Nuriye ve Semih'in 'Ekmek, Barış ve Özgürlük' direnişi
Ekim Devrimi’nin 'Ekmek, Barış ve Özgürlük' sloganı çağrıştırdığı güncel örneği, Nuriye-Semih’in direnişidir. Onlar, herkesin ekmeği için herkesin barış içinde yaşaması ve herkesin özgürlüğü içi direndi. Az bir şey mi?
Akın Birdal *
Ekim Devrimi’nin 100’üncü yılı kutlanıyor. 100 yıl önce Sovyetler Birliği ile devrim ve sosyalizmin, insanlığın kurtuluşuna yol göstericiliğinin yıldönümü.
Yıl dönümü üzerine kuşkusuz çokça yazılacak, tartışılacak, sorgulanacak. Bu zaten tek yazıda yapılabilecek bir şey değil. Ama Lenin ve Devrim önderlerinin 1917’de başardıkları Sovyet halklarının, iktidarının, şiarı Ekmek, Barış, Özgürlük olmuştur.
Bu sloganın bize çağrıştırdığı güncel bir direniş örneği, Nuriye-Semih’in Ekmek, Barış ve Özgürlük direnişidir.
10 Ocak 2016 günü bölgede süren savaşa ve sonuçlarına dikkat çekerek, ‘’Bu Suça Ortak Olmayacağız’’ diye 1128 imzalı barış için akademisyenlerin çıkışıdır. Bu çıkışa imza atanların başına gelmedik kalmamıştır. Binlercesi işinden, okulundan, kürsüsünden, öğrencilerinden oldu. İşsizliğe, açlığa ve yoksulluğa terk edildi, kimileri ise intihar etti.
Bunlardan 6-7’si haksızlığı görünür kılmak için direndi. ‘’İşimizi, ekmeğimizi istiyoruz’’ dedi. Ankara’da İnsan Hakları Anıtı’nın önünde günlerce bu isteklerini yinelediler, direndiler. Sonra herkesçe bilinen süreç yaşandı. Açlık grevi, gözaltı ve tutsaklık.
20 Ekim 2017 gününde tutuklu olanlardan Semih bırakıldı. Nuriye’nin tutukluluğu sürdü. Semih’in işinden edilen ve yine açlık grevinde olan dışarıdaki eşi Esra karşıladı onu.
Bugün açlık grevi içerde ve dışarıda sürüyor. 234 gündür süren açlık grevi.
Nuriye-Semih ne istediler? İşlerini, ekmeklerini. Onlar kendilerinin ekmeğine ve işsizliğine neden olan savaşa ve savaşın sürdürülebilir olmasına olanak sağlayan sisteme, OHAL’e ve KHK’ye karşı çıktılar. Sonunda Nuriye-Semih sömürüye karşı ekmek, savaşa karşı barış ve tutsaklığa karşı özgürlük istediler. Sadece istemediler, direndiler ve bunu herkese duyurdular.
Ekmek, barış ve özgürlük diye diye,…..
Bu Ekim Devrimi’nin 100’üncü yılında Ekmek, Barış ve Özgürlük için sömürüye, savaşa ve tutsaklığa karşı tüm ezilen emekçi halkların mücadelesinin simgesel bir çıkışı ve direnişi değil mi? 100 yıl sonra devrimin ve sosyalizmin sahiplenişi değil mi?
Ekim Devrimi’nin 100 yıl sonra üniversite kürsülerinden ve okul sıralarından sokaklara taşınıp, mücadele geleneğinin sürmesi değil mi? 100 yıl sonra ekmek, barış ve özgürlük mücadelesinin her türlü baskı, zulüm ve zorbalığa karşı sürdürülüyor olması değil mi?
Devrim ve sosyalizmin insanlığa armağan edilişinin 100’üncü yılında halkların iktidarı Bolşeviklerin kahramanlığı, halkların kendi kendilerini yönetmesi, üretim araçlarının mülkiyeti, artı-değer sömürüsü, toprak –insan ilişkileri üzerine çokça tartışılacak, yazılacak ve çizilecek. Nitekim bu günlerde bütün dünyada yapılan da budur. O günün ruhu, bugüne ve yarınlara nasıl taşınacağı değişik biçimlerde değerlendiriliyor ve değerlendirilecek. Ama Ekim Devrimi’nin 100’üncü yılında halkların şiarı olan Ekmek, Barış , Özgürlük çıkışının bana ilk elde anımsattığı bu.
İki eğitim emekçisinin ekmeğine, barışa ve özgürlüğe sahip çıkışları devrim ve sosyalizme olan bağlılıkları ve er geç kazanılacağına dair umudun korunması az bir şey mi?
Nuriye-Semih’in direnişi , herkesin ekmeği için herkesin barış içinde yaşaması ve herkesin özgürlüğü için… Az bir şey mi?
Sovyet Devrim’inin, insanlık onurunun kurtuluşu ve Nuriye-Semih’in ekmek, barış ve özgürlük direnişi bugün de insanlık onurunu korunması değil de nedir?
İnsanlığın özgürlüğü, sınıfsız, sömürüsüz bir dünyanın ve sömürüye karşı emeğin ve emekçilerin kurtuluşunu gösteren Ekim Devrimi’nin 100’üncü yılının yaratıcılarını ve onun takipçilerini selamlıyorum.
Yine Nazim Hikmet’in geleceğe olan umudunun gücüyle seslenelim;
"Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı,
Ya da ölüm inecek yeryüzüne"
* Akın Birdal: Eski İHD Genel Başkanı ve 23. Dönem Diyarbakır Milletvekili