Bir tweet'in anatomisi
Ceza yasalarının ayırt etmeksizin herkesin işleyebileceğini öngördüğü ve ceza belirlediği bir suçun, Suriyeli bir insana çok görülmüş olması kabul edilemez. Bu, bizi Suriyeli bir insanı insandan saymama noktasına kadar götürür. Bir Suriyelinin işlediği bir suç nedeniyle bütün Suriyelileri kastederek onları ülkemde istemiyorum açıklaması ise bizi insanlıktan çıkarır.
Yemen Cankan*
Oldukça fazla takipçisi bulunan bir Twitter kullanıcısının, geçtiğimiz günlerde Gaziantep’te yaşanan bir kavga olayını kastederek attığı “Ülkemde Suriyeli istemiyorum arkadaş” içerikli tweet'inin yoğun ilgi ile karşılanması üzerine birkaç söz söylemeyi gerekli buldum. Zira bu tweet oldukça fazla etkileşim aldı ve birçok olumlu yorum topladı.
Bu tweet'in kendisinden önce benzer içeriklerle atılan milyonlarca tweet'in devamı olduğunu ve bunun bu ülkede maalesef artık şaşılacak bir tarafının bulunmadığını biliyorum.
Suriyeliler tarafından yaralandığı söylenen gencin, hastanede hayatını kaybetmesi üzerine atıldığı anlaşılan tweet'in, aslında bu olayla bir ilgisinin bulunmadığını da biliyorum. Bu bir ırkçılık sorunudur…
Fakat bu kez ırkçılık meselesine -belki de çok fazla tepki toplayacak- ayrı bir noktadan yaklaşmak gayesindeyim: Suç işleme özgürlüğü…
Bilindiği üzere bu ülkede “mülteci sorununun” başladığı günden itibaren, ırkçı, ayrımcı açıklamalar ve nefret söylemleri de başlamış oldu. Her tekçi devletin ve ülkenin yazgısından olsa gerek, sonradan gelen hep aşağılık oldu, hor görüldü. Adları savaştan kaçan oldu, korkak oldu, ülkesini satan hain oldu ama insan olamadı.
Birçok yerde özellikle Suriyeli mültecilere karşı işlenen suçları (tecavüzünden cinayetine kadar) burada anmaya dahi gerek yok. Nihayetinde sevgili ülkemde bu olanlar onlara müstahak arkadaşım.
Gelelim bu insanların suç işleme özgürlüklerine. Takdir edilecektir ki dünyanın neresinde olursa olsun her insanın diğer bütün insanlar kadar kötü, ahlaksız, cani, katil olma hakkı vardır. Ya da bu konuda her insan diğer bütün insanlar kadar haksızdır. Bu ikisi nihayetinde aynı kapıya çıkar.
Yukarıda anılan elem olayın adli yanını bir kenara bırakacak olursak, olayda işlenen suç yönünden “insani” bir değerlendirme yapabiliriz. Türk Ceza Yasaları uyarınca cinayet yani insan öldürme suçunun faili herkes olabilir. Meali, bu suçun faili olmak için insan olmak yeterlidir.
Bu durumda Suriyeli bir insanın işlediği bir insan öldürme suçu, dünya üzerinde yaşamını sürdüren milyarlarca insandan herhangi birinin işlediği bir insan öldürme suçu ile aynıdır. Suriyeli bir katil, Amerikalı, Japonyalı ya da artık her nereli olursa olsun bir katilden daha fazla katil değildir.
Suriyeli bir insanı katil olmak hakkından ya da haksızlığından esirgemek, işte bu düpedüz ırkçılıktır. Ceza yasalarının ayırt etmeksizin herkesin işleyebileceğini öngördüğü ve ceza belirlediği bir suçun, Suriyeli bir insana çok görülmüş olması kabul edilemez. Bu, bizi Suriyeli bir insanı insandan saymama noktasına kadar götürür. Bir Suriyelinin işlediği bir suç nedeniyle bütün Suriyelileri kastederek onları ülkemde istemiyorum açıklaması ise bizi insanlıktan çıkarır. Biline.
Bir keresinde bir arkadaşımla konuşurken, ırkçılık ne garip şey yeri geliyor bir kötülüğü dahi insana çok görüyor demiştim. Konu Avrupa’da geçtiği iddia edilen ve artık bir efsaneye dönüşen şu “çimlere basmayınız” hikâyesi idi. Rivayete göre ülkenin birinde her yerde tabelalar o ülkenin dili ile yazılmışken, sadece “çimlere basmayınız” tabelaları Türkçe yazılı imiş. Çünkü o ülkede sadece Türkler çimlere basıyormuş.
Rivayet, gerçek olup olmaması bir yana, bu ülkenin çevre kültürü ve alışkanlıklarına dair yapılmış ince bir eleştiri taşıyor olması bakımından takdire şayan. Fakat biraz yakından bakıldığında rivayetten bir üst kimlik ve doğal olarak ırkçılık sorunu çıktığı görülebilecektir.
Zira Avrupa’da yaşayan Türkiyeliler arasında başka etnik kökene sahip çok sayıda insanın (çoğunlukla Kürtler) yaşadığı bir gerçektir. O halde çimlere basanların sadece Türklerden değil örnek olsun Kürtlerden olma olasılığı da hayli yüksektir. Kürtlerin, Türklerden daha az görgüsüz olduğunu kim iddia edebilir? Kürtlere bir görgüsüzlüğün dahi çok görüldüğü işte bu nokta, ırkçılıktır.
Metnin başında anmış olduğum Twitter kullanıcısının, ırkçı ve nefret söylemi içeren tweet'inin, bir Türkiyeli vatandaşa karşı işlenen cinayet nedeniyle atılmış olmasının, yukarıda yapmış olduğum açıklamalar doğrultusunda, tweet'in ırkçı ve nefret söylemi derecesinde en ufak bir azalmaya neden olmadığı bilinmelidir.
Bu ülke Türkiyeli vatandaşların yine Türkiyeli vatandaşlara karşı işlediği cinayetlerle, katliamlarla doludur. Her cinayet sonrası bir halkı bu ülkeden kovmaya kalksak, bu ülkede bir Allah'ın kulu kalmaz. Irkçılığın bir akıl veya akılsızlık sorunu olduğu bu kadar açıktır.
Toparlayacak olursak, biraz eğlence taşıyan bu anlatının derin bir yaraya parmak bastığını kimse inkâr edemez. Kötü olan kötüdür. Kötülük bir halka mal edilemez. Ve hatta çoğu zaman kötülük bir insana dahi mal edilemez. Kötülük hepimizindir. Hepimiz kötüyüzdür. Hiçbir halk ya da hiç kimse bir diğerinden daha iyi değildir.
Ama en kötüsü ırkçılıktır.
*Avukat, İzmir Barosu