Hastalık, ustalık
2015’te ben tekrar hasta olunca haliyle yakınlarım arasında ne yapabiliriz telaşı başladı. 2016 Ekim’inde bu nedenle Google hazretlerinin yardımıyla, Canan Karatay’ın asistanına randevu için ulaştım. En yakın müsait zaman 2018 Ocak ayı dediler. Muayene ücreti de 1500 TL imiş. Önce "yanlış mı anladım?" acaba dedim ama doğru işitmişim, şoktayım, bozuntuya vermedim hiç. 1.5 senelik bir kuyruk var Canan Hanım’ı bekleyen. Muayene parası da asgari ücret civarı.
Hülya Kurt
2006 yılında meme kanseri oldum. Pat diye meme ve kanser dememe bakmayın, onun adı kimse anlamasın diye meme c.a. (meme se-a derler kendisine). Uzun tedaviler, eziyetler. Sonra, hiç hastalık olmamış gibi güzel geçen dokuz sene.
2015 yılında, tekrar hasta oldum. Bu sefer diğer memede kitle oluştu. Hastalığın ikinci turunu kabul etmek biraz daha zordu benim için. Neyse oldu bitti. Uzun tedaviler sonucunda, şimdi iyiyim. Keyfim de yerinde. Eh, bunca yıllık hastayım çeşitli tecrübelerim oldu elbette; aile, sağlık sektörü, alternatif tedaviler, beslenme programları. Bir kısmını sizinle paylaşayım dedim.
Bana sorarsanız hasta yakını olmak neredeyse hasta olmaktan daha zor. Mum gibi erir kaygıdan hasta yakınları, ama işte etrafa hep güler yüzlü olacaklar, hiç stres yokmuş gibi yapacaklar. Stresten patlarken nasıl stres yokmuş gibi yapacaksın ki? Belki bu çıtaları bu kadar insafsız koymamak lazım. Stresimiz var, yaşantımız etkileniyor itirafı herkese faydalı olabilir.
2015’te ben tekrar hasta olunca haliyle yakınlarım arasında ne yapabiliriz telaşı başladı. Senin metabolizmanı kuvvetlendirmemiz lazım hedefi koydular. Benim de hevesim var güçlenmeye tabi, tekrar hasta olmak istemiyorum çünkü. Kanser hastalarına her önüne gelenin bir ot, çöp yedirdiği, iğrenç çaylar, yeşil sebze suları içirdiği günlerdeyiz. Ben de bunların bir kısmına prim vermekle beraber bitkisel çay vs.den nefret etmekteyim aslında. Bütün bunlarda, en zor olanı da güvenilir bilgiye erişmek, doğru olanı yapmak. Kapının önünde de çaresizin parasını almak üzere bekleyen geniş bir kalabalık var. Çaresizlik arttıkça para isteyen kalabalık büyüyor.
2016 Ekim’inde yukarıda bahsettiğim nedenlerle, Google hazretlerinin yardımıyla, Canan Karatay’ın asistanına randevu için ulaştım. En yakın müsait zaman 2018 Ocak ayı dediler. Muayene ücreti de 1500 TL imiş. Önce "yanlış mı anladım?" acaba dedim ama doğru işitmişim, şoktayım, bozuntuya vermedim hiç. 1.5 senelik bir kuyruk var Canan Hanım’ı bekleyen. Muayene parası da asgari ücret civarı. Haliyle 1.5 sene bekleme süresi nedeniyle metabolizmam sarsıldı, belirtilen ücret de epeyce sarstı beni.
Canan Karatay projemiz sekteye uğrayınca, şifacı cingözlerim bir tur daha çalıştılar ve "Dr. Ümit Aktaş, Karatay gibiymiş, ona git sen" önerisiyle geldiler. Gene telefonlar. Bu sefer durum daha makul. 6 ay ve 750 TL. 3 ay geçmişti ki telefon edip çağırdılar beni, biri randevusunu iptal etmiş. Çeyizimi aldım gittim. Bizim çeyiz; tahliller, MR’lar onlar bunlardan oluşuyor. Elbette Nişantaşı’nda şık bir ofis, sıra bekleyen dizim dizim insanlar, fan fin fon asistanlar, tansiyon, kilo ölçmeler, her şeyi yazmalar. Azımsamayın, ne tedavi gördünüz deyince 20 dakika yazıyor kızlar. Sonra beni bir odaya koydular, ‘hocamız sizi muayene edecek’, muayene etmeden olmazmış – bir de olsaydı bari. Muayene lütuf sanki. Neyse hocamız geldi. O kadar medyatik ki zaten Ümit Bey, oradan huylanıyor insan hiçbir şey olmasa. Muayeneden sonra, yeni bir oda, küçük bir konuşma. Hop yeni bir oda, ilaçlarımız düzenlenecekmiş. İlaç?
Dr. Ümit Aktaş kendi ismiyle bitkisel ilaçlar yaptırmış. Üzerine de ‘bu bir ilaç değildir’ yazmışlar. 3 kuruşa aldığın zerdeçal Ümit Aktaş markası ile o zaman 150 TL, şimdi baktım 230TL. Aylık ilaç olmayan ilacın masrafı 1100 TL filan civarı. Pek çok bitkisel ilacı yutmuş bir kişi olarak biliyorum ki fiyatları piyasadan daha pahalı. "Neden pahalısınız" diye sordum Ümit Aktaş güvencesi varmış ürünlerde. Sanırsın arka bahçede organik zerdeçal tarımı yapılıyor. Metabolizman gerçekten aşırı güçlü olmalı bu parayı kazanıp, her ay hocamıza ödeyebilmen için.
Bu metabolizma kuvvetlendirme ve beslenme işinin ucu bucağı yok. Ümit Aktaş tarafından glutensiz beslenme önerildi bana. ABD ve Kanada’da pek çok insan çılgınlar gibi glutensiz beslenmeye çalışıyor. Glutensiz gıdalar elbette daha pahalı. İhtimal ki zararı yok, ama yararı var mı glutensiz beslenmenin belli değil. Bunları yaptın ne oldu, yapmadın ne oldu anlamanın yolu yok. Okuyup edip, dünyada ki eğilimleri ve ülkede ki yerel beslenme kültürünü birleştirip, bu fikri insanlara satıyorlar şeklinde bir kanıya vardım. Bu ayrıntılı konudan ancak kendim için vardığım sonucu paylaşarak çıkabilirim. Taş devri, glutensiz şu bu diyetler benim için zahmetli ve neye yaradıkları belli değil. Kan değerleri iyileşse bile alışkanlıklarımız, yaşam tarzımız var. Lahmacun pek güzel.
Her şeyi değiştirmek pek zor. Yaşasın gluten.
Şimdi kıssadan hisseler.
Hasta yakınlarının yakınları, hasta yakınlarına iyi davranın. Onların da hasta gibi kollanmaya ihtiyacı var. Yoruluyorlar. Biz kızımla birleşip, eşimle dalga geçerdik. Tedavi öncesindeki gün eşim stresli olurdu ve gergin konuşurdu bizimle. Ben derdim "kızım anlayışlı ol, babanın yarın kemosu var", pis pis gülerdik. Humor şart, yoksa hayat çekilmez. Gülünüz, güldürünüz.
Bizler – kastım 50 yaş civarıdır- evde mayalanmış yoğurt yiyerek büyüdük. Yoğurdun faydalı olduğunu anneannenizden bilmiyor musunuz da Ümit Aktaş kitabını okuyup yoğurt mayalamaya kalkıyorsunuz? Kadim bilgilerimizden vaz geçmeyelim. Unutuyorsak hatırlayalım.
Ünlülerden uzak duralım. Mütevazılık iyidir.
Katkısız şeyler yemeye, olabildiğince çok hareket etmeye çalışalım.
Hastalık insanı çaresiz kılınca, aklımızı kaybetmemeye uğraşalım. Çünkü bu çaresizlikler nedeniyle kullanılıyoruz, para ve zaman kaybediyoruz, en fenası yoruluyoruz. Önerilenlerin vücudumuza ne yaptığını bilen yok. Belki plasebo etkisi vardır yenilen içilenin. Hiç olmazsa o olsun.
Tüm alternatif tedavileri yok sayıyor değilim ama uçanı, kaçanı yutamaz hasta kişi. Bize de acıyın yahu, o ne öyle acı sular, berbat tozlar. Bilgiyi süzmek lazım, ruhuna ve vücuduna ne iyi geliyorsa onu yapmak lazım.
Kendimize güvenelim, onca şey biliyoruz. Bilgilerimizi kendi iyiliğimiz için de kullanalım.
Hepinize sağlıklı, şahane, barış ve özgürlük dolu günler dilerim.