Erdoğan’ın kabusu: HDP’nin barajı geçmesi
Seçimlerde Millet ve Cumhur İttifakı içinde yer alan partiler için baraj sorunu fiilen ortadan kalkmış durumda ancak HDP’nin oyları halen bıçak sırtında. Pek çok uzmanın daha önce de belirttiği gibi HDP barajı aşamadığı takdirde, HDP’nin kaybedeceği 60 ile 80 arasında milletvekili otomatikman AKP’ye geçiyor ve Millet İttifakı yüzde 45 oy dahi alsa AKP-MHP ittifakı HDP’nin hakkı olan vekilleri gasp ederek mecliste çoğunluğu elde ediyor.
Emrah Altındiş*
Bir bilim insanının içinde yetiştiği topluma karşı sorumlu olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin bir diktatörlük rejimine sürüklendiği şu günlerde, nasıl Gezi’nin birinci yıl dönümünde çalıştığım Harvard Üniversitesi’nde Abdullah Gül’e o haklı soruları sorduysam, bu yazıyı da aynı sorumluluk duygusu ile kaleme alıyorum.
AKP’nin 16 yıllık iktidarının Türkiye’yi içine düşürdüğü korkunç ekonomik ve toplumsal yıkımın ortasında 24 Haziran seçimleri Türkiye toplumuna diktatörlük rejiminden kurtuluşu için büyük bir imkan sunuyor. Saadet Partisi, İYİ Parti, CHP ve HDP’nin oluşturduğu muhalefet gerçekten de hem Türkiye’nin tüm siyasi akımlarını, hem de tüm Türkiye coğrafyasını temsil ediyor. Buna ek olarak muhalefetin cumhurbaşkanı adayları da toplumda çok büyük ilgiyle karşılanıyor. Böyle bir iklimde AKP-MHP yöneticilerinin yaşadığı derin endişe oldukça haklı zira anketler ve meydanlar Cumhurbaşkanlığı seçiminin mutlaka ikinci tura kalacağını ve ikinci turda Muharrem İnce’nin pek çok kesimden oy alacak güçlü bir aday olduğunu gösteriyor.
Bugünü daha iyi anlayabilmek için hafızamızı tazelemekte fayda var. 2001’de yaşanan derin ekonomik krizin ardından 2002 seçimlerinde aldığı yüzde 34 oyla AKP meclisin yüzde 65’ine denk gelen bir temsil kazandı. AKP hiç de hak etmediği bu temsili ve tek başına iktidarı 12 Eylül darbecilerinin Türkiye’ye “kazandırdığı” yüzde 10 barajına borçluydu. Zira baraj dolayısı ile DYP yüzde 9.5, MHP yüzde 8, Genç Parti yüzde 7, DEHAP yüzde 6 ve ANAP yüzde 5 oy almalarına rağmen meclis dışında kalmış ve temsiliyet hakları bu şekilde gasp edilmişti. AKP yıllar içinde 12 Eylül darbe Anayasasında pek çok değişiklik yapmasına rağmen, iktidarını borçlu olduğu askeri darbe barajını en “demokratik” günlerinde dahi kaldırmadı.
Seçimlerde Millet ve Cumhur İttifakı içinde yer alan partiler için baraj sorunu fiilen ortadan kalkmış durumda ancak HDP’nin oyları halen bıçak sırtında. Pek çok uzmanın daha önce de belirttiği gibi HDP barajı aşamadığı takdirde, HDP’nin kaybedeceği 60 ile 80 arasında milletvekili otomatikman AKP’ye geçiyor ve Millet İttifakı yüzde 45 oy dahi alsa AKP-MHP ittifakı HDP’nin hakkı olan vekilleri gasp ederek mecliste çoğunluğu elde ediyor. Bundan ötürü AKP’nin ana stratejisi HDP’yi baraj altında bırakarak, meclise girmesini engellemek. Erdoğan'ın halka ve basına kapalı bir AKP toplantısında yaptığı konuşmada, AKP üyelerine ne yapıp edip HDP'yi baraj altında bırakma talimatı da bunun açık bir kanıtı. Dolayısıyla Erdoğan’ın öncelikli amacı Cumhur İttifakı’nın haziran seçiminde mecliste çoğunluğu kazanması ve ikinci tur başkanlık seçiminde muhalefetin ortak adayı olacak İnce’nin karşısına bu moral üstünlük ve coşku ile çıkmak.
HDP’nin güçlü olduğu 18 kentte, 270 bin seçmenin oy kullanacağı sandıkların taşınması ve birleştirilmesi HDP’yi meclis dışında bırakma stratejisinin görünen son hamlesiydi. Son üç yıl içinde yaklaşık on bin üyesi tutuklanan, başta eski eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere dokuz milletvekili halen tutuklu tutulan, ana akım medyada Erdoğan’ın emri ile yıllardır sansürlenen bir partiden söz ediyoruz. 6 milyon oyu temsil eden ve kendisine oy vermemiş pek çok insanın dahi gönlüne ulaşmayı başarmış olan Demirtaş, diğer adaylar İnce, Akşener ve Karamollaoğlu’nun serbest bırakılması için çağrı yapmasına rağmen rehin tutulmaya devam ediliyor. HDP seçime bu korkunç basınç altında girerken, anketler HDP’nin oy oranını yüzde 9 ile 10 arasında olduğunu gösteriyor. Gerçekten de Türkiye’nin geleceği için tam bıçak sırtında bir nokta.
İşte tam bu noktada tek adam rejimine karşı olan muhafazakarı, ulusalcısı, Atatürkçüsü, liberali, solcusu, sağcısı tüm yurttaşlarımızın HDP ile bu zor dönemde stratejik de olsa oy vererek dayanışması, partinin yüzde 10 barajını aşmasını sağlayarak, Erdoğan’ın ve başını çektiği AKP-MHP-Hüda Par-BBP ittifakının ikinci tura tüm moralini kaybederek gitmesini sağlaması gerekiyor. Normalde başka bir partiye oy verecek bir aileden, tek bir ferdin dahi HDP’ye vereceği dayanışma oyu Erdoğan’ın hesabını bozmaya yetiyor. Mecliste AKP-MHP koalisyonunun çoğunluğu kaybetmesi, Saray rejimi için de sonun başlangıcı olacak.
Erdoğan referandumda yaptığı gibi son dakika YSK seçim manipülasyonları ile ikinci turda kazansa dahi böyle bir meclisle Türkiye’yi bir diktatör gibi rahatça yönetemeyecek. Bu süreçte CHP, HDP, SP ve İP’nin de toplumun beklentisi olan temel demokratik ilkeler ve bir normalleşme programı etrafında uzlaşabilmesi ve bu geçiş dönemini İnce'nin başkanlığında, Türkiye’ye bir demokratikleşme süreci olarak hediye etmesi gerekiyor.
Sözün özü şu, haziran seçiminin en kritik belirleyicisi Erdoğan’ın alacağı oy kadar, HDP’nin yüzde 10 barajını geçip geçememesi. Ve bunu belirlemek tam da bu yazıyı okuyan sizlerin ellerinizde. Bugün HDP’ye verilecek her oy sadece Türkiye’nin demokratik geleceğine değil aynı zamanda Türkiye toplumun kardeşçe bir arada yaşamasına, mecliste kadınların ve gençlerin güçlü temsiline, bu kriz şartlarında emeği ile geçinenlerin haklarının savunulmasına ve süren çatışmalara inat barışa da bir oy olacaktır.
HDP’ye stratejik de olsa vereceğiniz oylar Türkiye’de AKP-Gülen cemaati ilişkisini en iyi bilen ve yazdıklarından ötürü önce Gülen’in, ardından AKP’nin savcılarınca iki kez özgürlüğü çalınan, memleketin en iyi gazetecilerinden Ahmet Şık’ı, geçtiğimiz gün Yılmaz Özdil’in dahi milletvekili olmayı en çok hak eden kişi diye tanımladığı tek kolu ve koca yüreği ile ceberrut devlete inatla direnen kamu emekçisi Veli Saçılık’ı ve daha ismini buraya sığdıramayacağımız pek çok güzel insanı meclise taşıyacak. AKP-MHP ittifakının önceliği Alaattin Çakıcı gibi çete liderlerini özgürleştirmek. Oysa bu oylarımız başta hapishanelerde tutulan 70 bin öğrenci başta olmak üzere koskoca bir ülkenin özgürleşmesi için de ilk adım olacak. Şimdi bizlere düşen görev basit, hep birlikte 12 Eylül’ün, Kenan Evren’in barajını AKP-MHP-BBP-Hüda Par ittifakının üstüne yıkmak, özgür, demokratik ve barış içinde yaşayacağımız bir Türkiye’yi hep birlikte kurmak için ilk adımı atmak. Türkiye toplumu bunu çoktan hak ediyor.
*Dr., Harvard Üniversitesi