Türkiye'den kimler, neden göç ediyor?

Göçmenler ile yaptığım mülakatlar sırasında hep aynı şeyi düşünüyor ve şu soruyu kendime soruyorum “Bu insanların buralarda ne işi var; neden göç ettiler, ne istiyorlar?"

Google Haberlere Abone ol

Alisait Yılkın*

Böyle bir yazı kaleme alma fikri uzun zamandır aklımda olmasına rağmen hep bir gün yazarım diye erteliyordum. Fakat, mevcut iktidarın uygulamakta olduğu politikalara karşı seslerini yükseltmeye çalışanlara, AKP Genel Başkanı & Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bazılarının Türkiye’nin artık yaşanmaz bir yer haline geldiğini ve yurtdışına gitmeyi söylediğini duyuyorum. Bunların bilet paralarını verip göndermek lazım. Bu insanlar Türkiye’ye yük” sözleri sonrası artık yazmanın şart olduğunu düşünmem ile ortaya çıktı bu yazı. Türkiye kamuoyunda fazla tartışılmayan veya görmezden gelinen ama ilerleyen yıllarda Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Suriyeli veya diğer göçmenlerden daha çok, Türkiye’nin canını acıtacak, son yıllarda ülkeyi terk etmek zorunda kalan veya terk etmeyi düşünen Türkiyeli eğitimli göçmenler sorununa karşı acil bir politika geliştirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Eylül 2017 tarihinden beri, doktora eğitimi için Almanya’da bulunuyorum. Yüksek lisans ve doktora tez araştırmam için daha önceki yıllarda da Avrupa’nın çeşitli kentlerinde bulundum. Fakat ilk kez bu kadar, toplumun her kademesinden, “eğitimli insan”ın Avrupa ülkelerine doğru göç etmeye çalıştığını görüyorum. Sosyoloji alanında araştırma yapan bir doktora öğrencisi olarak geçirdiğim altı aylık dönemde kendi gözlemlerim ve de görüşme yapmış olduğum insanlardan edindiğim bilgilere göre, son üç yıl içerisinde, özellikle 16 Nisan 2017’de yapılan referandum sonrası, Türkiye’den hiç de azımsanmayacak sayıda eğitimli insan yurtdışına göç etmeye başladı. Bana göre, son yıllarda ülkeden göç edenleri altı kümeye ayırmak gerekiyor çünkü böyle bir ayırım yapmak “sadece belli bir zümre gidiyor” görüşünü de geçersiz kılmamıza yardımcı olacaktır.

MİLYONER GÖÇMENLER

Güney Afrika merkezli araştırma şirketi New World Wealth’ın yaptığı bir araştırmaya göre, 2015 yılı içerisinde 6 bin Türk milyoner Türkiye’yi terk etmiş. Milyoner göçmenlerin Türkiye’den göç etme nedenlerine baktığımız zaman, 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri öncesi Türkiye’de yaşanan siyasi ortamın belirleyici olduğu görülüyor. Hatırlanacağı üzere, 7 Haziran Genel Seçimleri sonrası yapılan “istikşafi” görüşmelerden bir sonuç çıkmaması nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan erken seçim kararı almıştı. Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’den göç edenlerin oranı, 16 Nisan 2017’de yapılan referandum sonrası daha da artmıştır. Açık kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, göç etmek zorunda kalan milyoner göçmenler(in) daha çok liberal bir dünya görüşüne sahip oldu(kları)ğu görülmektedir. Almanya’da mülakat yaptığım iş insanları da açık kaynaklardan edilen bu bilgileri desteklemektedir. Örneğin, mülakat yaptığım bir iş kadını liberal bir siyasi görüşü olduğunu, Türkiye’de bir hukuk sisteminin kalmadığını, ülkede iş yapmasının artık imkansız olması nedeniyle, Türkiye’de faaliyette olan şirket ve gayri menkullerini satarak işlerini Almanya’dan sürdürme kararı aldığını belirtmişti. Bu göçmenlerin büyük bir çoğunluğu, vize, çalışma ve oturma izni vesaire işlerde kolaylık sağlayan Batı Avrupa ülkelerini tercih etmektedir.

İMZACI GÖÇMENLER

İkinci göçmen kümesinde “Bu Suça Ortak Olmayacağız” adlı bildiriye imza atmalarından dolayı işlerini kaybeden veya kaybedeceğini düşünenler bulunuyor. Bu kategoride yer alan göçmen sayısı çok azdır çünkü bu grubun içerisinde yer alanların önemli bir bölümü zaten iptal edilen pasaportlar nedeni ile yurtdışına çıkamamaktadır. Bu kümeye, sol yelpazede siyaset yapan, çeşitli STK’larda çalışan ve de mevcut iktidara muhalif olanları da ekleyebiliriz. Bu çatı içerisinde yer alanların büyük çoğunluğu, 15 Temmuz hadisesi sonrası AKP hükümeti tarafından çıkartılan KHK’lar ile işlerini kaybeden veya kaybedeceğini düşünenler ile mevcut iktidara muhalif olduğunu ve de bunun sonunda da belli cezai yaptırımlar ile karşılaşacağını düşünenlerden oluşmaktadır. Bu göçmenlerin hedef ülke olarak Almanya’yı, özellikle Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti'ni, tercih ettikleri görülmektedir. Neden Almanya ve de Kuzey Ren Vestfalya bölgesi? Çünkü, bu durum bu kategoride yer alan göçmenler için çeşitli Alman vakıfları ile üniversitelerinin finansal destek sağlamasından kaynaklanmaktadır. Bu üniversite ve vakıfların büyük bölümü Kuzey Vestfalya bölgesinde faaliyet göstermektedir. Ayrıca, bu eyaletin diğer bir özelliği ise, hem bölge insanının göçmenlere karşı hoşgörülü olması hem de göçmenlere karşı her zaman pozitif ayrımcı bir siyaset izleyen SPD’nin (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) kalesi konumda olmasından kaynaklanmaktadır.

CEMAATÇİ GÖÇMENLER

Bu kategoride yer alan göçmenlerin büyük çoğunluğu, 15 Temmuz 2016 tarihinden vuku bulan “askeri kalkışma” sonrası ülkeyi terk edenlerden oluşuyor. Bu kümede yer alan göçmenler, uzun bir süre Hizmet Hareketi fakat, 15 Temmuz hadisesi sonucunda Paralel Devlet Yapılanması veya Fethullahçı Terör Örgütü olarak tanımlanan ve bu örgütlenme ile yakın veya sempati düzeyinde ilişki içerisinde olan insanlardan oluşmaktadır. Öte yandan, bana göre, bu göçmen kümesini de kendi içerisinde ikiye ayırmak faydalı olacaktır. Çünkü, örgütlenme içerisinde aktif olarak yer alıp ve de verilen emir ve görevleri yerine getirenler ile sadece sempati düzeyinde ilişkisi olan veya bu yapının okul, vakıf, şirket gibi kurumlarında çalışan insanlar farklı güdülere sahiptir. Medyaya yansıyan haberlere göre, örgütlenme içerisinde aktif olarak yer alanların 15 Temmuz 2016 tarihini takip eden günlerde Türkiye’yi terk ettiği bilinirken, cemaat ile yakın bir ilişki içerisinde olmayanların ise, daha çok ülkede ilan edilen OHAL’den sonra ülkeyi terk etmeye başladığını görülmektedir. Bu göçmenlerin göç etme nedenlerine baktığımız zaman Türkiye’de bir daha iş bulamayacaklarını düşünmeleri ve de toplum tarafından dışlanmaları başta gelen nedenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kümede yer alan göçmenler, Türkiye ile sınır komşusu olması nedeniyle ilk etapta Yunanistan’a göç etmektedirler. Cemaatçi göçmenler kümesine, ilerleyen günlerde diğer İslami cemaat mensuplarının da katılması muhtemeldir. Örneğin, Furkan Vakfı’nın Zeytin Dalı askeri harekâtına karşı çıkması ve vakfın başkanı Alparslan Kuytul ile vakfın diğer üyelerin tutuklanması sonrasında yaşanan gelişmeler de bunun ipuçlarını vermektedir.

BELEŞÇİ GÖÇMENLER

Bu çatı içerisinde yer alan göçmen profiline baktığımız zaman, Türkiye’de bir yüksek lisans programına kayıtlı olan ve ülkede yaşanan kargaşa ortamından yararlanmaya çalışan göçmenler olduğu görülüyor. Bu kümeleme içerisindekilere kaba tabirle, siyaset biliminde "free rider" (beleşçi) tabiri kullanılmaktadır. Bunlar başta Almanya, Fransa, Belçika ve İngiltere gibi ülkelerdeki üniversitelerin ilan etmiş olduğu “Tehlike Altındaki Akademisyenler” adlı burslara başvurup “hayatı tehlikem vesaire var” iddiası ile göç edenlerdir. Bu grupta yer alanlar, imzacı göçmenler kümesinde yer alanlar tarafından çok eleştirilmekte ve fon sağlayan üniversite veya vakıflara şikayet edilmektedir. Çünkü, onlara göre, gerçekten ihtiyacı olan akademisyenler bu finansal desteklerden yararlanamamaktadır.

GAYRİMÜSLİM GÖÇMENLER

Beşinci göçmen kümesinde gayrimüslim göçmenler yer alıyor. Türkiye’de yaşayan gayrimüslim toplumlara bakıldığı zaman Ermeni, Rum ve Yahudi toplumlarının isimlerinin daha çok öne çıktığı görülüyor.  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) etnik bazda bir sayım yapmadığı için Türkiye’de yaşayan gayrimüslim sayısı tam olarak bilinmemektedir. Öte yandan, açık kaynaklardan edinilen bilgilere göre, halihazırda ülkede yaklaşık olarak 14 bin Yahudi, 5 bin Rum ve 55 bin Ermeni’nin yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu toplumlara mensup göçmenlerin, özellikle 2013 yılında yaşanan Gezi Olayları sonrası, ülkeyi yavaş yavaş terk etmeye başladığı görülmektedir. Bu insanların da diğer göçmen kümelerindekilerle aynı endişeleri taşıdıkları için göç ettikleri söylenebilir. Göç ettikleri ülkeler ise ağırlıklı olarak Fransa ve İspanya gibi ülkelerdir.

ENDİŞELİ MUHAFAZAKAR GÖÇMENLER

Son üç yıl içerisinde Türkiye’den en fazla göç edenlerin bulunduğu kümedir. Bu kümelemede bulunanların ortak özellikleri, diğer kategorilerde olduğu gibi, üniversite mezunu, iyi derecede bir yabancı dil bilenlerden oluşmasıdır. Ayrıca, bu göçmenlerin Türkiye’de iyi bir gelir ve statü sahibi olduklarını da ekleyebiliriz. Bu kümenin öne çıkan diğer en önemli özelliği ise; liberal muhafazakar veya muhafazakar demokrat olarak tanımlayabileceğimiz bir dünya görüşüne sahip insanlarda oluşmasıdır. Esasında, bu çatı içerisinde yer alanları “endişeli muhafazakar göçmenler” olarak tanımlamak daha doğru olacaktır.

Yaptığım mülakatlar sonrasında, bu çatı içerisinde yer alanların ağırlıklı olarak Anadolu’nun ücra köşelerinden üniversite eğitimi için Türkiye’nin büyük şehirlerine gelmiş, aileden bir maddi destekleri olmayan göçmenler olduğu ortaya çıkmaktadır. Aşağı yukarı bu kümede yer alanların, en azından benim görüşme yaptıklarım içinde, büyük bir çoğunluğun 7 Haziran 2015 Genel Seçimi'ne kadar mevcut AKP iktidarını destekledikleri görülmektedir. Peki mevcut iktidarı son yıllara kadar destekleyen bu insanlar neden göç etti veya etmeye devam ediyor? Bunun temel nedeni hemen hemen hepsinin, bir KHK veya benzeri bir yolla işlerini kaybedeceklerini düşünmeleridir. Yukarıda da belirtiğim gibi, bu insanların büyük bir çoğunluğu muhafazakar bir dünya görüşüne sahip göçmenlerden oluşmaktadır. Örneğin, mülakat yaptığım Türkiyeli bir göçmen “Türkiye’de cuma namazlarına gitmiyordum çünkü FETÖCÜ olarak anılmaktan çok korkuyordum” demişti. İstisnai durumlar olmasına rağmen, göç edilen ülkelerde kanun önünde eşitlik, hukukun üstünlüğü gibi evrensel kavramların yerleşmiş olması nedeniyle, Türkiyeli göçmenler için, başta Almanya olmak üzere, Avrupa ülkeleri birer çekim merkezi haline dönüşmüştür. Ayrıca, bu eğitimli göçmenlerin göç ettikleri ülkelerde de, en azından Almanya için söyleyebiliriz, tabiri caizse el üstünde tutulduklarını söyleyebiliriz. Çünkü bu insanlar hem ucuz işgücü olarak görülür hem topluma entegre olmaları çok kolaydır. Elimizde net bir sayı olmamasına rağmen, Almanya’ya son üç yıl içerisinde gelen Türkiyeli göçmen sayısının 5 ile 7 bin arasında olduğu tahmin edilmektedir.

Öte yandan, son dönemde göç eden göçmenleri çok büyük sıkıntılar beklemektedir. Çünkü, 1960’lı ve 1970’lı yıllarda göç edenler ile yakın zamanlarda göç edenler arasında bir çatışma yaşanması kaçınılmazdır. Özellikle medya ve mevcut iktidarın yönlendirmesi sonucunda daha önce göç edenler, yeni gelen göçmenlere kötü gözle bakmaya başlamıştır. Örneğin, geçtiğimiz günlerde buna benzer bir olay bankada hesap açtırmak için uğraştığımda başıma geldi. Bankada çalışan kadın, sonradan Türkçe bildiğini öğrendim, Türkçe bildiği halde benimle Türkçe konuşmadı. Başka bir iş için tekrar aynı bankaya gittiğimde ise, Türkçe konuştu. Benimle neden daha önce Türkçe konuşmadığını sorduğumda “ilk karşılaştığımızda benim FETÖCÜ olduğumu düşündüğünü” söyledi. Acaba FETÖCÜ olup olmadığıma nasıl karar verdi? Zaten, bu ve buna benzer ufak çaplı olaylar da medyaya yansımaya başlamıştır. Korkarım ilerleyen zamanlarda, özellikle seçim propaganda dönemlerinde, Türkiye kökenli göçmenler arasında istenmeyen daha büyük olayların yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, yaşanacak muhtemel olaylar sonrası, göç alan ülke nezdinde de göçmen karşıtı siyasi partilerin yükselişi daha da hızlanacaktır. Bana göre, şu an halihazırda Türkiye’nin bir problemi olarak yorumlayacağımız bu göç dalgası, ilerleyen zamanlarda göçmen kabul eden ülkeler için de büyük bir problem olmaya başlayacaktır.

Özetlemek gerekirse, 10 yıla yakın bir süredir “göç” olgusuna kafa yoruyorum ama ilk defa bu kadar hem eğitimli hem de Türkiye toplumunun bütün katmanlarında insanların ülkeden göç ettiğini veya göç etmeye çalıştığını görüyorum. Bu göçmenler ile yaptığım mülakatlar sırasında hep aynı şeyi düşünüyor ve şu soruyu kendime soruyorum “Bu insanların buralarda ne işi var; neden göç ettiler, ne istiyorlar?" Anadolu’da “şapkayı önümüze koyup düşünmek lazım” diye çok güzel bir atasözü vardır. Türkiye kamuoyunun ve de ülkedeki karar vericilerin en kısa zamanda şapkayı önlerine koyup düşünmeleri gerekiyor ve de göç eden veya etmeyi planlayanlar için acil bir politika geliştirilmeli. Eğer, hızlıca bir politika geliştirilmezse Türkiye'nin ruhunu, gücünü ve de vicdanını kaybeden bir ülke haline gelmesi an meselesidir.

*Doktora Adayı, Bielefeld Universitesi