Depremzede Vanlı Ömer'e taş gönderen zihniyet Kürdistan'daki ölümlere seviniyor
Eğer bir insan doğal afetin ardından ölenlerin etnik kimliğine, dinine veya ekonomik durumuna göre acısını belirliyorsa çok açık kötüdür. Bu kötülüğün karşısında nasıl durulur, nasıl mücadele edilir inanın bilmiyorum. Bu tarz yorumları gördüğümde kalbim sıkışıyor. Aklıma Ömer'in acılı gözleri geliyor. Van depreminde acılı insanlara içerisinde taş olan kolileri yollayanlarla Kürdistan'da ölenlerin ardından ellerine akıllı telefonları alıp nefret kusanlar arasında fark göremiyorum.
Serkan Alan
Yıl 2011. Van'da meydana gelen 7.2'lik depremin ardından birçok aile hayata yeniden tutunmak adına farklı illere göç etti. Enkazın bilançosu ve yaşanılanların travması da onlarla birlikte başka şehirlere taşındı. O depremi yaşayan insanlardan biriyle temas ettiyseniz yaşadıkları acılar ve zorluklar gözlerinizden yüreğinize işleyebilirdi.
Depremin üzerinden birkaç ay geçmesinin ardından Ömer isimli bir genç Türkiye'nin en doğusundan en batısına göç etti. Ailesiyle birlikte Van Erciş'ten Balıkesir Edremit'e göç eden Ömer yeni bir okula kaydoldu. Yeni arkadaşlar edindi. Yeni geldiği yerin coğrafyası, insanları, o insanların dertleri ve kederleri farklıydı.
Ölümün kucağından tesadüfen kurtulan Ömer'in babası geçici işlerde çalıştı. Annesi evde kardeşlerine bakıyor, depremden kurtardıkları bir iki parça eşya ile yeniden acısız bir hayat kurmayı amaçlıyorlardı. Depreme dair bir şey sormamaya çabaladığımızı anımsıyorum. Kısa sürede arkadaş olduğumuz Ömer'in gözlerindeki kederi ve yabancılığı şimdi daha iyi anlıyorum.
Van depreminin ardından bölgeye yapılan o muazzam yardım kampanyası sırasında bazı kolilerden çıkanlara dair haberleri işittik. 18 yaşından gün almamış ve dünyaya, insanlara dair bakışı tam oturmamış bir çocuğun gelen yardım kolisini açtığında içerisinden taş çıktığını düşünün. O çocuğun refleksi ne olur? Öfkelenir mi isyan mı eder? Kime isyan eder? Koliyi yollayanı bilmiyor ki, tanımıyor? Tanır mı peki? Direkt onu tanımasa da uğradığı başka bir ayrımcılıkta aynı kafayı daha acı deneyimlerle tanır.
O yardım kolilerinden birisi de Ömer ve ailesine ulaşmıştı. İçerisinde Türk bayrağı, taş ve iç çamaşırları olan bir koli. Bunu anlattığındaki yüz ifadesini hatırlıyorum. İç çamaşırı demeye utanan bir çocuk gözünüzün önüne getirin. Yaşadığı acıyı iç çeke çeke anlatan bir çocuk. Yaşadığı acıya dair en ufak fikri olmayan insanların bu çocuğun canını acıtmak için iştahla o kolileri sarıp sarmaladığını düşünün. Kötülük nasıl sarıp sarmalanıyor, birileri tarafından ısıtılıp ısıtılıp önümüze sunuluyorsa o koliler de o kötülükten alınan yetkiyle öyle sarıldı.
Yıl 2017. Federe Kürdistan Bölgesine bağlı Süleymaniye ve Halepçe kentlerinin kesiştiği yerde 7.3'lük deprem meydana geldi. Ölü ve yaralı sayısına dair net bir bilgi henüz daha yokken alıştığımız kötülük zehri sosyal medya üzerinden yayıldı. Kürtlerin doğal afet sonucu ölmesi bir kesimi hiç rahatsız etmedi. Ölüm sevicileri iştahla yazdı. Bu ölümü hak ettiklerini öyle bir iştahla yazdılar ki insanlık denen o damar çoktan çatladı, tuzla buz oldu.
Eğer bir insan doğal afetin ardından ölenlerin etnik kimliğine, dinine veya ekonomik durumuna göre acısını belirliyorsa çok açık kötüdür. Bu kötülüğün karşısında nasıl durulur, nasıl mücadele edilir inanın bilmiyorum. Bu tarz yorumları gördüğümde kalbim sıkışıyor. Aklıma Ömer'in acılı gözleri geliyor. Van depreminde acılı insanlara içerisinde taş olan kolileri yollayanlarla Kürdistan'da ölenlerin ardından ellerine akıllı telefonları alıp nefret kusanlar arasında fark göremiyorum. Bugün vicdanlarını ikna edip ölenlerin ardından hakaretlerini dizenler... Dün Van depreminin ardından kolileri iştahla sarıp sarmalayanlar... Bu zihniyet Van depreminde de aynıydı. Acının ardından gün yüzüne çıkan kötülüğe bizleri doyurduğunuz için hepinize ölünceye kadar öfkeliyiz.
Son olarak, Van depreminin ardından ölümden kurtulup kötülükten kurtulamayan Ömer ve ailesi bir yıl yaşayabildi bu bizim güzellemelere doyamadığımız Batı'da. Depremin yaraları tamamen silinmeden geri döndüler. Umarım bugün Kürdistan'daki depremin ardından yazılanları görüp içlerinde bir yerler eksilmemiştir. Umarım kötülükle tekrar yüzleşmemişlerdir.