Terör örgütü üyesi olmak ya da olmamak!
Bu ülkede, muhalif bir perspektifi barındıran üç beş sosyal medya paylaşımı yapmak, ulusal ve uluslararası alanda hukuki dayanaklarla garantiye alınmış grev hakkını kullanmak ya da “bakın bazı insanlar ne kadar yoksul!” demek aynı anda iki, üç illegal örgüte üye sayılmak açısından yeterli!
Mihrican Zorlu Günok*
Geçen gün, sosyal medyada ve bazı internet sitelerinde annesinin battaniyeden yaptığı çantayla poz veren bir ilkokul öğrencisinin fotoğrafı çarptı gözümüze. Fotoğraf, çocuğun öğretmeni tarafından belki yeni bir çanta temin edebilmek belki “bakın ne kadar yaratıcı anneler var!” demek ve belki de Muş’un Korkut ilçesinde yaşayan insanların maruz bırakıldığı yoksulluğa işaret etmek için çekilmiş ve internet ortamında paylaşılmıştı.
Fotoğrafı görünce üzüldük. Doğru düzgün bir çantası, defteri, kalemi olmayan, beslenme saatinde ya aç ya da bir parça kuru ekmekle yetinmek zorunda kalan, geçim sıkıntıları içinde boğulmuş ailelerinden doğru düzgün sevgi, şefkat göremeden büyüyüp giden tüm çocuklar için üzüldük! Dahası, annesinin battaniyeden yaptığı çantayı takıp okula giden bu küçük çocuk için “ne yapabiliriz?” diye sorduk, soruşturduk. Ama gelin görün ki, bu iyi niyet dalgası o fotoğrafı çeken öğretmenin işinden olmasına, öğretmenlik görevinden atılmasına neden oldu. Karşısında Azrail gibi dikileceği özne yelpazesini günden güne genişleten iktidar bu genç öğretmeni de es geçmemişti. Çünkü öğretmen sosyal medya ortamında bu fotoğrafı paylaşıp devletin (kaynağını tam olarak anlayamadığımız) itibarını sarsmakla kalmamış bir de umuttan bahsetmişti: “Şartlarımız ne kadar zor olsa da sol cebimizden umudumuzu eksik etmeyeceğiz.” Genç bir insanın işsiz bırakılmasına, yandaş medya tarafından günlerce linç edilmesine, terör destekçisi ilan edilmesine neden olan kelime: “Umut”.
Hayatında bir kez bile “insan olmak, birey olmak acaba nasıl bir duygudur?” sorusunu kendisine sormamış adamlar ve henüz nasıl tanımlamam gerektiğinden emin olamadığım adamlaşmış/erkekleşmiş kadınlar! Güzelliğe, iyiliğe dair her şey belleğinizden silinmiş gibi görünüyor. Bu yazıda, yoksul bir öğrencisinin maddi açıdan yaşadığı güçlüğü diğer insanlarla paylaşan ve umuttan bahseden bir öğretmenin vatan hainliği ya da terör örgütü üyeliği gibi bir iddiayla işinden atılmasının haksızlığı üzerine yazmayacağım. Çünkü üyesi olduğu sendikanın aldığı grev kararına uyduğu ve hükümetin uyguladığı belirli politikalarla ilgili sosyal medyada eleştirel paylaşımlar yaptığı için akademisyenlikten ihraç edilmiş biri olarak bu çabanın hiçbir şekilde sonuç vermeyeceğini biliyorum. Bu ülkede, muhalif bir perspektifi barındıran üç beş sosyal medya paylaşımı yapmak, ulusal ve uluslararası alanda hukuki dayanaklarla garantiye alınmış grev hakkını kullanmak ya da “bakın bazı insanlar ne kadar yoksul!” demek aynı anda iki üç illegal örgüte üye sayılmak açısından yeterli! (Kimi zaman bu örgütlerin birbirleriyle bir ilişkisi bile olmayabiliyor).
İstiyorlar ki, her şey güllük gülistanlıkmış gibi davranalım. İşsizlik, yoksulluk ve diğer birçok sosyo-ekonomik sorun yokmuş ve ülkede işler günden güne kötüye gitmiyormuş gibi yaşayalım! Tüm toplum refah ve barış içindeymiş de üç beş yaramaz çocuk ortalığı karıştırıyormuş gibi gülüp geçelim her şeye. Ama ne var ki, verdikleri Truman Show efektini her bünye kabul etmiyor. Zorlukla zapt edildiği söylenen yüzde elliyi bilmiyorum ama bizim için 'show' yok, efekt yok. Bu yaşadığımız en saf haliyle bir kabus. Jeeper Creeper (1) gibi: İktidarın karanlık eli her an her yerden çıkıp tepenize çökebilir. Bu acı karşılaşmanın koşulları da iktidar ve yandaşları tarafından sürekli olarak yeniden tanımlanıyor, oluşturuluyor.
Örneğin, desem ki; “Türkiye’de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 893 TL, yoksulluk sınırı ise 6 bin 167 TL olarak hesaplanmış, ancak gel gör ki asgari ücret bin 600 TL. Demek ki, bu ülkede yaşayan insanların büyük bir kısmı yoksulluk çukuruna batmış durumda”. Bana derler ki:
“Sen terör örgütü üyesi misin?”
Desem ki, “Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 17.3 ve hatta bu rakam genç işsizlerde yüzde 25’lere yaklaşıyor. Suriye’den Türkiye’ye doğru sürekli olarak gerçekleşen ucuz işgücü akışını da hesaba katarsak bu kadar işsiz insan orta/uzun vadede ne yapar, ne eder, nasıl geçinir, bu konuyla ilgili planlarınız nedir?” Bana derler ki:
“Sen terör örgütü üyesi misin?”
Desem ki, “Son üç beş ayda gıda fiyatları inanılmaz arttı. Çarşıda, pazarda, markette doğru düzgün bir alışveriş yapabilmek mümkün değil. Elektrik, su, doğalgaz fiyatlarındaki artış da cabası. Bu enflasyon ve fiyat artışları için ne yapacaksınız?” Bana derler ki:
“Sen terör örgütü üyesi misin?”
Desem ki, “Ben her şeye, tüm kötülüklere rağmen gelecekten ümitliyim. Türk ve Kürt halklarının barış ve huzur içinde, eşit yurttaşlık temelinde yaşayacağı günlerin geleceğine inanıyorum.” Bana derler ki:
“Sen terör örgütü üyesi misin?”
Tüm gerçeklere gözü kapalılar, hakikat düşmanları ve bireysellikten uzak iktidarın etek zilleri! Size soruyorum!
Sınırlarınız yok değil mi? Kriminalize edemeyeceğiniz hiçbir şey yok değil mi? Hayatını karartamayacağınız ya da karartmaya çalışmayacağınız hiç kimse yok değil mi? Biliyorum ki, birçoğunuzun tüm var oluşu bir üst makamdan gelecek “aferin” sözüne endeksli. Siz o “aferin”i, o sırt sıvazlanmasını arzuluyorsunuz, üstleriniz ise sizi alışverişte görmeyi. Ne var ki, birileri işinden gücünden edilmedikçe, karalanmadıkça, iftiraya uğramadıkça o alışverişten herkes eli boş dönüyor, kimse tatmin olmuyor.
Bir durun! Bir kez durun ve düşünün. Mesela tür varlığı olmanın anlamı üzerine düşünün, hani insanlar bazen yardımlaşır, kendi aralarında bir dayanışma ağı örgütler, zor günlerinde birbirlerine destek olurlar: Bunun terör örgütü üyeliğiyle bir ilgisi yoktur.
Demokrasi üzerine düşünün. Hani yurttaşlar bazen devleti belirli konularda eleştirir ve eleştirdikleri konularla ilgili devletten iyileştirme talep ederler. Devlet de bu talepleri referans alarak politika üretir/üretmelidir: Bunun terör örgütü üyeliğiyle bir ilgisi yoktur.
Umut üzerine düşünün. İnsanlar umutlu olmak, kötü giden her şeyin bir gün son bulacağına inanmak ve tüm yaşamlarını bu inanç üzerine kurmak isterler: Bunun terör örgütü üyeliğiyle bir ilgisi yoktur.
Ama tabii ki o güzel ve narin aklınızı fazla yormadan düşünün. Yavaş yavaş düşünün, usul usul düşünün, “bizim sorunumuz nedir böyle?” diye sormayı ihmal etmeden düşünün. Siz bir düşünün gerisi kendiliğinden gelir zaten (ki bunun da terör örgütü üyeliğiyle bir ilgisi olmayacaktır).
(1) Slasher türündeki bir korku filmi.
*Dr., Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nden 17 Temmuz 2017 tarihinde çıkarılan 692 sayılı KHK ile ihraç.