl kıymetli olan, insanların adaletsizliğin hüküm sürdüğü bir ülkede sokağa özgürce çıkabilmesi ve haykırabilmesiydi. Bunca insanın öfkesini bir araya getiren de, iktidarın OHAL’de keyfi bir şekilde uyguladığı hukuk kuralları oldu. Böylece akla hayale gelmeyen uygulamalar (milletvekilleri tutuklamaları, KHK'lar, OHAL'in sürdürülmesi, insan hakları savunucularının şeytanlaştırılması vb.) meşrulaştırılmaya çalışıldı. Miting alanındaki coşkunun yarattığı sinerji ile insanlar adalet talebini tüm Türkiye'ye ve dünyaya duyurdu.

NESNELEŞTİRİLMİŞ KİTLELER ÖZNELEŞİYOR

Kabaca bu yürüyüşü ve mitingi değerlendirmek gerekirse, Adalet Yürüyüşü, toplumun korku duvarını aşma cesaretini pekiştirdi. Bu yürüyüş ve mitingle Kemal Kılıçdaroğlu, 16 Nisan referandumu sonrasında zayıflayan genel başkan konumunu sağlamlaştırdı. Topluma gelecek adına umut dolu mesajlar verdi. Adalet Yürüyüşü ve mitingi sadece Kılıçdaroğlu ve CHP'nin değil, insanların kendilerine olan güveninin de tekrar geri gelmesinin yolunu açtı. Bu güven toplumun barışçıl sokak eylemleri yapmasına olanak sağlayabileceği gibi, iktidarın haksızca uyguladığı yasa ve kanunlara karşı meşru taleplerini ortaya koymasına da vesile olabilir. Çünkü toplumun çok farklı kesimleri Gezi Parkı ve 7 Haziran seçimleri sonrası ilk kez büyük bir kitlesel hareketle bir araya gelerek, iktidara "Bizi ezemezsin, biz de bu ülkede yaşıyoruz" dediler. Bu nedenle, Adalet Mitingi'ne katılanların tümünü 'ulusalcı'lardı diye okumak haliyle yetersiz veya eksik bir analiz olarak kalabilir.

Pazar günkü birlikteliğin her ne kadar 'Cumhuriyet Miting'lerindeki sloganlarla benzerlikleri de olsa, o günden farklı olarak bugün daha büyük bir problemin olduğu çok aşikar. AKP ve MHP'nin, kendi iktidarları dışında kalan herkesi 'terörist' diye adlandırması da öfkeyi yaratan önemli bir etken. İktidarın ideal demokratik hukuk devletinden uzaklaştığını tespit etmek, buna karşı mücadelenin ve dayanışmanın devam etmesi gerekliliğini ısrarla ortaya koymak gerekiyor. Hareketi CHP'nin başlatmış olmasından ziyade, partizanca bir yaklaşımı kenara iterek, hareketin kitleleri adalet sloganı altında toplaması önemli bir olay,  küçümsenmemeli. CHP’nin her ne kadar eleştirilecek yönleri olsa da, Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasında verdiği mesajlar topluma önemli açılımlar vadediyor. Çünkü insanlar rahatlamak, özgürce ve korkmadan düşüncelerini ifade etmek istiyor; sıkışan alandan çıkarak bir an önce adaletin tesis edilmesini bekliyor ve hedefliyor. Beklerken de nesne değil, özne olmak istiyor. Bu yürüyüş aslında umutsuzluktan dolayı nesneleşmiş kitlelerin birer özne olmasının da yolunu açmış gibi gözüküyor.

YENİ BİR SİYASET ORTAYA ÇIKACAK MI?

Sonuçta, alana gelen yurttaşların, Kemal Kılıçdaroğlu'nun verdiği mesajlardan mutlu ve tatmin oldukları yüzlerinden okunuyordu. Çoğunlukla herkesin içinde bir umut ışığı belirirken, korkuyu bir nebze olsa da arkalarında bırakmanın mutluluğu  gözle görülüyordu. Eskisine oranla daha kararlı ve cesur bir kitlenin varlığı mitingin dağılması esnasında rahatlıkla görülebiliyordu. İnsanların yüzlerindeki mutluluk, artık pasif ve defansif siyaset yerine, pro-aktif, agresif ve risk alan yeni bir siyasetin gerekliliğinin de kanıtıydı.

Görünen o ki, karanlık tünelden çıkışın yolu, kazanılan özgüveni kaybetmeden dayanışma ve ortak değerler üzerinden birleşilmesiyle mümkün olacak. Fakat şu noktalar da unutulmamalı. Kemal Kılıçdaroğlu çoğunlukla her kesimi adalet kavramı üzerinden kapsamaya çalışsa da, tutuklu vekillerden bahsetse de, Kürtlerle (ana akım), Suriyeli mülteci ve diğer göçmenlerle, gayrimüslim kesimlerle, LGBTİ bireylerle daha fazla kucaklaşmalı ve destek vermelidir.

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’nin siyasi riskler almadan adaleti tesis etmeleri bir hayli zor olacak gibi. Gerçekten demokrasinin gelmesini istiyorlarsa, söylemlerinde ve tutumlarında daha kapsayıcı ve cesur olmalılar. Adalet talebi sadece bazı kesimleri kapsıyor algısı yaratılmamalı, çok geniş bir yelpaze içinde herkes kendi kimliği ve fikriyle yer almalıdır.

HDP'nin 7 Haziran öncesinde kazandığı demokratik siyaset momentumunun yerini, yürüyüş, miting ve sonrasında atılacak adımlarla doldurabilecek mi sorusu çok kritiktir. Çünkü iktidar karşında atılacak herhangi bir geri adım, bugün kazanılan güveni ve cesareti de geriletebilir. AKP'nin hegemonyasının kırılması ancak asgari müştereklerde ortaklaşa yapılacak demokratik bir mücadele ile olmalıdır. Yalnız şunu da belirtmek gerekir ki, CHP dokunulmazlıklar konusunda (her ne kadar parti içinde aksi yönde düşünen varsa da) hata yaparak, HDP milletvekillerinin tutuklanmasına giden sürece katkıda bulunmuştur. Bu katkı ile HDP pasifize edilmiş, boşalan alan Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasının ardından başlatılan Adalet Yürüyüşü ile doldurulmaya çalışılmış ve bu durum demokrasiyi talep eden kitlelerin CHP'ye katılma ihtimalini de doğurmuştur. 2019 seçimlerine daha uzun bir süre olmasına rağmen, 'Hayır' cephesinin büyüyerek ilerlemesi, CHP'nin bundan sonra alacağı demokratik tutuma ve iktidar karşısında vereceği tepkilere bağlı olacaktır.

CHP ile ilgili akıllarda hâlâ soru işaretleri olsa da, parti adı anılmadan başlayan bu hareketle, CHP eskisine oranla halka (demos) dokunmuş, ilk adımı atmıştır. Pazar günü yapılan mitingle her şey bitmiş değildir. Yürüyüş hakkında ifade edilen rekor benzetmesinden öte, adaletsizliği sonlandırmak ve sonuç almak daha önemlidir. Bu yürüyüş ve miting ne fazla büyütülmeli ne de küçümsenmelidir. Bu toplumsallaşma sadece bir başlangıç olmakla beraber, CHP'nin bundan sonra atacağı adımlar dikkatle izlenilmeli ve değerlendirilmelidir. Daha çok uzun bir yol var…

NOT: Kemal Kılıçdaroğlu'nun Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve KHK mağduru akademisyenlerden bahsetmesini önemsiyor ve değerli buluyorum. Umarım açlık grevlerini sonlandırır, özgürlüklerine kavuşur ve işlerine geri dönerler.