Avrupa Konseyi neden işine bakamaz?

Genel olarak Türkiye’nin Avrupa politikası şizofrenik bir ilişki haline dönüşmüştür. Başbakan Yıldırım “AKPM kendi işine baksa iyi olur. Seçimi Türkiye yapacak,” açıklaması yapsa da bu tutum alışılagelen işleyişe karşıt nitelikler barındırıyor.

Google Haberlere Abone ol

Tamer İlbuğa - [email protected]

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Denetim Komisyonu, Türkiye’deki mevcut koşulların Avrupa kriterlerine uygun olmaması nedeniyle 24 Haziran seçimlerinin ertelenmesi talebinde bulundu. Ancak bu talebin bir yaptırım gücü bulunmuyor.

Kısaca bu kurumu hatırlamak gerekirse: Avrupa Konseyi 1949 yılında Batılı ülkeler tarafından kurulan ve günümüzde 47 ülkeden oluşan bir örgüt. Avrupa ülkelerinin dışında Türkiye (1950), Rusya, Azerbaycan gibi ülkeleri de kapsayan örgüt, günümüzde özellikle de demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında çalışmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Avrupa Konseyi bünyesinde bulunmaktadır.

Avrupa Konseyi’ni Avrupa Birliği ile karıştırmamak gerekir. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde 47 ülkeden 324 milletvekili bulunmakta ve Türkiye de 18 milletvekili ile temsil edilmektedir.

TÜRKİYE NİSAN 2016’DAN BU YANA DENETİM ALTINDA

Avrupa Konseyi bu tavsiye kararını vermeden önce de Nisan 2016’da Türkiye’yi tekrar denetim sürecine almıştı. Aslında, Türkiye’de uzun zamandır yaşanan antidemokratik sürecin farkında olan bir Avrupa olduğunu görüyoruz. Ancak Avrupa Konseyi gibi uluslararası örgütlerin gittikçe önemsizleştirildiğini de göz önünde bulundurduğumuzda, böyle bir kararın Türkiye gibi siyasetin gergin olduğu ülkelerde etki yaratmamasına şaşırmamak gerekiyor.

Aslında Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik perspektifini ciddi bir şekilde istediği bir süreç olsaydı, bu karar etkili olabilirdi; çünkü üyelik için gerekli olan AB Kopenhag Kriterleri, Avrupa Konseyi’nin raporlarını temel almaktadır. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılan davaların önemli bir bölümünün Türkiye, Rusya, Macaristan ve Ukrayna gibi ülkelere karşı açılması da otoriterleşen ülkelerde, uluslararası ilişkilerde uluslararası kuralların normatif yaptırım gücünün de azaldığını göstermektedir.

ULUSLARARASI SERMAYE OTORİTERLEŞMEYİ ÖNEMSEMEZ

Zikredilen yanlış bir varsayım olarak, uluslararası sermaye ülkelerin otoriterleşme sürecini kendisi için bir engel olarak görmemektedir. Bu nedenden dolayı da ülkeler normlara uymamakta daha rahat hareket etmektedirler.

Genel olarak Türkiye’nin Avrupa politikası şizofrenik bir ilişki haline dönüşmüştür. Başbakan Yıldırım “AKPM kendi işine baksa iyi olur. Seçimi Türkiye yapacak,” açıklaması yapsa da bu tutum alışılagelen işleyişe karşıt nitelikler barındırıyor.

Olağan işleyişte ya Türkiye Avrupa Konseyi’nden çıkacak ya da Konsey’in aldığı kararları değerlendirmek zorunda kalacak. Sonuçta, 1950 yılından beri üyesi olduğumuz ve bizim de diğer üye ülkeler hakkında karar alma mekanizmasında olduğumuz bir örgütten bahsediyoruz. Böyle bir ifade kullanmak, rasyonel olmadığı için bunu ancak psikolojik terimlerle ifade etmek mümkün.