HDP’siz hesap sandıktan döner
HDP’siz hesabın daha doğrusu HDP’nin “sandığa gömülmediği” bir olasılığın kendi bekalarına dair en büyük tehdit olduğunun farkında olan AKP iktidarı HDP’ye karşı elinden ve devletin ona verdiği güçten gelen her imkanı seferber edecektir. Muhalefete düşen ise başta HDP olmak üzere sivil girişimlerle işbirliği yaparak seçim güvenliği için canla başla çalışmak olacaktır.
Ferda Fahrioğlu Akın*
Takvim yaprakları seçime yaklaştıkça havada geleceğe dair umut kokusu da artıyor. AKP döneminde ilk defa bir seçimin yönünü belirleyen muhalefet partileri oluyor. Her ne kadar Millet İttifakı'ndaki siyasi partiler Erdoğan’ın eline propaganda kozu vermemek için HDP’yi ittifakın dışında bıraktıklarını iddia etseler de Kürt seçmenine ulaşmak için ılımlı mesajlar vermeye başladılar bile. Muharrem İnce’nin isminin adaylık için açıklanmasından sonra Demirtaş’ın özgür bırakılmasına dair talebi ve onu hapishanede ziyaret etmesinin akabinde HDP ile yan yana gelmemek için köşe bucak kaçan Akşener de cumhurbaşkanı adaylarının eşit koşullarda propaganda yapmaları için serbest bırakılmasını talep etti. HDP/Kürt seçmeni bu söylemlerin amacının cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa Erdoğan’ın karşısında olacağını düşünen liderlerin onlara yönelik algı operasyonları olduğunun farkındalar. Buna rağmen yine de muhalefette görülen görece dayanışma ruhu yok sayılmamakta ve bu, geleceğe dair umut aşılamaktadır.
İyi bir seçim süreci okuması için, seçime yaklaşırken HDP’siz hesabın millet tarafından sandıktan döndürüleceğini sonunda kanıksayan Cumhur ve Millet ittifaklarının HDP ikilemini analiz etmekte fayda var. Bu yazıda öncelikli olarak AKP’nin HDP’ye yönelik seçim stratejileri analiz edilecek ve sonraki yazılarda diğer partilere sırasıyla yer verilecektir.
AKP: Seçim propagandasında özne konumundan muhalefet tarafından nesne konumuna düşürülen Erdoğan, içine düştüğü ikilemle nasıl strateji yürüteceğine karar veremiyor gibi görünüyor. Bu yüzden bir yandan sert/sopa söylemlerinin her an ekonomiye daha fazla zarar verdiğini ve kendisine oy kaybettirdiğini anlayan Erdoğan, AKP’nin ilk dönemindeki politikalara dönmenin sinyallerini verirken bir yandan da bunun kendisine radikal tabanını kaybettireceğinin farkında. Bundan dolayıdır ki onları topyekûn terörist ilan ederek mağduriyet yaşamalarına neden olduğu HDP ve FETÖ gruplarına karşılık kafa karıştırıcı adımlar atılmasını sağlamaktadır. Bir yandan “Fethullah Gülen Erdoğan’dan özür dilesin ve o da affetsin” şeklinde yazıların yayınlanmasına izin vererek hâlâ bu umudu taşıyan “FETÖ mağdurlarına” oy için göz kırpıyor. Diğer yandan da “seçimden sonra çözüm süreci yeniden başlayacak” şeklinde demeçleri danışmanlarına verdirterek Kürtlerin aklını ve oylarını çelebileceğini düşünüyor.
Ülkede her geçen gün kötüye giden ekonomik, siyasi ve hukuk krizinin yaratıcısı konumunda olan iktidar, halkı umutlandıracak hiçbir argüman üretemezken; en fazla mağdur ettiği kesimlerin oylarını almak için önlerine attığı üstü kapalı umut kırıntıları ile onları hâlâ kandırabileceğini düşünmekle kendisinin ne kadar umutsuz bir vakaya dönüştüğünü de ispatlıyor. Her fırsatta suçu başkalarına atıp “kandırıldık” edebiyatına sığınan iktidar, halkı ve özellikle Kürtleri kandıramayacağını göz ardı ederek kendi oy pusulalarına sıkıyor. Bundan dolayıdır ki iktidarın en fazla yüklendiği/yükleneceği muhalefet kanadı HDP ve seçmenidir. İşini şansa bırakmayacağını her fırsatta dile getiren iktidar, seçim güvenliği zeminini hukuki ve de facto olarak yok ederek sandıkta elde edemediği oyları sandıkların sayılmasında ve kayda geçirilmesinde elde etmek için elinden geleni yapacaktır.
“Sandıkta kazanılan oylar yine sandıkta kaybedilir” sözü seçim güvenliğinin önemini anlatırken seçim güvenliğinin sandık güvenliğiyle sınırlandırılması yetersiz olacaktır. Erken seçimin hazırlıklarını aylar öncesinden yapan ve kendi lehine hukuki değişiklikleri yaptıktan sonra baskın seçimi ilan eden AKP, seçimde kaderini hep sırtını döndüğünü iddia ettiği halka dayamaktansa elindeki devlet gücünün imkânlarına yaslanmayı tercih etti. AKP’nin elindeki seçimi güvensizleştiren kozlar kısaca şunlardır:
1. AKP referandumda deneme sürüşünü yaptığı mühürsüz oy pusulalarının sayılmasını resmileştirerek YSK tarafından basılan oy pusulalarını işlevsizleştirdi. “50 kuruşluk yumurtaya bile mühür vurduran AKP iktidarı” ülkenin geleceğini belirleyen oy pusulalarından mühür zorunluluğunu kaldırarak amacını net şekilde göstermiş oldu.
2. Batıda seçim güvenliği ile ilgili diğer önemli bir nokta: Sandık komisyonunda yer alacaklara dair yapılan düzenleme. Altı kişiden oluşan sandık komisyonunda dört kişinin hazır bulunması yeterli olmaktadır. YSK/AKP tarafından yapılan düzenlemeye göre siyasi partilerden birinin temsilcisinin bulunmaması durumunda en fazla oy almış olan siyasi parti bir temsilci daha bulundurabiliyor. Bu durumda İç Anadolu başta olmak üzere her yerdeki sandıklarda görevli yerleştiremeyecek olan HDP yerine AKP ek bir müşahit yerleştirebilecek. İyi partinin bu seçimde sandık kurulunda temsilci bulundurma hakkı olmadığı göz önüne alındığında AKP-MHP müşahitlerinin baskınlığının sandık güvenliğine sunacakları katkı göz ardı edilemez!
3. Kürtlerin yoğunluklu yaşadığı Türkiye Kürdistan’ında seçim güvenliği batının aksine sandıkta değil sandığa gitme aşamasında başlamaktadır. Koruculara köylerinde HDP’ye oy çıkmamasına dair verilen kati direktifler, sandıkların birleştirilmesi, devlet/AKP kolluk kuvvetlerinin köylüleri ve ilçedeki halkı göz hapsinde tutarak resmi üniforma altından sopa göstermeleri bugünden başlayan uygulamalar. Seçim yaklaştıkça bu tarz uygulamaların artacağı ve AKP’nin elindeki devlet gücünü seçimi kendi lehine güvenlikleştirmek(!) için kullanacağı su götürmez bir olgu olarak durmaktadır.
HDP’siz hesabın daha doğrusu HDP’nin “sandığa gömülmediği” bir olasılığın kendi bekalarına dair en büyük tehdit olduğunun farkında olan AKP iktidarı HDP’ye karşı elinden ve devletin ona verdiği güçten gelen her imkanı seferber edecektir. Muhalefete düşen ise başta HDP olmak üzere sivil girişimlerle işbirliği yaparak seçim güvenliği için canla başla çalışmak olacaktır. Aksi takdirde HDP’siz seçim güvenliği hesabı sandıktan dönecek ve iktidarın sandığa gömeceği HDP değil Türkiye halklarının bekası olacaktır.
* KHK’lı Barış Akademisyeni, HDP Diyarbakır Milletvekili Aday Adayı