AKP'nin 'makbul bayan' mühendisliği
İktisadi, siyasal, sosyal, entelektüel alandaki varoluşumuzu ortadan kaldıran, yeteneğimizi, birikimimizi sömüren fakat cins olarak var olma hakkımızı yok sayan bir siyaset izleniyor. Kadın kutsal aile içinde tanımlanıyor. AKP kendi makbul kadınını ya da daha doğrusu “makbul bayan”ını dayatıyor. Kadına biçtikleri yer ve rol üzerinden toplumu yeniden biçimlendirmeye çalışıyorlar.
Birsen Kaya
Devletin, siyasetin değişimi hepimizin malumu! Devlet baypas edilip; organik yapısı korunarak yeni formda örgütleniyor. Tüm tekçiliği tek elde toplama marifetiyle, zulüm ve şiddet mehteran ekibinin ilhamıyla yürüyor... 15 yıllık iktidarın sahipleri; 90 yıllık cumhuriyetin faşizan yapısının beğenmedikleri taraflarını tırpanlayıp, “İslami” restorasyonuna giriştiler. Tabii bu süreç bir anda gelişmedi; egemen siyaset hükümet partisi olmaktan devlet partisi olmaya doğru iktidarlaştı. Bu iktidar, her daim belirgin bir erkek karakteri taşıdı. Bu projenin inşaatında AKP'li kadınlar da çok temel bir rol oynamasına rağmen, hiçbir zaman görünür olamadılar. Hatta dinsel, tarihsel referanslarla kadına makus talihi dayatıldı. 15 yıllık AKP iktidarı adım adım toplumu kendi ideolojik formasyonuna göre şekillendirdi. Politik söylemlerin içeriği cinsiyetçilikle yoğruldu. Tepeden tırnağa bu değişim erkek egemen aklın referansıyla gerçekleşti. Aslında Muhammed'in yapmaya çalıştığı sosyal reformların ters istikametinde, Cahiliye Devri'ne doğru bir gerileme yaşandı.
Faşizmin omurgasını oluşturan erkek egemenliği, faşizmin yükselişiyle birlikte kadınlar üzerindeki baskısını sistematik olarak artırmıştır. Var olduğumuz alanlara dönük tırpanlama operasyonları yapılıyor. Kadın hareketinin birikimleri, toplumsal bilinçteki değişim yok sayılarak tamamen kadını erkeğe, devlete biat çizgisine çekmeye çalışıyor. İktisadi, siyasal, sosyal, entelektüel alandaki varoluşumuzu ortadan kaldıran, yeteneğimizi, birikimimizi sömüren fakat cins olarak var olma hakkımızı yok sayan bir siyaset izleniyor. Kadın kutsal aile içinde tanımlanıyor. AKP kendi makbul kadınını ya da daha doğrusu “makbul bayan”ını dayatıyor. Kadına biçtikleri yer ve rol üzerinden toplumu yeniden biçimlendirmeye çalışıyorlar.
AKP'nin toplum mühendisliğinin merkezinde kadın duruyor. Yıllarca Kemalistlerin toplum mühendisliği kadının başörtüsüne kilitlenmişti. Bunu zulüm olarak kodlayan politik İslamcı akıl, bu kez tersinden, kadını eve kapatmaya girişti. Sokağa çıktığında ise, muhafazakar “giysi kodu”na göre giyinmeli, yoksa şiddete razı olmalıydı kadınlar. Kız çocukları okumak yerine erken yaşta evliliğe hazırlanmalı; medeni nikahın kadına sağladığı sosyal haklar müftü nikahıyla ortadan kaldırılmalıydı. Kadın ve erkeğin eşit olabileceğine asla inanmayan bay başkan eliyle, kadınlar on yıllardır kazandıkları her zeminden geri itilmeli, biriktirdikleri bütün sosyal haklar yok edilmeliydi.
Ama sadece bu kadar da değil. Diğer yandan da, aile içinde kalan, ev emekçisi yaşamı sürdüren kadınlar da muhafazakar projenin güçlendirilmesi adına desteklendi. AKP üyesi olan kadınlar, hem birçok sosyal yardımda öncelik kazandılar, hem de bu sayede seçim kampanyalarında evden dışarı adım atabildiler. Ev işlerinin kısmî ücretlendirilmesi (örneğin engellilere, yaşlılara bakım aylığı) kadınları evden çıkarmasa da, onların angarya işlerinin cüzi de olsa karşılığını almalarını sağladı. Bu aynı uygulama, engellilerin toplumdan yalıtılmışlığını ise arttırdı. Birçok sosyal yardım ödemelerinin doğrudan kadının adına yatırılması kadının ailedeki konumunu nispeten güçlendirdi. Hiç kuşkusuz bunları anlamadan, Erdoğan ve AKP etrafında seferber olan yoksul, emekçi kadınları da anlayamayız. Bu, muhafazakarlığın kadına rıza yoluyla içselleştirildiği boyuttur.
Cinsiyet eşitsizliği devlet eliyle derinleştiriliyor. Yaşam alanlarımıza giderek artan devlet/erkek müdahalesi artık en geniş kadın kesimlerini de etkilemekte, kadının hayatında irade olma gücünü yok saymaktadır.
Simone de Beauvoir’in “Burjuva erkeği kadında tamamlayıcısını arar, eşitini değil.” sözü, erkek egemen kapitalist sistemin siyasal toplumsal yaşamda kadına biçtiği rolü özetlemektedir. AKP bu erkek egemen aklın en uç, en geri biçimini temsil etmekte ve izlediği kadın düşmanı siyasetle sadece kendisini değil, bütün bir erkek egemen gericiliği ifade etmektedir. İşte bu yüzden özne olan kadını şeytanlaştırmak, pasif destekçisi olan kadınları yüceltmek istiyorlar. Böylece kadınlar arasında dikey bir bölünme yaratıyorlar.
Buna rağmen, siyasette belirginleşen kadın kararlılığı bütün toplumsal muhalefete yol açıyor. İktidar karşıtı temel gündemlerde kadınlar hep en önde yer alıyorlar. Ortadoğu'da da IŞİD vahşetine karşı direnişte, yine en önde kadınları görüyoruz. Kadın özneleşiyor, kadın hareketi iktidara karşı kendi alanını açarak ilerliyor. Çürüyen, dökülen bu iktidarın karşısında, gerçek bir kadın yükselişi yaşanıyor. Dikey bölünmeleri aşan bir kadın kardeşleşmesi gelişiyor. Ki, bu ülkenin geleceğine dair umutlu olmamızın bir sebebi de direnen güzel kadınlardır. İşte o kadınlardır ki yüreğimizin çarkını döndürüyorlar.