24 Haziran'da beni adımla çağır

Temel stratejinin Erdoğan’dan uzaklaşan sağ kesimleri ürkütmemek olduğu bir kurguda, LGBT’lerden bekleme salonundaki yerlerinde biraz daha oyalanmaları isteniyor. İnsanlara “Sağcısın sen sağcı kal” denildiği sürece, toplumun bünyesinden yeni Erdoğanlar çıkaracağı ise öngörülemiyor.

Google Haberlere Abone ol

Tunca Özlen

Ülkemiz yine “tünelden önceki son çıkış” diye tabir edilen, o gün gelene kadar kimsenin başka bir gündeme ilgisini çekmenin mümkün olmadığı bir seçime gidiyor.

Geride bıraktığımız referandum ve seçim süreçleri büyük resmin bir parçası olmakla birlikte, parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçişi simgeleyen bir seçimin önemini kimse hafife almamalı.

“Erdoğan yine ilk turda alır, bu defter de bir daha açılmamak üzere kapanır” karamsarlığı, seçim günü yaklaştıkça dağılıyor. İnsanlar sandıklara sahip çıkarsa Erdoğan’ı “tahttan” devirmenin de, Cumhur İttifakı’nı iktidardan uzaklaştırmanın da mümkün olduğuna ikna olmaya başladı.

Giderek büyüyen bu umut dalgası, İstanbul’da üç yıldır Onur Yürüyüşlerine izin verilmeyen, Ankara’da etkinlikleri süresiz yasaklanan LGBT’leri de ister istemez sarıyor.

Diğer taraftan, kitlesel karşılığını “Sıkıldık”, “Tamam” gibi ifadelerde bulan toplumsal sıkışma hali, öncelikli hedefin bir şekilde Erdoğan’dan kurtulmak olduğunu ima ettiği ölçüde, LGBT’lerin sorun ve taleplerini kadrajın dışına itiyor.

Oysa Türkiye’ye 16 yıldır dar gelen deli gömleğinin en üst düğmesi, LGBT’lerin ve kadınların boğazını sıkıyor. Türkiye nefes alacaksa, düğmeleri çözmeye en üsttekinden başlamak gerekiyor.

“Erdoğan’dan bir kurtulalım, nasılsa herkes payına düşeni alır” diye düşünülüyorsa, bunun büyük bir aldatmaca olduğunu söylemek zorundayım. Erdoğan’la özdeşleşen baskıcı ve kısıtlayıcı düzenlemeleri ortadan kaldırmaya yönelik bütünlüklü bir perspektifle hareket etmediği sürece, hiçbir politik aktör toplumu özgürleştiremez.

Temel stratejinin Erdoğan’dan uzaklaşan sağ kesimleri ürkütmemek olduğu bir kurguda, LGBT’lerden bekleme salonundaki yerlerinde biraz daha oyalanmaları isteniyor. İnsanlara “Sağcısın sen sağcı kal” denildiği sürece, toplumun bünyesinden yeni Erdoğanlar çıkaracağı ise öngörülemiyor.

Dolayısıyla mesele yine, LGBT’lerin kendi öz-örgütlerinde örgütlenmelerinde düğümleniyor. Ancak bu öz-örgütler vasıtasıyla seçimden seçime hatırlanmak istemediklerini hissettirebilir, sorunlarını ve taleplerini siyasi aktörlere hatırlatabilir, bağımsız bir politik hat inşa edebilirler.

Bunun en güncel örneğini, İzmir’de faaliyet gösteren Genç LGBTİ Derneği’nin adaylar için hazırladığı "LGBTİ Hakları Taahhütnamesi" oluşturuyor. Sözleşmeyi imzalayan adaylar, aşağıdaki hususlarda LGBT’lere söz vermiş oluyor:

.

Buradaki temel espri, LGBT’lerin adaylara “Beni adımla çağır” demesidir. Kusura bakılmasın, her “Yurttaşlar, emekçiler, gençler” denildiğinde kulaklarımız çınlamıyor.

Bu kategorilerin bir parçası olan LGBT’lerin, her yurttaşın, emekçinin veya gencin yaşamadığı kendilerine özgü sorunları bulunuyor. Özgün sorunlar, bunları çözmeye yönelik özgün çözüm yöntemlerinin ortaya konulmasını gerektiriyor.

Oylarımıza talip olan tüm siyasi kurumlara ve adaylara seslenmek istiyorum: Miting diye, bildiri dağıtımı diye, aday tanıtım toplantısı diye LGBT'leri ayağınıza çağırmayın.

Öz-örgütlerimizi ziyaret edin, sorunlarımız ve taleplerimiz hakkında bilgi alın ve samimiyseniz "LGBTİ Hakları Taahhütnamesi"ni imzalayın.

Gezi Direnişi'ni takip eden ilk seçimde adayların benzer bir taahhütnameyi imzalamak için adeta kuyruğa girmesi, Gezi’de LGBT hareketinin rüştünü ispatlamasının ürünüydü. Şimdi rüştünü ispatlama sırası siyasi kurumlarda ve adaylarda.

Pride için not: LGBT’ler açısından 24 Haziran’ı, 1 Temmuz takip edecek. Ramazan’la çakışıyor diye Onur Yürüyüşümüzü yasaklamak için üç yıldır önümüze konulan “toplumsal duyarlılık” safsatasının raf ömrü çoktan doldu.

Seçimin ilk turundan çıkacak sonuç, İstanbul Onur Yürüyüşü’nün de önünü açabilir. Yasak sürse dahi, yasağı alt etmek için ortaya konulacak direnç bu sene daha güçlü olabilir. Her halükarda, mücadele devam edecek.

1 Temmuz’un önünü açmak için, 24 Haziran akşamı sandıkları da, sokakları da terk etmemek gerekiyor.

Bu yazı ilk olarak Gökkuşağı Forumu'nda yayınlanmıştır.