Tahir Elçi’siz Kırık Saat
Belgesel, Kırık Saat ismini olay yerinde bulunan ve katledilişinin üzerinden dört saat geçince duruveren Tahir Elçi’nin kendi saatinden alıyor. Belgesel akrabalarına, mesai arkadaşlarına, arkadaşlarına Tahir Elçi’yi soruyor. Öğrencilik, avukatlık, AİHM dava süreçleri tanıklarla, görüntülerle ve fotoğraflarla sıralanıyor.
Aziz Yağan
“Kendi kendilerinin şeytanı bunlar, hiç bilinmez ne yapacakları.” (Hasan Ali Toptaş; Ölü Zaman Gezginleri)
Kırık Saat belgeseli Tahir Elçi’nin hayatını konu ediyor. Yapımcılığı Sinem Babul'a, yönetmenliği Sinem Babul ve Rabia Çetin, kurgusu Alpay Yavuz, müzikleri dengbej Mahmut, Hüsnü Arkan ve Fırat Alkış’a ait olan 48 dakikalık belgeselin destekçileri ise Objective Bursu, Diyarbakır Barosu ve TOHAV.
Tamamlanması 1.5 yıl süren, Türkan Elçi’nin de tüm aşamalarını onayladığı yönetmen tarafından ifade edilen belgeselin gala gösterimi Diyarbakır’da, Cegerxwin Kültür Merkezi’nde yapıldı. Çoğu kişinin ayakta izlemek zorunda kaldığı gösterimden önce Diyarbakır Baro başkanı Ahmet Özmen geçen iki yılı da içeren kısa bir konuşma yaptı ve gösterimin ardından salonu kavuran hüzün kimsenin ne konuşmasına, ne de dinleyiciliğine izin verdi. Salon yavaşça boşalıverdi.
Kürt evlatları 2015 yılının 28 Kasım'ının ardından geçen her iki 28 Kasım'ı Tahir Elçi’nin adıyla andı ve gelecekte de anmaya devam edecek. Tahir’in öldürülüşü Vedat Aydın’ınkine benzemiyor. Onların acısını da içeren başka bir acıyı daha kıvrandırıyor içimizde; sırf orijininden ve bunda ısrarından dolayı şiddete maruz kalmış bir milletin doğuştan gelen haklarını, her insanın onurunun yerle bir edilmemesini ve yaşam hakkını savunmanın yanı sıra; tarihimize, tarihi eserlerimize sahip çıkmak için hepimizin coşkuyla gezindiği bir sokakta masum ve yerinde cümlelerinin ardından katledilişi!
Tahir Elçi, Dört Ayaklı’nın yanında ve basın mensuplarının karşısında: "İnsanlığın bu ortak mekanında operasyon, silah, çatışma istemiyoruz." demesinin ardından katledildi. Bu iyi niyetli cümlenin ardından çatışmalar hızla devam etti. İnsanlarımızı, ekonomimizi, geçmişimizi yitirdik; tarihi eserlerimizin etkileyeceği geleceğimiz yara aldı. Elçi’in ölümü bile bu yıkıma engel olamadı, yavaşlatamadı. Ne hendek kazılmasını, ne sonrasını durdurabildik. Hendekler Elçi’yi, sivil olsun olmasın binlerce insanı, yerleri, yolları, duvarları, taşları, tavanları, anıları, izleri, bir kültürü, bir kenti, bir ülkeyi, dünyanın ortak mirasını, kendine güveni, insafı yokluğa iştahla yutturdu. Sürecin işleyişi, ilerleyişi, sonu, bitince de yaşanan etkiler ortada ve başka türlü de olamazdı.
Kasım 28, saat 10:53’te Elçi, basın açıklaması sürerken sokağı geçmeye çalışan eli silahlı kişilere yine eli silahlı kişilerin müdahalesi esnasında öldürüldü. Ne de olsa çatışmaların içinde kalmayı, yaralanmayı ve öldürülmeyi kanıksamışız. Yıllardır hedef gösterilen Elçi’yi öldürmek için fırsat kollayan da varsa, bu kargaşayı değerlendirmiş olabilir. Tahir Elçi belki de kazara öldürüldü ve bu tür soruları çoğaltabilirsiniz. Asıl soru ise ısrarla şu: "Peki ama Tahir Elçi'yi kim, nasıl öldürdü?"
Ancak olay yeri, kanıtlar, görüntüler olmasına rağmen, kim tarafından ve nasıl öldürüldüğü bir sır gibi hâlâ ortada duruyor. Delil toplama, dava süreci hep tartışmaya ve eleştirilere açık hale getirildi. Diğer kritik Kürt davalarında olduğu gibi; davayı izleyenler tarafından adaletin bu kez de sağlanmayacağına dair argümanlar öne sürülüyor, tartışmalar, endişeler dinmiyor. Adaletin böyle mi sağlanabileceği konusunda bir toplum ve o toplumun dışındaki birileri kendini güvensiz hissederken; diğer taraftan, böylesi bir adaletin kendilerini koruduğuna emin olanların bu gerçeğin farkına tekrar vararak, hep güvende olduklarını ve hep olacaklarını bilerek adım atacaklarını da hissediyorlardır. Adalet sağlanamazsa güven de sağlanamaz. Usulünce, adil ve açık bir yargılama süreci için ise, geç kalınmış değildir.
Belgesel akrabalarına, mesai arkadaşlarına, arkadaşlarına Tahir Elçi’yi soruyor. Hayatının evrelerini ve bu evrelere nasıl yaklaştığını anlatıyorlar. Öğrencilik, avukatlık, AİHM dava süreçleri tanıklarla, görüntülerle ve fotoğraflarla sıralanıyor. Kurgusu, bazı sekanslar, müzikler ve müziklerin veriliş şekilleri biraz daha üzerinde çalışılması gerektiğini düşündürtüyor. Türkan Elçi’nin Tahir Elçi'nin ardından yazdığı Kırık Saat adlı şiirinin belgeselde Halil Ergün tarafından seslendirilmesini de yadırgadığımı belirtmeliyim. Üzerinden iki yıl geçse de, aklımızda kalanlardan yani aklımızdan silinemeyenlerden biri de Elçi'nin ses tonu oldu. Kırık Saat belgeseli onun sesini tarihe somutladı.
Belgesel, Kırık Saat ismini olay yerinde bulunan ve katledilişinin üzerinden dört saat geçince duruveren Tahir Elçi’nin kendi saatinden alıyor. Kırık Saat Ankara, İstanbul ve İzmir’de de gösterilecek. Samimi, emek ve ellerinden geldiğince dikkatle bir yapım ortaya koyan yönetmenlere ve emeği geçen herkese hüzünle teşekkür etmek gerekiyor.