İlan edilmiş bir yenilginin güncesi

Beşiktaş taraftarı, sonuçta elenecekse bile bu muhteşem organizasyona kendi stadında bir galibiyetle veda etmeyi umuyordu. Takımın grup aşamasındaki müthiş performansı bu beklentiyi mantıklı kılıyordu aslında. Bu umutla bütün koltukları da doldurdular ve 90 dakika hiç susmadan mükemmel bir vefakarlık örneği gösterdiler.

Google Haberlere Abone ol

İbrahim Cevdet Coşkun

20'nci yüzyıl dünya edebiyatının en büyük yazarlarından Gabriel Garcia Marquez'in nedense Türkçeye "Kırmızı Pazartesi" diye çevrilen muhteşem romanının orijinal ismi "İlan Edilmiş Bir Cinayetin Güncesi"dir (La Crónica De Una Muerte Anunciada).

Gerçek bir olaydan esinlenen büyük usta romanda, Santiago Nasar isimli bir adamın namus cinayetine kurban gideceğini herkesin bildiği halde kimsenin engelleyememesini olağanüstü bir dille anlatılır.

Beşiktaş'ın da Şampiyonlar Ligi hikayesinin Bayern durağında son bulacağı, Almanya'daki maçın 15'inci dakikasında Vida'nın kırmızı kart görmesiyle "ilan edilmişti". Nihayet o maçın kalan 75 dakikası ve dün akşam İstanbul'da oynanan rövanş, herkesin beklediği, geldiğini bildiği şekilde sonuçlandı.

Doğrusu, Beşiktaş taraftarı, sonuçta elenecekse bile bu muhteşem organizasyona kendi stadında bir galibiyetle veda etmeyi umuyordu. Takımın grup aşamasındaki müthiş performansı bu beklentiyi mantıklı kılıyordu aslında. Bu umutla bütün koltukları da doldurdular ve 90 dakika hiç susmadan mükemmel bir vefakarlık örneği gösterdiler.

Oysa ilk on bir açıklandığında Şenol Hoca'nın niyetinin galip gelmekten ziyade rutini yerine getirmek olduğu belli olmuştu. Puan maçından çok bir gösteri maçına çıkmış gibiydi hoca. Pepe, Vida ve Tosic'in yokluğuna rağmen Fabri, Atiba, Babel, Adriano ve Negredo'nun da benchte başlaması bunu açıklıyordu.

Takımın ligde art arda galibiyetlerle yeniden iddialı hale geldiğini ve hafta sonu çok kritik bir Başakşehir maçı olduğunu hesaba katarsak yanlış da sayılmazdı bu tercih. Puan almanın bir şey değiştirmeyeceği bir maçta hem yoğun tempodan bunalmış bazı oyuncular dinlenme şansı buldu hem de rotasyona tabi oyuncular kendini gösterme fırsatı yakalamış oldu.

Rotasyon oyuncularının buldukları bu şansı olumlu kullandığını söylemek zor. Özellikle Mustafa Pektemek, 90 dakika sahada kalmasına rağmen hiç varlık göstermeyerek bu düzeyin oyuncusu olmadığını bir kez daha gösterdi.

Bu düzeyin oyuncusu olmadığını gösteren bir başka oyuncu da attığı gole rağmen Wagner Love'dı. Neredeyse bütün pozisyonlarda yere düştü. Hatta attığı golde bile düşerken vurdu topa.

Diğer taraftan Jermain Lens Beşiktaş'a geldiği günden bu yana ilk defa vasatın biraz da olsa üstüne çıktı. İkili mücadelelerde ayakta kalması, yerini bulan paslar Lens'in ilerleyen haftalarda bu kadronun as oyuncusu olmayı zorlayacağını gösterdi. Beşiktaş adına teknik anlamda sahadaki belki de tek iyi şey buydu.

Sonuçta, daha önce ilan edildiği üzere 90 dakikanın sonunda Beşiktaş, Vodafone Arena'da bu yılın Şampiyonlar Ligi serüvenini noktaladı ama taraftarından oyuncusuna, yönetiminden teknik direktörüne dek herkes önümüzdeki yıllarda çok daha büyük başarılar kazanılabileceği konusunda umutlu.

Başta Şenol Güneş olmak üzere bütün oyunculara ve yöneticilere bize bu başarıya ortak olma hazzı yaşattıkları için teşekkür etmeliyiz.