Katalunya Cumhuriyeti ve bir kıssadan hisse

Doğmakta olan Katalunya Cumhuriyeti’nin en önemli sorunu ne tanınma, ne İspanya’nın tehditleri vs, en önemli sorunu içeride. Çünkü ayrılmak istemeyenlerin oranı da neredeyse bağımsızlıkçılar kadar. Katalan Parlamentosu'nun 135 sandalyesi var. 70’i evet dedi, 2’si beyaz oy kullandı, 10’u hayır dedi, ama hayırcı sayısı bu kadar değil, oturuma gitmeyen 53 hayırcı olduğu kesin.

Google Haberlere Abone ol

Zekine Türkeri

Yüz yıllık yaramıza merhem diye tavsiye edenlerimiz oldu. "Zehirdir, aman bize yaklaşmasın" diyenlerimiz, her zamanki gibi, daha çok olsa da bir zamanlar Kürt sorununun çözüm modelleri arasında en revaçta olanıydı. İspanyol modeli ve/veya Bask modeli diyorduk ona.

Bizimkinin de dermanı olabilir mi dediğimiz zamanlar o kendi ağrılarıyla boğuşuyordu. İspanyol Devleti’nin yüz yıllık yaralarının ağrı kesicisinin, ‘a la espanyola’nın ömrü, çoktan dolmuştu. Hoş bizimkisi de alaturkalıktı zaten.

Ve derken Katalunya’yı konuşur olduk, hem de kestirmeden koca bir halkı şımarık ve bencil ilan ederek: "Katalanlar zengin, parasını İspanyollarla paylaşmak istemiyor", "İspanya’ya ekonomik kriz geldi, Katalanlar biz gidelim diyor" vs.

Daha 10 yıl kadar önce bağımsızlık yanlılarının sayısı yüzde 30’lardayken, nasıl oldu da bir de bağımsızlık ilan edecek noktaya geldiler? Zenginlikse, Katalunya 100 yıldır İspanya Devleti’nin en zengin iki ‘bölgesinden’ biri, bu arada diğeri de Bask Ülkesi olur. Ekonomik kriz de dün başlamadı, bağımsızlık isteyenlerin oranının üçte birlerde olduğu yıllara kadar gidiyor geçmişi, 10 yıl önceye. O kadar ki, yalnız buralarda değil, İspanya ve hatta Katalunya’da 10 yıl önce, ‘Bask ayrılıkçıları’ndan konuşuluyordu hep, ‘Katalan ayrılıkçıları’na dair üç haber bile bulunmaz o dönemin gazetelerinde.

Yıl 2004. 14 Mart’ta İspanya’da genel seçimler yapılacak. Bush ve Blair’le boy boy pozlar veren Irak ‘fatihi’ Jose Maria Aznar’ın lideri olduğu Halkçı Parti (PP), son yıllarda yaşanan ekonomik büyümeye sırtını dayamış, üçüncü iktidar dönemini cepte keklik görüyor. Savaş karşıtı gösteriler, Bask sorununa diyalogla çözüm haykırışları nafile, muhalefet çaresiz. Üç gün önce Madrid’de birkaç trene yerleştirilen patlayıcılar 191 can alıyor. Katliamı el Kaide üstleniyor, tüm dünya da bunu konuşuyor, ama Aznar "ETA’dır, ETA" demekle kalmıyor, bizzat basını arıyor ve öyle yazmalarını istiyor. Seçimden bir gün önce bir radyo kanalı, Aznar’ın bile bile yalan söylediğini kanıtlayınca, kazanan Jose Luis Zapatero’nun başkanlığındaki İspanyol Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) oluyor.

Zapatero’nun vaatleri arasında Katalunya için yeni bir statü, İspanyol askerlerinin Irak’tan çekilmesi ve eşcinsel evlilik bulunuyordu. Liderlikten çok uzak, çelimsiz Zapatero’nun yerine getirilmesi en zor üç vaadi yerine getirebileceğine inanların sayısı çok azdı. Kazanamayacağını düşünerek vadettiğini zanneden büyük çoğunluğu yanılttı Zapatero. İlk iki vaadi kısa sürede yerine getirdi. Bir yandan Bask sorununun silahlı bölümünü çözmek için, parlamentonun desteğini de alarak tarihte bir ilke imza atacak şekilde, ETA ile masaya otururken, hükümeti; diğer yandan, sahip oldukları özerkliğin artık kendilerine dar geldiğini söyleyen Katalan partileriyle masaya oturdu.

Bu arada, 40 yıllık diktatörlüğün ardından başlayan demokrasiye geçiş döneminde, Bask, Katalan ve Galiçya halklarının statü talepleri, İspanya’yı 17 otonomiye ayırarak karşılık bulmuştu. 1980’de yürürlüğe giren bu model, her ne kadar, özellikle Bask ve Katalan halklarının önemli itirazlarıyla karşılanmış olsa da, o koşullarda ‘kötünün iyisi’ olarak kabul edildiğini hatırlatalım. 17 otonomi içinde en fazla yetki Bask Ülkesi, Navarra (o da bir tarihsel Bask bölgesidir), Katalunya ve Galiçya otonomilerindedir. Dördünde, İspanyolcanın yanında kendi dilleri de resmi dildir, ilk üçünün kendine ait polis birimleri vardır, en geniş yetkisi olan Bask Ülkesi ise vergileri kendisi toplar ve kullanır. Bu, aynı zamanda Katalanların da yıllardır talep etmekte olduğu bir yetkidir.

Konumuza dönecek olursak, Merkezi İspanyol Hükümeti ve Katalan partileri daha geniş yetkiler içeren, vergi idaresi dahil, yeni bir statü üzerinde anlaşırlar. Söz konusu statü Katalunya’da referandumdan geçer, 2006. Ancak, o zamanın ana muhalefet partisi, şimdinin iktidar partisi, Halkçı Parti (PP) Anayasa Mahkemesi’ne koşar hemen, yeni statü İspanyol Anayasası’na aykırı argümanıyla. Mahkemede 2010’daki iptal kararında, özetle, "Katalan milleti diye bir millet yoktur, İspanya’da tek millet vardır, onun adı da İspanyol milletidir" der. Anlaşılacağı üzere söz konusu statüde Katalanların bir millet olduğu ibaresi olduğu için Anayasa Mahkemesi böyle demiştir.

Aynı gün Katalanlar sokaklara iner, "tabii ki ayrı bir milletiz" pankartlarıyla. Yalnız Barselona’da bir milyondan fazla insan yürür. 2006-2010 arasındaki dört yıl, Katalan ayrılıkçılarının sayısını arttırdıysa, Anayasa Mahkemesi’nin kararı bu sayıyı daha da büyütür. Üstüne üstlük dokuz yıldır merkezi iktidarı elinde bulunduran PP ve lideri Mariano Rajoy’un diyaloğa sağır kulakları bağımsızlığa giden yolu kısalttıkça kısaltır. Velhasılı kelam, Rajoy 11 yıl önce medeni, demokratik vs bir şekilde üzerinde uzlaşılan statüyü Anayasa Mahkemesi’ne götürerek, kuyuya öyle bir taş attı ki artık kaç akıllı gelse kurtarması zor olacaktı. O gün bir Katalan sorunu doğdu, dokuz yıldır iktidarda olan Rajoy ve partisi, sorunu halının altına süpürdükçe süpürdü, hele mahkemenin iptal kararından sonra, neredeyse sokaklardan çekilmeyen milyonlarca Katalan’ın "ya diyalog, ya gidiyoruz" sözlerine "elindekini de alırım ha" diyerek tehdit ede ede, ebeliğini yaptığı sorunu besledi, büyüttü ve o da 2017’de karşısına 11 yaşındaki bir ergen olarak dikildi. Louis Malle’nin Damage’nin filminin kıssadan hissesi ‘yaralı insan tehlikelidir’di. Sesine kulak tıkanan bir halk da öyle, onuruyla oynanan bir ergen de...

1 Ekim’de yapılanan bağımsızlık referandumunu müteakip, Başkan Carles Puigdemont, evetçi Katalanlar’ı hayal kırıklığına uğratma pahasına ilan ettiği bağımsızlığı anında dondurdu, ve bir kez daha ‘diyalog’ istiyoruz dedi. Madrid Hükümeti’nin bu çağrıya karşılığı mevcut otonomiyi askıya almak oldu. Ve İspanyol Senato’sunun askıya alma işini oylayacağı saatlerde, Katalan Parlamentosu bağımsızlık ilan etti. Tarihsel olarak, diplomasi ve pazarlıkta mahirlikleriyle tanınan Katalanları bu noktaya Rajoy, partisi ve diğer seyirci konumundaki İspanyol partileri getirdi. Yoksa bin yıllık bir gelenek birkaç günde nasıl bozulsun?

Peki bundan sonra ne olacak? Şimdilik görünen kaos, belki birkaç yıl sürecek olan bir kaos. Doğmakta olan Katalunya Cumhuriyeti’nin en önemli sorunu ne tanınma, ne İspanya’nın tehditleri vs, en önemli sorunu içeride. Çünkü ayrılmak istemeyenlerin oranı da neredeyse bağımsızlıkçılar kadar. Katalan Parlamentosu’nun 135 sandalyesi var. 70’i evet dedi, 2’si beyaz oy kullandı, 10’u hayır dedi, ama hayırcı sayısı bu kadar değil, oturuma gitmeyen 53 hayırcı olduğu kesin.

Bu arada Katalanları, bencillik ve milliyetçilikle suçlayanlar için ufak bir bilgi. Katalunya, tıpkı Bask Ülkesi gibi, özellikle geçtiğimiz yüz yıl başlarında, önemli oranda İspanyol göçü aldı, sanayi merkezleri olmalarından dolayı.

‘Barış, yurtseverlik ve hasiyet’ ilkeleriyle ilan edilen cumhuriyetçi Katalunya’yı şimdi zor bir yolculuk bekliyor. İspanyol Hükümeti, Katalan Hükümeti’ni fesh etti, yerine kayyımlarını gönderecek. Ama o kayyımları ellerde çiçekle beklenmeyecek. Neredeyse tüm polis gücünü oraya yığacak, eee? Peki ya Katalan köylüleri, onlar da traktörleriyle yolları kapatacaktır muhtemelen, tıpkı referandumda yaptıkları gibi. Katalunya Ortadoğu’da değil. İspanyol askerinin sokaklara ineceğini hiç sanmıyorum.

İkinci İspanyol Cumhuriyeti dönemindeki Katalan direnişini hatırlayalım, o faşizme direnen Barselona’yı, Katalanlar’ı. Katalunya yalnız bir sanayi merkezi değil, aynı zamanda Avrupa’nın önemli bir kültür ve sanat merkezidir. Bir devlet kuracak organizasyon ve insan kapasitesi İspanyol Devleti’nin fersah fersah üstünde.

Emperyal İspanya’nın şanlı günlerini yaşatacağına sanarak Irak’a asker gönderen Aznar "İspanya da ABD ve İngiltere kadar önemli" demişti, onlar gibi sözü geçen bir İspanya için konuşuyordu. Neyse ki bir akıllılık yaptı, iki dönem kuralına uyarak bir daha aday olmadı da, Katalunya’nın ‘adios’unu yaşamadı. Halefi Rajoy, istediği gibi düşük profilli biri olduğunu gösterdi, ama onun gibi diklendikçe diklendi. İspanya eski muhteşem günlerine yaklaşmak bir yana, kaybeden oldu, yalnız Katalunya’yı değil, pek çok açıdan kaybetti.

Şimdi Basklılar sıraya girecek. Franco’nun varis yaptığı kral Juan Carlos’un bir gün görevden ayrılacağı bundan 10 yıl önce söylense kim inanırdı? Ama İspanya tarihinde bir ilk oldu ve üç yıl önce çekildi, yerine oğlu geçti. İspanya’da hâlâ ciddi bir cumhuriyetçi ruh var, İspanyol Krallığı’nın ilelebet süreceğini kim söylüyor?

Gazeteci