Gökçeksiz 40 günün raporu
Ankara bir savaş geçirdi çeyrek asra yakın süre içerisinde. Hiç görmediği tahribatları gördü, eksiltildi, yıkıldı. Tahribatlar, yıkımlar ağır. "Giden gitti geri gelmez" demeyeceğiz elbette. Ülkenin başkentine yapılan ağır tahribatların sadece dinozor, fıskiye, futbolcu heykeli ve lalenin kaldırılmasıyla, hukuksuz süreçlerin halka sorulmasıyla onarılamayacağı açıktır.
Tezcan Karakuş Candan
Melih Gökçek referandum sürecinde, göğsünü gere gere savunduğu başkanlık sisteminin getirdiği makûs talihini yenemedi. "Emir demiri keser" diyerek 28 Ekim 2017 tarihinde istifa ettirildi. Ankara’ya verdiği tahribatların hesabını vermeden bu dünyadan gidemeyecek o çok belli. 7 Aralık’ta gidişinin ardından 40'ıncı gün dolacak. Derdimiz bu yazıyla kırkını çıkartmak değil elbette. Ancak Ankara’ya verdiği hasarların peşini bırakmayacağımızı tarihe not düşmek için Mimarlar Odası Ankara Şubesi yöneticileri, Kent İzleme Merkezi Danışma Kurulu'ndan hocalarımız, Şube çalışanlarımız tam 40 gündür hummalı bir çalışma yürütüyorlar. 1994-2017 Gökçek dönemi hasar tespiti, nam-ı diğer Ankara Raporu ya da Kara Rapor yazıldı, zaman çizelgesi çıkartıldı. Eksiğiyle fazlasıyla ortaya bir kaynak kitap çıktı.
Ankara’nın Gökçek dönemi Kara Rapor’u, ülkede konuşulan onca yolsuzluk tape'si ve dekontların arasında Ankaralının payına düşen mücadelenin delilidir. Gökçek’in yargı önüne çıkartılması, geleceğe giden yol haritasının en önemli taşlarındandır. Kara Rapor, bu yolda önemli bir adım, arkasından gelecek hasar sempozyumları ve kentsel onarım süreçlerinin tasarlanması ile Ankara geleceğini arayacak. Bu arayış hepimizin gerçekleşen düşleri olacak.
Ankara bir savaş geçirdi çeyrek asra yakın süre içerisinde. Hiç görmediği tahribatları gördü, eksiltildi, yıkıldı. Tahribatlar, yıkımlar ağır. "Giden gitti geri gelmez" demeyeceğiz elbette. Savaşta yerle yeksan olan Kıta Avrupa'sı yeniden nasıl inşa edildiyse, Ankara'yı öyle inşa etmek gerek. Devrimin başkentinden başkentin devrimine uzanan bu yol haritası, bizim gelecek projemizin izleri, düşleridir. Ülkenin başkentine yapılan ağır tahribatların sadece dinozor, fıskiye, futbolcu heykeli ve lalenin kaldırılmasıyla, hukuksuz süreçlerin halka sorulmasıyla onarılamayacağı açıktır. Ankara, cumhuriyete karşı duyulan öfke ile neoliberalizmin plansız rant politikaları ile tahrip edildi. Şimdi aynı bakışla onarılması mümkün müdür? Bütün bu naif adımlar bütüncül ve köklü bir kentsel onarım sürecinin bir parçası mıdır, değil midir? Görünen ve bilinen o ki, değildir.
Başkentte bir devrim gerek.
Ankara her yerinden yaralandı. Başkent oluşunun 100'üncü yılında, gelecek 100 yılın başkenti nasıl olmalı düşleri için, herkes sıvamalı kolları şimdiden... Her düş gerçekleşmek için kurulur. Devrimcilik de tam böyle bir şeydir; Ankara'yı düşleyerek başkentte devrim yapmak... "Onca tahribatın arkasından olmaz" demeyelim. Şimdi umudun eksik olmadığı bu topraklarda Ankara'nın yaralarını sarmak, devrimin başkentinden, başkentin devrimine yelken açmak ve demir atmak Angora'ya, Ankira'ya, bizim en büyük düşümüz olsun. Kara Rapor, hasarları ile birlikte Ankara için "Aklın kötümserliğine karşı iradenin iyimserliği"ni içinde taşıyor. Başkent için devrim zamanı... Düşle… Aşkla… Başla…