Narsisizmin körlüğü: Yıkıcı liderlik
Kibir, yıkıcıdır; kibir, kişiliğimizin dışa yansıyan maskelerinin egolarımızı ele geçirmesiyle sonuçlanırsa gerçek benliğimiz yerine ideal benliğimiz ile özdeşlik kurarız. Bu ideal benliğin yaşaması içinse kendimize kurduğumuz habitusda bize muhtaç ve hayran takipçilerle nefes alır ve her nefes aldığımızda habitusda eksilen nefesi yerine koymak için yeni korkular ve tehditler/yeni vaatler ve rüyalar yaratırız.
Aytül Ayşe Cengiz *
Kibir, Arapçada (kibr) “büyüklük” anlamına gelir; günlük dilimizde -büyüklük taslamak- olarak kullandığımız bu kavram, gerçeklerin bükülmesine ya da sanrısal gerçekler yaratılmasına neden olur. Yaratılan sanrıların beslediği ise kendimizin ne kadar mükemmel ve biricik olduğudur. Aslında bu kibrin altında yetersizlik, değersizlik gibi yaralı benlik kurgusunu gizlemeye çalışan narsist birey vardır. Birçok araştırma, narsist bireylerin lider olma olasılıklarının daha yüksek olduğunu ya da çoğu liderin narsist eğilimler sergilediklerini gösteriyor. Kernberg’e göre narsist bireylerin güce olan ihtiyaçları onların lider olma potansiyelini artırıyor olabilir.
Tırtılın kozası gibi liderin de kendinin büyüklüğüne dair kör inançlarıyla ördüğü kozası onun kendini lider olarak hissettiği yegane alandır. Kozaya dışarıdan zarar vermenin ne kadar kolay olduğunun farkında olan lider, maalesef diğerlerinin güven ve sadakatine inanmadığı için kendi yoksunluk paradoksunun içerisinden kibriyle devleşerek çıkmaya çalışır. Narsisizm, kibir ile el ele vererek kendine yontma, kendini haklı görme, inkar ve ussallaştırma gibi davranışsal yatkınlıkların ortaya çıkmasına neden olur. Lider de kendini güçlü-eksiksiz-güvenli hissettiği tek yer olan kozasına zarar gelmemesi için “başarıya giden her yol mübahtır” ussallaştırmasıyla takipçilerini kendine muhtaç eder; onların kendilik gelişimine ve özerkliğine engel olur. Bu durumda lider ve takipçisi arasındaki ilişki, kendi kuyruğunu yiyen yılanda olduğu gibi özgürlüğün yitirildiği, bağımsızlık yerine bağımlılığın devreye girdiği karşılıklı bir sarmal yaratır. Fromm’un görüşleri doğrultusunda şöyle söyleyebiliriz: Liderin takipçisine duyduğu ihtiyaç sadizm, takipçinin liderine duyduğu ihtiyaç ise mazoşizm şeklinde cereyan eder. Takipçi, lideri olmadan kendini aciz ve güçsüz hissederken, liderin “senin için neyin iyi olduğunu ben bilirim; senin için onca şey yaptım, şimdi benim dediklerimi yapmak zorundasın” söylemleri her ikisinin de kaygılarını azalttığı ve kendilerini güvende hissettiği yapay bağlar yaratır. O zaman lider, takipçisini entelektüel olarak uyaran, geliştiren, onun kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayan, kendine güvenmesi için psikolojik güçlendirme yapan yapıcı liderden fersah fersah uzaklaşarak, onu kendine muhtaç kılan, eylemlerini sorgulaması yerine alkışlamasını emreden, otoriter bir yıkıcı lidere dönüşür.
Kibir, yıkıcıdır; kibir, kişiliğimizin dışa yansıyan maskelerinin egolarımızı ele geçirmesiyle sonuçlanırsa gerçek benliğimiz yerine ideal benliğimiz ile özdeşlik kurarız. Bu ideal benliğin yaşaması içinse kendimize kurduğumuz habitusda bize muhtaç ve hayran takipçilerle nefes alır ve her nefes aldığımızda habitusda eksilen nefesi yerine koymak için yeni korkular ve tehditler/yeni vaatler ve rüyalar yaratırız. Harari’nin Homo Deus kitabında ifade ettiği gibi ölümsüzlük peşinde koşan bizler için güç sahibi olmak ve gücünü artırmak nefes kadar, bitkinin cansuyu kadar olağan ve gereklidir.
-Kendini beğenme ve üstün görme durumu neden kaçınılmaz olarak yıkıcılıkla sonuçlanır? - Gerçekleri görmeyi engeller; tehlikelerin ve gerçek düşmanların fark edilmesini imkansız kılar.
-Adalet duygusunun kaybolmasına neden olur. “Ayna ayna, söyle benden daha güzeli var mı?” serzenişlerinde olduğu gibi liderin kendi kendini kıstırdığı aynası gerçeği söylese bile lider onu duymaz. Lidere göre o hakkaniyetlidir, o doğrudur, o en üstündür.
Sözlü taciz, yıldırma bir haz aracına dönüşebilir. Kolaylıkla ve büyük hızla ötekini yaratan lider, öteki üzerinden kurduğu nefret diliyle kendine yeni oyuncaklar yaratabilir.
Liderlik bir algı meselesidir; takipçileriniz sizi bir lider olarak algıladığı sürece liderlik yapabilirsiniz. Takipçilerin zihinsel şemalarında lider dürüst olmalıdır, adaletli olmalıdır, güvenilir olmalıdır… Özellikle Türkiye gibi toplulukçu ülkelerde liderin liderlik vasıflarından ziyade eşimizde, arkadaşımızda aradığımız, çocuklarımıza aşılamaya çalıştığımız bireysel değerler takipçileri için daha öncelikli olmaktadır. Bu nedenle lider adalet terazisini kararlarında, eylemlerinde kullanırken gözleri kapalı değil, bağlı olarak kullanmalıdır. Aksi takdirde kendi eliyle intikam Tanrıçası Nemesis’i yanı başına çağırmış olur farkında olmadan…Yani lider, en büyük zararı bilmeden kendisine verir; kibrinden ötürü suya yansıyan görüntüsüne aşık olup, ona ulaşmaya çalışırken boğulan Narkissos gibi bir gün gelir büyüklük aynasında kendini göremediği için onu paramparça eder ve bilmez ki aslında cam parçalarının her biri kendisidir.
Yararlanılan Kaynaklar
Fromm, E. (1993). Özgürlükten Kaçış, İstanbul: Say Yayınları.
Harari, N. Y. (2017). Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi, İstanbul: Kolektif Kitap.
Kernberg, F. O. (2016). Regression in Organizational Leadership, Psychiatry, 42:1, 24-39.
* Doç. Dr., Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yönetim ve Çalışma Psikolojisi ABD