Akar'ın sentezi ve bedbahtlığın parantezi

HDP kimseye cennet, kenan ülkesi vadetmiyor. Mütevazi şekilde her kesim için hak, hukuk, adalet ve özgürlük isteminde bulunuyor. Kardeşlik duygusu HDP'nin varoluş gerekçesi olup saldırıların asıl nedeni bu duygunun bir türlü ortadan kaldırılamamasında saklı değilse nedir? 

Google Haberlere Abone ol

Sedat Kaya*

Gazete Duvar'dan Nergis Demirkaya haberine göre 01.11.2018 tarihli Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde HDP Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz ile Savunma Bakanı Hulusi Akar arasında şöyle bir diyalog geçer;

Kaçmaz'ın “Şu aşamada olumlu herhangi bir şey göremiyorum, bu savaş kırk yıl -çatışma mı denir ne deniyorsa artık- daha mı devam eder, maalesef ki böyle olmaması temennimizdir. Kürt meselesindeki bu güvenlik politikası yaklaşımı, bu ülkenin bir yurttaşı olarak bizim olumlu görmediğimiz bir durumdur” demesi üzerine Akar;

“Olumlu görün. Bir çözüm süreci yaşandı, onun getirdiği birtakım dersler var. Şimdi, terörle mücadele süreci yaşanıyor. Umarız, bundan güzel bir sentez çıkar, herkes yerini, yurdunu öğrenir ve biz 80 milyon kardeşçe, güven içinde, huzur içinde yaşarız'' yanıtı vermektedir.

Bu diyalog son zamanlarda HDP başta olmak üzere Kürt siyasasına yönelik Gazete Duvar'da yayınlanan tarih ve reel politik nazarında kıymeti harbiyesi bulunmayan ancak zamanlama olarak manidar en hafif tabirle bedbaht yazılarla birlikte ele alındığında bir hayli düşündürücü değil mi?

İlki araştırmacı yazar Fırat Aydınkaya tarafından yazılan ''Kürt hareketi Kürtlere ne vaat ediyor'' başlıklı 08.10.2018 tarihli yazı. Bir diğeri ise 01.11.2018 tarihinde servis edilen Sosyolog Sharo Garip imzalı ''Kürt siyasetinde sol kayımlar'' yazısı.

Bunlara 24.10.2018 tarihinde aynı gazetede yayınlanan Sosyolog Mücahit Bilici'nin "Evrenselci kurtuluş ideolojileri ve Kürtler" başlıklı yazısını eklemek lazım gelir. Zira Bilici'nin yazısı biçim olarak diğer yazılardan ayrılsa da tema itibariyle yazılarla birleşmektedir.

Aydınkaya mealen Kürt siyasasının -genel olarak- soldan uzak olmasından bahisle hareket etmekteyken Garip, siyasanın özel olarak HDP'nin - sol eğilimlerin etkisinde olmasından bahisle devam etmektedir. Bilici de aşağı yukarı benzer gerekçelerle siyasanın olması gereken gündeminden kopuk, evrensel değerlerin peşinden sürüklenerek heba olduğunu işleyerek yazıları tamamlamaktadır.

Akar'ın kullandığı dikkatli dil ve beyanın içeriği mezkur bedbaht yazılardan daha sorumlu olup onlardan daha fazla umut vadetmiyor mu? Zamanlama, biçem ve tema bakımından sorunlu bu yazılardan herhangi bir sentez doğabilir mi?

Bu yazarları ayartan nedir? Halen İkinci Dünya Savaşı yıllarında takılıp kalan İsmail Beşikci Hoca'yı referans almaları ipucu sunmuyor değil. Beşikci hoca başka bir yazının konusu olup kuşkusuz bu yazarlar yanında masum kalır.

Bu yanıt en hafif tabirle etik kaygısı gütmeyen bu bedbaht yazılara usuli itiraz olup işin esasına girilmeyecektir. Yer yer hakaret içeren tarih ve reel politikte bir karşılığı olmayan bu batıl kıyasların bu absürd sayıklamaların meramı nedir ?

Sentez etimolojik olarak bir araya getirme bağdaştırma olup bu ancak bilimsel tartışma ve düşünce özgürlüğünün olduğu bir ortamda mümkün olabilir. Özgür tartışma ortamı yoksa sentezden ziyade güçlü olanın kendisini kaba kuvvetle -değilse bile- hile ve desise ile dayatmasından bahsedilebilir.

O halde burada yapılması gereken elzem olan bu ortamı sağlamaktır. Mesela çözüm sürecinde bu ortam varken bu eleştiriler neden yapılmadı? Bu sorunun yanıtı dahi tek başına yazarların hangi saikle hareket ettiğini ortaya koymaktadır.

O gün çözüm sürecinin dolayısıyla siyasanın nimetlerinden bolca nemalanılıyordu değil mi? Bu yazarların cümlelerin arasından sızan ızdırabın nedeni bu nimetlerden mahrum kalmış olmalarından başkası değil.

Parantez etimolojik olarak yana koyma, kenara koyma, yan cümle. İşte bu yazarların kendinden geçip taarruza geçmelerinin nedeni de içinde bulundukları parantezde saklı. Ortaya çıkan boşluk göz kamaştırıyor! Ne ki HDP sentezi ve içine sıkıştıkları parantez el uzatmalarına da ruhsat vermiyor.

HDP yüzyılın kendine has -sui generis- sentezidir. Geçmişteki etnik, cinsel, ideolojik, mezhepsel bütün hataların eksikliklerin eleştiri ve özeleştirisinden ortaya çıkmış bir sentezdir. Nazari ya da tatbiki hata payı her zaman mümkündür. Bu spesifik durumlar objektif niyeti ve gerçeği değiştirmez.

HDP evrensel değerlerle yerel değerlerin çağdaş bir sentezidir. Bu yönlü yazılar eleştiri olmayıp asıl bu özelliğine hınç dolu saldırılardır. HDP hiçbir şartta kimsenin kapısında kul köle olmayı insan onuruyla bağdaştırmaz.

HDP kimseye cennet, 'Kenan ülkesi' vadetmiyor. Mütevazi şekilde her kesim için hak, hukuk, adalet ve özgürlük isteminde bulunuyor. Kardeşlik duygusu HDP'nin varoluş gerekçesi olup saldırıların asıl nedeni bu duygunun bir türlü ortadan kaldırılamamasında saklı değilse nedir?

*Hukukçu-Yazar