Despotunuz olmaya adayım: Seçim vaatlerim
Daha saçma bir Türkiye için İstanbul’un nüfusu dağıtılacak, bu kentte en fazla beş yüz kişi yaşayacak (birisi elbette benim) ve özyönetim İkinci Yenicilere bırakılacak. Araba yasaklanacak, yollar ve köprüler Rimbaud’nun sürtüne sürtüne geçeceği buğdaylarla, Aragon’a Elsa’nın Gözleri’ni anımsatacak güneş pırıltılarıyla ve kendini ateşböceği zanneden yıldızlarla kaplanacak.
Hamza Celâleddin/[email protected]
Yine, kulağına Bizet müziğinin coşkunluğu ilişmiş Nietzsche gibi heyecânlı, evden kaçıp Paris’e doğru yola atılmış Rimbaud gibi umutvâr, Ouse Nehri’ne ilerlemekte olan Woolf gibi kararlı, Schopenhauer’un ders vermeyi bıraktığını işiten Hegel gibi şen mi şeniz: Zirâ yine ufukta seçim var (âh, ne mutlu bize) ve Despot’umuzu seçerek onu hak etmediği bir onurla karşılamak için düpedüz sabırsız ve hiçbir yere yetişmek üzere yürümekte olan Kierkegaard misali iveceniz. Ama durunuz; demokrasi, birden fazla Despot arasından sadece bir Despot seçmeyi buyurduğuna göre, her yeni Despot namzeti, demokrasimizi biraz daha güçlü kılacak, −doğru sözcüğü seçmek suretiyle ise− “şahlandıracaktır”. Bu sebepledir ki; önümüzdeki seçimde, yeni Despot’unuz olmaya namzetliğimi ilân eder ve beni yeni Despot’unuz olarak onurlandırmanız hâlinde yapacağım şeyleri (şimdilik birer vaat olarak) şöyle sıralamak isterim:
DAHA SAÇMA BİR TÜRKİYE İÇİN...
-Spinoza ve Lucretius okumamış olan, Rimbaud şiirleriyle cûşa gelmeyen, Blake şiirleriyle geceyi onurlandırmayan, Rachmaninoff ya da Paganini dinlerken sıkılan herkes yurttaşlıktan çıkarılacak.
-Seçim ehliyeti yasası ile aforoz edilebilecek ölçüde Spinoza, “Cogito ergo sum”u çürütebilecek ölçüde Nietzsche, intihar edecek ölçüde Weininger, iyi derecede Foucault ve orta düzeyde Derrida bilmeyenler ile Wittgenstein’ın dil felsefesine hâkim olmayanlar seçme ve seçilme hakkından men edilecek. Schopenhauer ve Hume bilmeyenler ise köle kabul edilecek.
-Camus ve Sartre’ın egzistansiyalizmlerine hâkim olmayanlar ya da ateşli şekilde itiraz edenler Yüce Egzistansiyel Mahkemeleri tarafından yargılanarak hak ettikleri cezayı alacak.
-Nietzsche’nin güç istenci öğretisini benimsemeyenler Kantçı Terör Örgütü’ne mensup ve “vatan haini” ilân edilerek en ağır cezaya çarptırılacak. En ağır ceza ise suçun bizzat kendisi olacak.
-Nüfus politikası gereği, “üreme ehliyeti” ile; Arkhe, Töz, Katharsis, Ethos, Logos gibi temel kavramlarla en az Herakleitos, Platon ve Aristoteles bilmeyenlerin sevişmesi ve üremesi yasaklanacak.
-Schopernhauer’un İsteme ve Tasarım Olarak Dünya’sını okumayanlar yüz yirmi, Kierkegaard’nun Korku ve Titreme’sini okumayanlar yetmiş ve Sofie’nin Dünyası’nı okumuş olanlar ise elli kırbaç ile cezalandırılacak.
-Bütün televizyon kanalları haftanın bir günü Kentler ve Gölgeler, bir günü Kosmos Belgeseli, haftanın bir günü ise “Neden Despot’umuzu Daha Çok Övmüyoruz?” isimli programı yayınlamakla yükümlü olacak. Yayınlamayanlara kayyum atanacak.
-Bütün zenginlerin mal varlıklarına el konacak ve tüm kaynaklar Modigliani Sanat Kurumu’na aktarılacak. (Sözde) Cumhurbaşkanlığı Sarayı kütüphâneye dönüştürülecek.
-Bütün yazılı medya tek elde toplanacak ve her günün manşeti “Spinoza’yı Neden Anımsamalıyız?”, sürmanşeti ise “Walter Benjamin Neden Masumdu?” olacak.
-Richard Wagner müziği dinlerken coşkudan ölenler şehit, coşkudan bayılanlar gazi, coşkulanmayanlar ise vatan haini sayılacak.
-Zorunlu din dersi kalkacak, yerine zorunlu 'çevre etiği ve zorunlu hayvan felsefesi' dersi konacak.
-Seda Sayan, Nihat Doğan, Alişan, Serdar Ortaç ve bir yığın ne olduğu belirsiz medya kişisi, Beethoven Sanat Merkezleri’nde yüz yirmi sekiz yıllık bir zorunlu eğitim sonucu topluma kazandırılacak.
-Kat sayısı ikiyi geçen tüm binalar yıkılacak, her binada en az bir tane yapısökümcü ve bir tane muslukçu bulunacak.
-Araba yasaklanacak, yollar ve köprüler Rimbaud’nun sürtüne sürtüne geçeceği buğdaylarla, Aragon’a Elsa’nın Gözleri’ni anımsatacak güneş pırıltılarıyla ve kendini ateşböceği zanneden yıldızlarla kaplanacak.
-Her vilayete bir seks müzesi, her kazaya bir erotik merkez açılacak.
-İstanbul’un nüfusu dağıtılacak, bu kentte en fazla beş yüz kişi yaşayacak (birisi elbette benim) ve özyönetim İkinci Yenicilere bırakılacak.
-Ordu tasfiye, Horatius tavsiye edilecek.
-Her yurttaş bana bira, Flora Hanım’a kuru mama ısmarlamakla yükümlü olacak, yükümlülüğü yerine getirmeyenler Cem Küçük tarafından alçaklıkla suçlanacak.
-Hayvanat bahçelerindeki hayvanlar özgür bırakılacak, insanat bahçeleri kurularak yukarıda bahsi geçen kimi yükümlülükleri yerine getirmeyen insanlar hayvanların ziyaretine açılacak.
-Kedilerle, köpeklerle, kuşlarla ve karıncalarla merhabalaşılacak.
Hölderlin yurdunuz, Tagore göğünüz,
Camus yâr, Nietzsche yardımcınız olsun…