Kaş yapayım derken göz çıkarmak ve bir öneri
İnce her şeyi kendinden, kendiyle başlatıyor. Aldığı 15 milyon oyun sağlıklı, sakin bir dökümünü, analizini seçim üzerinden bu kadar süre geçmiş olmasına rağmen yapmadığını gösteriyor.
Abbas Karakaya
Muharrem İnce’nin seçim gecesi sessizliği, nerede olduğu, başına ne geldiği, ne gelmediği konularında konuşmayı sürdürdükçe kendini daha zor durumda bırakıyor. İyi polemikçi, enerjik İnce liderliği konusunda kafalarda ciddi şüpheler, soru işaretleri uyandırıyor.
İki gün önce çıktığı bir TV programında İnce, o gece illerden, ilçelerden gelen seçim sonuçlarıyla çok meşgul olduğunu, ne tweet atacak, ne de açıklama yapacak zamanı olmadığını söylüyor. İnce o geceki kayboluş ve sessizliğini böyle açıklıyor. Ama bence kaş yapayım darken göz çıkarıyor. Hayat meyat meselesi bir seçimde, kendine deneyimli siyasetçi diyen birinin, ülkeyi yönetmeye talip birinin işi Erzurum’dan, Trakya’dan, Van’dan vb. gelecek oy sayılarını, sandık sonuçlarını takip etmek değildir. Lider kişinin o gece öncelikli olarak işi bir sonraki adımını hesaplamak, sonuçlara göre nasıl bir hal tarzı izleyeceğini, nasıl bir konuşma yapacağını hesaplamak, bunu belirlemek olmalıdır, olmalıydı. Yoksa, önünde kağıtlarla, o sandıktan ne geldi, bu sandıktan ne çıktıyı merak ederek gözünü ekranlardan ayırmamak değildir, lider kişinin evvel emirde yapması gereken. Kaldı ki bu işleri takip edecek ve kendisine özet bilgi aktaracak birileri yok muydu o gece etrafında? Ekibindeki insanlar o zaman o gece ne yapıyorlardı?
Aynı programda, o gece sosyal medyada yazılan komplo teorilerini bilmediğini söylüyor M. İnce. Bilseydim eğer, açıklama yapardım, diyor. İnce’nin bu ifadesine, bilmiyorum, kim inandı, kim ikna edici buldu? Ayrıca, bu sözleri gerçek bir lider asla ve kata söyleyemez, söylemez. Ekibinizdeki o kadar insandan birinin bile haberi yok muydu o komplo tweetlerinden? O zaman o ekibiniz orada ne yapıyordu, gibi sorular geliyor insanın aklına. O zaman bu kadar hayati bir seçim gecesinde nasıl bu kadar kötü organizasyon yapabildiniz sorusu da geliyor akıllara.
Kaldığı otel ile YSK arasının altı dakika olduğunu ölçen Muharrem İnce'nin yukarıdaki iki can alıcı konuda bu kadar sakil, bu kadar hazırlıksız, bu kadar hatalı davranması ya da sakil açıklamalarda bulunması liderliğinin, siyasetçi kimliğinin sorgulanmasına yol açıyor en hafif tabiriyle.
‘Ben’ yerine ‘biz’li konuşması, ekip ve kitlesinin rolünü ve katkısını öne çıkarcı bir söylem kullanması iyi liderliğin özelliği olarak görülür. Ancak, gerek söz konusu TV programında, gerek 25 Haziran 2018 tarihli basın açıklamasında İnce’nin böyle bir tevazuya (yalandan da olsa) pek de yüz vermediğini gördük. İnce her şeyi kendinden, kendiyle başlatıyor. Aldığı 15 milyon oyun sağlıklı, sakin bir dökümünü, analizini seçim üzerinden bu kadar süre geçmiş olmasına rağmen yapmadığını gösteriyor.
Aynı programda İnce, cumhurbaşkanlığına tekrar aday olacağını, kendisi bitti demeden bu işin bitmediğini birkaç kez vurgulayarak söyledi. O zaman çıkmayı düşündüğü bu uzun yolda ona bir de önerim olacak.
Hapishanelerde yetmiş bin genç var. Ömürleri, gelecekleri çürütülüyor. Parasız eğitim istedikleri için, haklarını aradıkları için, barış istedikleri için iktidarın yalanlarını, talanlarını sorguladıkları için… İnce, mitinglerine gençlerin, özellikle 14-17 yaşlarındaki gençlerin muazzam, göz yaşartıcı bir ilgi gösterdiğini söylüyor. İşte, İnce bu gençleri oradan kurtarmanın mücadelesi ile başlasın işe. Böyle bir hareket başlatsın. Madem tekrar aday olacak. Madem bu ülkeyi yönetmeyi bu kadar çok arzuluyor. Buyursun, o gençleri demir parmaklıklar arkasından kurtarmakla işe başlasın. O yetmiş bin genç insan ile yeryüzü cenneti kurulabilir bu topraklarda.