Yemenli çocukların canı
Çoğu bu savaşın içine doğmuş ve doğduklarından beri hiç yeterli beslenmemişler. Günlerce, haftalarca, aylarca aç kalmışlar. Hayat dolu bedenleri yavaş yavaş canlılığını yitirmiş, çoğu yürüyemeyecek kadar zayıf. Küçük bedenleri açlığı bitmeyen, sürekli bir acı olarak algılıyor. Önce ağlıyorlar, bitmek bilmeyen, hiç kesilmeyen bir ağlama... Sonra sesleri kesiliyor, belki umutları tükendiğinden, belki de artık sesleri çıkmadığından.
Özge Yaka* - [email protected]
Yemen’de her on dakikada bir açlıktan veya yetersiz beslenmeye bağlı önlenebilir hastalıklardan bir çocuk ölüyor. Çocukların küçük, kırılgan bedenleri daha çabuk teslim oluyor açlığa ve hastalığa. Sadece 2017’de 50 bin çocuğun öldüğü söyleniyor. 50 bin çocuk... Açlıktan bedenleri ufalmış erimiş, gözleri vücutlarına büyük gelen 50 bin yavru...
Hâlâ çalışan birkaç hastane açlıkla boğuşan çocuklarla dolup taşıyor. Bir yatakta üç küçük beden, çaresiz ana babalar, çaresiz doktorlar. Doktorlar çocukların ancak ölümün kıyısına geldiklerinde hastaneye getirildiklerini söylüyorlar. Petrol fiyatları o kadar yükselmiş ki çoğu aile çocuğunu hastaneye götürmek için araç tutamıyor. Götürebilenler için de çoğu zaman çare olamıyor hastaneler. Aileler güç bela hastaneye getirdikleri bebelerinin son çırpınışlarını izliyorlar yatakları başında, bazen birkaç saat, bazen birkaç gün. Sonra da bir battaniyeye sarıp götürüyorlar çocuklarının ölü bedenlerini, geldikleri gibi, bekledikleri gibi, sessizce.
Yemen’de savaşın başından beri 270 hastane kullanılmaz hale geldi. Kalanlarda ne yeterli doktor var ne de yeterli ilaç. Basit bir enfeksiyonu tedavi edecek antibiyotik bile lüks çoğu zaman. Açlıktan zayıf düşmüş çocuk bedenleri en basit enfeksiyonlarla bile savaşamıyor. İlaç da olmayınca, dünyanın her yerinde çok kolay tedavi edilebilen hastalıklardan ölüyor çocuklar. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin isyancı Husilerin yönetimi altındaki bölgelere uyguladığı ambargo gıda ve ilaç konusunda tamamen dışa bağımlı olan ülkeyi tam anlamıyla cehenneme çevirmiş. Gıda ve ilaç girişi ancak koalisyon güçlerinin kontrolünde, çok uzun bürokratik kontroller sonucunda gerçekleşiyor. Çok sınırlı miktarlarda ve çok gecikmeli bir biçimde. Sonuç olarak Yemen’ın kuzeyinde isyancıların elindeki bölgede yaşayanların gıda ve ilaca erişimi neredeyse tamamen kesilmiş durumda.
Savaş zaten çok yoksul olan ülkeyi iyice yoksullaştırmış. Suudi liderliğindeki koalisyon ülkenin fabrikalarını, yollarını, barajlarını, köprülerini, pazarlarını, hastanelerini, balıkçı teknelerini bile bombalamış; ülkede altyapı namına bir şey kalmamış. Kimsenin işi yok, kimse maaş almıyor, piyasa tamamen çökmüş. Yemen’in ihtiyacı olan yiyecek, yakıt ve ilacın belki yüzde 10’u, o da uzun bekleme sürelerinden sonra ülkeye girebiliyor. Limanlarda haftalarca bekletilen gıda maddelerinin ve benzinin fiyatları normal fiyatların katbekat üstüne çıkmış, yani zaten az miktarda giren yiyecek ve yakıta da kimse ulaşamıyor. Bütün bir nüfus uluslararası gıda yardımına bağımlı kılınmış durumda. Yardımlar da hem yetersiz hem de aynı acımasız ambargoya tabi, gelen yardım da çoğu zaman yerine ulaşamıyor. BM sekiz milyon insanın açlıkla boğuştuğunu söylüyor, yani milyonlarca insan sabah kalktığında o gün yiyecek yemeği olup olmayacağını bilmiyor.
Yemen’de iç savaş 2014’de başladı. 2015’de isyancı Husilerin başkenti ele geçirmesiyle birlikte, Suudi Arabistan - Birleşik Arap Emirlikleri koalisyonunun devrik hükümeti yeniden başa geçirmek için başlattığı askeri müdahalenin ardından iç savaş olmaktan çıktı, ABD ve Batı destekli Suudilerin büyük bir kısmı isyancıların yönetimi altında olan Yemen’e topyekûn saldırısına dönüştü. Bugüne kadar koalisyonun hava saldırılarında 10 bin civarında sivil hayatını kaybetti. Ama savaşın asıl faturası bu rakamın çok çok üzerinde. Koalisyonun kirli savaş yöntemlerinin başında ülkenin zaten çok kırılgan olan gıda güvenliğini çökertmek geliyor. Uzun yıllar Yemen üzerine çalışan, savaşın başından itibaren de koalisyonun hava saldırılarını yakından takip eden antropolog Prof. Martha Mundy yerel pazarların, gıda fabrikalarının, balıkçı teknelerinin, barajların özellikle tekrar tekrar hedef alındığını, isyancıların kontrol ettiği bölgede yaşayanların yiyecek ve suya erişimlerinin kesilmesinin ve topyekûn bir ekonomik çöküşün amaçlandığını söylüyor.(1) Yani Yemen’de kıtlık ve açlık bir savaş yöntemi olarak benimsenmiş durumda. (2) Suudi koalisyonu bombalarla öldürdüğünün katbekat fazlasını aç bırakarak; yakıtsız, yolsuz, hastanesiz bırakarak öldürüyor.
O koalisyon ki İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük kolera salgının baş gösterdiği, bir milyonun üzerinde insanın kolera hastası olduğu ülkede Sınır Tanımayan Doktorlar’ın yaptırdığı kolera kliniğini açılmasından bir gün önce bombalayacak kadar gaddar, insanlık düşmanı. İşlediği açık savaş suçlarını Uluslarası Af Örgütü gibi birkaç uluslararası kuruluş kamuoyuna duyurmaya çalışsa da, ne BM Güvenlik Konseyi ne de türlü ticari ve askeri ilişkiler içinde olduğu Batılı ülkeler ciddi bir yaptırım uyguluyor Suudi Arabistan’a. Varsa yoksa ‘terörizme karşı önemli müttefik’, ‘kritik iş ortağı’! Öyle ki koalisyon haziran ayında isyancıların elindeki bölgeye az miktardaki ilaç ve gıdanın girebildiği tek liman olan Hudeyde’yi bombalamaya başladığında, bu saldırının hem şehirde yaşayan yüz binler hem de tüm bölgedeki milyonlarca insan için felaket olacağı biliniyordu. Ama hâlâ ciddi bir yaptırım uygulanmıyor Suudi Arabistan’a. Bernie Sanders’ın başını çektiği ABD’nin Yemen savaşına desteğinin kesilmesini hedefleyen girişim Kongre’de yenildi. ABD savaşın başından beri koalisyonu açıktan destekliyor. Silah satmaktan savaş uçaklarına havada yakıt ikmali yapmaya, istihbarat desteğine kadar birçok yolla. İngiltere ve Fransa’da işlediği onca savaş suçuna rağmen silah satmanın yanı sıra askeri ve siyasi olarak da yanında durmaya devam ediyorlar Suudi Arabistan’ın.
BM Genel Sekreteri Guterres Yemen’deki durumu dünyanın en büyük insani felaketi olarak yorumluyordu nisan ayında. Hudeyde saldırısının ardından daha da vahimleştiğini bildiğimiz nisan ayı verileri şöyle: Ülke nüfusunun dörtte üçü insani yardıma bağımlı; beş yaşın altında üç milyon çocuk ve süt veren anne açlıkla boğuşuyor; ülkedeki çocukların yarısı kronik yetersiz beslenmeden muzdarip; her on dakikada bir beş yaşın altında bir çocuk açlık ve önlenebilir hastalıklardan ölüyor.(3) Çoğu bu savaşın içine doğmuş ve doğduklarından beri hiç yeterli beslenmemişler. Günlerce, haftalarca, aylarca aç kalmışlar. Hayat dolu bedenleri yavaş yavaş canlılığını yitirmiş, çoğu yürüyemeyecek kadar zayıf. Küçük bedenleri açlığı bitmeyen, sürekli bir acı olarak algılıyor. Önce ağlıyorlar, bitmek bilmeyen, hiç kesilmeyen bir ağlama... Sonra sesleri kesiliyor, belki umutları tükendiğinden, belki de artık sesleri çıkmadığından. Gözleri ve ağızları açık ama gözlerinde yaş dillerinde ses kalmamış. Bitmiş, tükenmiş çocuklar.
Dünyanın güçlülerinin umurunda değil bebelerin acından ölmesi. İşin garibi dünya kamuoyunun da umurunda değil, kimsenin umurunda değil... Gazetelerde arada bir kıyı-köşe haberler. O kadar. Televizyonlarda görmüyoruz Yemen’de açlıktan ölen çocukları. Facebook’da Twitter’da da ‘trend’ değil Yemen. Kimse büyük eylemler örgütlemiyor Yemen’deki savaşı durdurmak için. Hani çocuklar geleceğimizdi, hani vicdanımızdı çocuklar? Geleceğimiz olan, vicdanımız olan Yemenli çocuklar değil belli ki, belli ki onların canının bizim çocuklarımızın canı kadar değeri yok. Sevilay Çelenk yazmıştı geçenlerde başkasının evladının hayatı için tasalanabilme meziyetinin önemini.(4) Garip bir hiyerarşi var sanki bebelerin canı söz konusu olduğunda. Ve Yemenli bebelerin canı en altında bu hiyerarşinin. Batı Avrupa ülkelerinde 50 bin çocuğun açlıktan öldüğünü, geçen her dakika ölmekte olduğunu düşünsenize. Ya da bıraktım Avrupa’yı, Filistin’de ya da Rohingya’da ölse bu çocuklar açlıktan, neler olur? Hadi çocukları da bıraktım, dünyanın herhangi bir yerinde 50 bin köpek ölse açlıktan (köpeklerin hayatı değersiz demek istemiyorum, başka bir şey demek istiyorum) en azından hayvan hakları dernekleri kalkar ayağa. Yemenli çocuklarsa dünyanın sahipsizleri, onların acısına kör, sağır dünya. Memleketleri çok yoksul diye mi, çok ırak diye mi, büyüklerin paylaşım kavgasında çok önemli bir yer tutmuyor diye mi, Yemen’den göçmen gelmiyor, gelemiyor diye mi, nedendir bilinmez, sessizce eriyen Yemenli çocuklar dünyanın kalbine uzak. Yaşlanmayı durdurmakla, Mars’ta koloni kurmakla uğraşan insanlık bir lokma ekmeğe bir yudum suya muhtaç el kadar bebeleri yaşatamıyor, yaşatmıyor.
Açıp bakın Yemen’de neler oluyor, açlıktan ölen bir çocuğun gözlerine, ellerine, ayaklarına bir bakın.(5) Bir de kendi çocuğunuza bakın ‘tırnağı taşa değse’ içinizin kıyıldığı evladınıza. Onların açlıktan eriyen bedenleri; dehşetle, acıyla bakan gözleri kartondan değil. O gözleri kazıyın hafızanıza, o gözler zaten zorlayacak sizi bir şeyler yapmaya, belki bir gösteri, belki savaş karşıtı bir hareket, belki bir yardım derneği. Yeter ki unutmayalım Yemenli çocukların gözlerini...
(1) http://athimar.org/Article-138. Ayrıca Yemen Data Project’in web sitesinden koalisyonun hava saldırılarına ve vurulan hedeflere dair ayrıntılı bilgi alınabilir.
(2) Bkz. Alex De Waal’ın New York Times’da ve Jane Ferguson’un New Yorker’da çıkan yazıları.
(4) https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/06/21/baskasinin-evladinin-hayati/
(5) https://www.bbc.co.uk/programmes/p06f0zxv; https://www.youtube.com/watch?v=wfCCNREjzGY
Not: Biliyorum savaşın çözümü insani yardım değil; çocukların açlıktan öldüğü bir dünyayı da değiştirmez insani yardım. Ve Yemen’de insani yardımın yerine ulaşmasının önünde türlü engeller var. Yine de tüm zorluklara rağmen çabalayan yardım kuruluşları var ve çabaları en azından bazı hayatları kurtarıyor. Sınır Tanımayan Doktorlar bunlardan bir tanesi. Yemenliler tarafından yürütülen İngiltere ve Almanya merkezli iki yardım kuruluşuna da bağış yapılabilir: https://www.monareliefye.org; https://kinder-jemens-ev.com.
* Dr. Humboldt Universität zu Berlin