FARC üzerine
Kolombiya'da 1948’den 1958’e kadar süren ve yaklaşık 200 bin insanın hayatına mal olan “La Violencia”dan sonra, büyük toprak sahipleri fakir çiftçilere neredeyse işleyecek toprak bırakmadıklarında, merkezi ordu birlikleri gariban halkın üzerinden bir silindir gibi geçince, 1964 yılında Kolombiya Komünist Partisi’nin askeri kanadı olarak kuruldu FARC. Aradan geçen yıllar içerisinde Kolombiya ordusu ile FARC arasında çatışmalar durmak bilmedi. Çatışmalar sonucunda yaklaşık 220 bin kişi yaşamını yitirdi.
Hakan Demir
Faiz ve dolar lobilerinden, “dış mihraklar”dan, zamanın behrinde az da olsa muhalefet etmiş ya da karşı tarafta yer almış herkesin FETÖ'cü ilan edilmesinden; malına mülküne el konmasından, her gece yenisi çıkan Kanun Hükmünde Kararnamelerden, her gün yenisi türeyen düşmanlarımızdan ve daha bir sürü saçmalıktan sıkıldıysanız bana katılın; size dünyanın öbür ucunda barışı kovalayan bir avuç insanın hikâyesini anlatacağım.
Kolombiya’da, Liberal Parti’nin karizmatik lideri ve 1949 yılı başkanlık seçimleri için adayı Jorge Eliécer Gaitán, 1948’de seçim kampanyası sırasında öldürüldü. Katil yakalandı ama kimilerine göre yakalanan kişi Gitán’ı vuran kişi değildi. (Aynı yılın El Espectador ve El Tiempo gazetelerine konuşan bazı şahitler gerçek katilin kaçtığını ileri sürdüler).
Gitán’ın öldürülmesinden sonra taraftarlarının yaptığı bir radyo yayını aynı şu şekilde idi: “Son haberler… Ospina Perez (zamanın Kolombiya Devlet Başkanı) ve Muhafazakârlar (Ospina, Muhafazakâr Parti’dendi) Doktor Gitán’ı öldürdüler. Ofisinin kapısının önünde yere yığılan Gitán, bir polis memuru tarafından vuruldu. Ey insanlar silahlara! Göreve! Taşlarla, silahlarla ya da elinizde her ne varsa onunla sokaklara! Satılan yerlere gidin ve oradan dinamit, barut, pala… alın”.
Bu çağrıdan sonra kalabalıklar sokaklara doldu taştı. Katil(!) Juan Roa Sierra’nın cansız bedeni sokağa atılınca kalabalıklar da yaylarından fırlayan oklar gibi saldırmaya başladı; kimisi arabaları, otobüsleri yaktı kimisi başkanlık sarayını (Casa de Nariño) taşa tuttu… Birkaç saat sonra şiddet olayları Bogota’nın dışına, farklı şehirlere de sıçradı. Başkanlık sarayına girmeye çalışan insanlardan çokları ordu birlikleri tarafından öldürüldü. Kalabalıklar polislerin teçhizatlarını ele geçirince şiddet olayları çığ gibi büyümeye devam etti (Fidel Castro’nun polisleri etkisiz hale getiren ve teçhizatlarını ele geçiren grupta yer aldığını iddia edenler de vardır. Bkz. Bohemia Dergisi, sayı 16, 1983).
İçlerinde bakanlıkların da olduğu yakılan binalar, yağmalanan mağazalar, insan hayatının zerre kadar değeri olmadığı zamanlar…
İşte bu zaman dilimine “La Violencia” -Şiddet- adı verildi. Tam on yıl sürdü bu cinnet hali. Ölen niçin öldüğünü bilemeden öldü, öldüren niçin öldürdüğünü…
Bu karışıklık döneminde insanlar birbirini öldürürken zengin üst sınıflar boş durmuyor, ülkenin verimli topraklarını ele geçiriyordu. Durum su yüzüne çıkana kadar atı alan Üsküdar’ı geçmiş, ülkenin verimli topraklarının büyük bir kısmı zengin ve büyük toprak sahiplerinin eline geçmişti bile.
Bunun üzerine Komünist Parti, fakir çiftçilerin desteğini alarak komün birlikler kurdu. Bu birlikler tarım alanları oluşturuyor ve söz konusu tarım alanlarını devlete-devletin desteklediği büyük toprak sahiplerine karşı koruyordu.
Zamanın Kolombiya hükümeti bu komün birlikleri kendi merkeziyetçi anlayışına tehdit olarak görünce orduyu üzerlerine göndermekte beis görmedi. Büyük çatışmalar yaşandı. Yaşanan çatışmalar sonrasında düzenli orduya karşı büyük kayıplar veren bu birlikler ormanlara çekilip silahlı mücadeleyi başlattılar.
Özetle, 1948’den 1958’e kadar süren ve yaklaşık olarak 200 bin insanın hayatına mal olan “La Violencia”dan sonra, büyük toprak sahipleri fakir çiftçilere neredeyse işleyecek toprak bırakmadıklarında, merkezi ordu birlikleri gariban halkın üzerinden bir silindir gibi geçince, 1964 yılında Kolombiya Komünist Partisi’nin askeri kanadı olarak kuruldu FARC.
Aradan geçen yıllar içerisinde Kolombiya ordusu ile FARC arasında çatışmalar durmak bilmedi. FARC genellikle güvenlik güçlerine saldırsa da bu saldırılardan siviller de nasibini alıyordu. Ordu birlikleri de sert operasyonlar düzenliyordu. Yaşanan çatışmalar sonucunda yaklaşık 220 bin kişi yaşamını yitirdi.
FARC önceleri, Kolombiya’da var olan eşitsizlik karşısında bir ümitti halk için. Bununla birlikte FARC’ın uyuşturucu ticaretini tekelinde tuttuğu ve bundan çok büyük paralar kazandığı da bilinmekte.
Birçok barış görüşmesi denemesi yapılmasına rağmen 2011’e kadar yapılan girişimler sonuçsuz kaldı. Bu tarih itibariyle başlayan girişimlerde ise sürpriz bir şekilde oldukça önemli mesafeler kat edildi. 2011’de gizli olarak başlayan barış görüşmeleri, 2012 yılı itibariyle -iktidara gelirken FARC ile etkin bir mücadele sözü veren ve ilk zamanlarda bu sözünü tutan- Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos tarafından halka duyuruldu.
Peki barış görüşmeleri neden başladı? Taraflar masaya nasıl oturdu? Bu konuda BBC’nin hazırladığı yazı dizisi oldukça aydınlatıcı bilgiler içermekte. Buna göre barışın sebepleri;
1. FARC, ordunun 2000’li yıllarda düzenlediği operasyonlarda önemli liderlerinden bazılarını kaybetti, gerilla sayısı azaldı.
2. Hükümet, özellikle Başkan Santos ve FARC silahla bu meselenin çözülemeyeceğini anladı.
3. Her iki taraf da savaşın sürdürülemeyeceğini, nihai zaferin her iki tarafa da uzak olduğunu anladılar.
4. Bölge ülkeleri ve ABD, ekonomi ve güvenlik gibi sebeplerle barış taleplerini artırdı.
Bana göre öncelikle FARC’ın tek taraflı olarak ateşkes ilan etmesi de barış görüşmelerinin başlaması adına oldukça teşvik ediciydi.
Garantör ülkelerin desteği, kendinden ayrıca söz edilmeyi hak eden bir olgu ama asıl altı çizilmesi gereken şey başta Devlet Başkanı Santos olmak üzere her iki tarafın ucuz popülizme geçit vermeyen iradesi. Zira yapılan referandum sonucunda imzalanmış olan barış anlaşması halktan yüzde 50.24 oy oranıyla ret yedi. Fakat buna rağmen Santos ve FARC şiddete geri dönülmeyeceğini kesin bir dille belirttiler.
Peki halk 52 yıllık savaşı bitirecek olan anlaşmaya neden hayır dedi?
Öncelikle anlaşma gereğince FARC üyelerine uygulanacak olan af halkın önemli bir kesiminde rahatsızlık uyandırdı. En nihayetinde yüz binlerce insan yaşamını yitirdi, 6 milyondan fazla insan yerinden oldu. Bunun dışında FARC’ın komünist ideolojisi de eleştiri sebebi! Buna ek olarak seçimlerde FARC’a 10 garanti sandalye verildi. Yani seçimlerde sonuç ne olursa olsun FARC’ın garanti on sandalyesi var. Bu da bazı kesimleri rahatsız etti.
Hem FARC hem de hükümet yetkililerinin referandum sonrasındaki demeçlerine bakılırsa, her iki tarafın da ilham verici duruşlarıyla Kolombiya’da fiili barış süreci devam edecek. Umarım uzun yıllar süren bu kanlı süreç nihai bir barış anlaşmasıyla sona erer.
Türkiye’de buna benzer bir süreç yaşanır mı?
Biraz zor ne yazık ki, öyle değil mi?
Türkiye’nin mağdur iken mağrur, mücahitken müteahhit olan muktedirleri ucuz popülist çizgiye kayarak daha şimdiden Türkiye’nin yıllarına mal oldular bile!
*Uluslararası İlişkiler doktora öğrencisi.