Özgürlük dediğin
İspanya’da anarşist, İtalya’da otonom, Meksika’da Zapatist, İrlanda’da Katolik, Türkiye cezaevlerinde siyasi mahkum… Stalingrad önlerinde Alman tanklarının karşısına dikilen partizan, Polonya’da Sovyet tanklarının karşısına dikilen muhalif…
Osman Özarslan
“Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar/ Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten” (1)
“Uyan artık uykudan uyan/ uyan esirler dünyası…” (2)
Kabl-el tarihte bir ateş hırsızı. Roma’da bir köle, Kudüs’te bir sır, Kerbela’da ikrar, Serez çarşısında fısıltı… Kayseri burcunda Cavlaki, Bitinya’da Pavliki…
Konstantiniye’de arabacı, Dersaadet’te celali, Asitane’de külhan, İstanbul’da hafi iştirakçi…
İspanya’da anarşist, İtalya’da otonom, Meksika’da Zapatist, İrlanda’da Katolik, Türkiye cezaevlerinde siyasi mahkum… Stalingrad önlerinde Alman tanklarının karşısına dikilen partizan, Polonya’da Sovyet tanklarının karşısına dikilen muhalif… Bedenini devlet envanterinin dışında tutmaya çalışan hasta, sınırları geçmeye çalışan mülteci, Şengal’de başını açmaya, Türkiye’de başını örtmeye çalışan kadın, Filistin’de doğurmaya, İtalya’da doğurmamaya çalışan anne, İran’da cinsiyet değiştirmemeye, Türkiye’de cinsiyetini değiştirmeye çalışan eşcinsel, bir başkasının özgürlüğü başladığı yerde senin özgürlüğün biter denilen çağda mülksüz, madenin karşısında doğa, hidroelektrik santrallerinin karşısında nehir…
Paris sokaklarında Montanyar, Paris sokaklarında komünar, Paris sokaklarında öğrenci… Bastil’den bu yan lo kimin yurdu? Vendom sütunları harap, saat kuleleri ateş altında… Biz başka alem isteriz… Saraylara savaş, kulübelere barış…
Peter&Paul kalesinde iskarbütlü bir kürek sürgünü… Odesa açıklarında Potemkin, Lena Nehri’nde Aurora, Aurora’nın karşısında Kışlık Saray… Cinayet yerine ikinci kez gelen maktul… Puşkin’in cebinde revolver, karşısında hasım… Aurora namlusunu, Puşkin kasketini geriye yıkmış… Bir el Puşkin için, bir el de Lermantov için …Bu kez Puşkin ayakta, Romanovlar yere serilmiş… Serilsinler..
ODTÜ’den Gemerek’e Narodnikler…71 yazında Nurhak’tan İnekli’ye, demek ki Kerbela… Odesa’nın dalgaları Kızıldere’de kerpiç bir eve vurur… Bozkırda kayıp bir deniz, üstünde karpuz kabuğundan gemiler…
Ulucanlar’da fecr, üç dal uçlu cigara, Katalan bir konçerto… 5 No’luda yatsı, üç kibrit çöpü bir selam… Diyarbakır işkencehanesinde bir kol saati, temiz çamaşır… Adana Emniyeti’nde kopmuş bir dil, morgda sahipsiz bir pantolon, Davutpaşa’da izmarit dolu bir kültablası, çuval gibi dikilmiş bir ceset, Ümraniye çöplüğünde sahipsiz bir çift ayakkabı, nezarette bir tutam saç…
Montevideo’da altı atın altı parçaya böldüğü bir isyankar… Dublin’de bir ölü, iman tahtasından ibaret bir ceset, kalın bağırsakta bir not, bir selam… Marindorf Mezarlığı’nda Ulrike, Berlin kanalında Rosa, Die Toten Mahnen Uns… Stalingrad savunmasında Mehmet Fatih, elinde 14’lü, Volokolmsk’tan Brandenburg’a komünarlar…
Zindan’da bir muharebe “ismimi bilmiyorum..” Cezayir’de bir dilekçe “Franz olan ismimin, İbrahim olarak değiştirilmesini…” Mekke’de bayram namazı, namazdan sonra Cümeyhan, elinde İbrahim’in baltası…
Vietnam’da bir yılbaşı, Meksika’da bir yılbaşı, Peru’da bir yılbaşı, Küba’da bir yılbaşı daha… Bir eğlence, bir karnaval bir göbek havası, kapıdan bacadan düşte gel nişanlına küs de gel…
Küba’dan Arjantin’e bir mektup: “Babacığım bir kez daha bacaklarımın arasında Rozinante’nin kemikleri fırlamış sağrılarını hissetmeye başladım…”
Bir kehanet, saraylar saltanatlar çöker bir gün kan susar… Bir randevu, bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi/Bekle dinamiti tarihin / Bekle yumruklarımız /Haramilerin saltanatını yıksın… Bir kahır, dol kara bakır dol… Bir umut, dol günlerim gel de dol… Bir tevekkül, aldırma gönül aldırma… Bir direnç, kırmızı gül buz içinde… Bir inat, kollarımız kopsa bile… Bir murat, güzel günler göreceğiz… Bir çağrı, dök zülfünü meydane gel… Paramparça bir suret, didar-ı hürriyet… Bir yer, orda hep şarkılar var…
(1) Namık Kemal, Hürriyet Kasidesi
(2) Eugenie Potier, Enternasyonal Marşı