Müzede dans figürü sergilemek yasak mı?*
Bir müzede dans figürü sergilemek yasak ya da yanlış mı? Örneğin bir balerin gibi kendi etrafınızda dönerseniz bir cezası var mı? Cevap basit: yok. Müze yapısını veya içindeki eserleri tehlikeye atmadığınız sürece kendi etrafınızda dönmenizin veya spagat açmanızın bir sakıncası yok. Tabii diğer ziyaretçileri rahatsız etmemek şartıyla.
Erman Ertuğrul
Ayasofya’da bir kadının sergilediği spagat figürü bir anda gündem oldu ve tartışmalara yol açtı. Buyrun konuyu birlikte inceleyelim.
Ayasofya’da yapılan bir dans figürü ülke çapında büyük bir tartışmaya neden oldu. Bir kesim bu hareketi oldukça sıradan ve doğal bulurken, diğer bir kesim ise büyük bir saygısızlık olarak nitelendirdi. Peki bir müzede spagat açmak (bacakları açarak yere oturmak) ya da herhangi bir dans figürü sergilemek gerçekten yasak mı? Müzelerde dans edilemiyor mu?
Hemen hemen dünyadaki çoğu müzede, uyulması beklenen belli başlı kurallar var. Fotoğraf çekerken flaş kullanmak, eserlere dokunmak, zarar vermek, yiyecek içecek sokmak, yüksek sesle konuşmak gibi diğer ziyaretçileri rahatsız edebilecek davranışlarda bulunmak.
(Ayasofya’da Dans Fotoğrafına İnceleme Başlatıldı)
Ancak zamanla değişen teknoloji, trend ve şartlar ile bazı müzeler daha farklı yasaklar da koyabiliyor. Örneğin selfie çekmek. Selfie (özçekim), bir trend olduğundan beri müzelerdeki bazı eserler bundan oldukça kötü etkilendi. Örneğin Portekiz’deki bir müzede sergilenen 18. yüzyılda yapılmış bir heykel, selfie çekmeye çalışan bir turist tarafından parçalandı. Bu gibi kazaların sayısı artınca, bazı müzeler selfie’yi yasaklama kararı aldı ya da ücretli hale getirdi. Mesela Danimarka’da Kopenhag’ta yer alan Glyptoteket isimli müzede selfie çekmek istiyorsanız Türk parasıyla yaklaşık 750 lira ödemeniz gerekiyor. Ya da, Angkor Wat kalıntılarında soyunarak fotoğraf çekmek gibi garip turist trendiyle mücadele etmek için çıplak fotoğraf çekmek yasaklandı.
İNCELEME BAŞLATILDI, PEKİ NEDEN?
Son olarak geçtiğimiz günlerde sosyal medyada Ayasofya Müzesi’nde dans fotoğrafı paylaşılmasının ardından bazı kesimler büyük tepki gösterdi. Üstelik Ayasofya Müzesi konuyla ilgili resmi bir açıklama yaparak inceleme başlatıldığını duyurdu. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ise, Ayasofya’nın manevi değeri yüksek bir yer olduğunu, bilerek yanlış yapıldığını zannetmediğini ve hassas davranılması gerektiğini söyledi.
Peki bir müzede dans figürü sergilemek yasak ya da yanlış mı? Örneğin bir balerin gibi kendi etrafınızda dönerseniz bir cezası var mı? Cevap basit: yok. Müze yapısını veya içindeki eserleri tehlikeye atmadığınız sürece kendi etrafınızda dönmenizin veya spagat açmanızın bir sakıncası yok. Tabii diğer ziyaretçileri rahatsız etmemek şartıyla.
Bilmiyor olabilirsiniz fakat İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde düzenli olarak klasik müzik konseri veriliyor. Hem yapının kendisi, hem de içindeki eserlerin tarihi olarak büyük öneme sahip olduğu müzede, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri işbirliği ile Sidamara Salonu’nda klasik müzik konserleri düzenleniyor. Yani eserlerin hemen yanı başında. Artık müzeler, sergiledikleri eserlerin yanısıra, çağdaş müzecilik yaklaşımı kapsamında gerçekleştirilen etkinliklerle ziyaretçilere farklı deneyimler de sunuluyor. Dünyaca ünlü pek çok müzede uzun süredir yer bulan bu tarz uygulamalara İstanbul Arkeoloji Müzeleri de katılıyor.
Durun, bu kadarla sınırlı değil: İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde dans da edilebiliyor! Hem de izinli.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Çinili Köşk Müzesi girişinde bir quartet müzik dinletisi ile Arkeoloji Müzesi Sidamara Salonunda aryalar eşliğinde mini bir dans temsili sundu. Bu dans temsili çok yakın bir geçmişten; 7 Temmuz 2018.
Ama bunlar izinli olduğu için normal mi? Peki Ayasofya’da izinli olarak dans edilse tartışma konusu olmayacak mıydı?
AYASOFYA MÜZE Mİ İBADETHANE Mİ?
Öncelikle Ayasofya, tıpkı dans temsillerinin sergilendiği İstanbul Arkeoloji Müzeleri gibi bir müze. Üstelik Türkiye’nin yerli yabancı en çok turist ağırlayan müzesi.
Dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer alan Ayasofya; mimarisi, ihtişamı ve işlevselliği yönünden sanat dünyası açısından önemli bir yer teşkil ediyor.
(İstanbul’daki Ayasofya’nın Ortaçağ’daki Görkemli Sesi Canlandırıldı)
Kilise olarak inşa edilen Ayasofya, 916 yıl kilise olarak kalmış, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul’un fethiyle camiye çevrilerek, 482 yıl cami olarak kullanılmıştı. Ayasofya 1935 yılında ise Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu’nun Kararı ile müze olarak kapılarını ziyarete açtı.
Ancak herkes Ayasofya’nın müze kalması konusunda hemfikir değil. 2018 yılının Eylül ayında, Anayasa Mahkemesi, Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasına ilişkin yapılan bir başvuruyu reddetti. Ayasofya’da ibadet yapılması amacıyla idareye ve ilgili yargı makamlarına başvuru yapan bir dernek, başvurularından sonuç alamayınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Derneğin başvurusunda, Ayasofya’nın namaz kılınması için ibadete açılması yönündeki talebin reddedilmesi nedeniyle din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiği öne sürüldü.
2017 yılında ise yüzlerce kişi Ayasofya Müzesi’nin cami olarak ibadete açılması için Ayasofya Meydanı’nda fetih namazı etkinliğinde bulunmuştu.
'EY SÜLEYMAN SENİ GEÇTİM'
Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yapmış olduğu en büyük kilise olan Ayasofya, aynı yerde üç kez inşa edilmişti. İlk yapıldığında Megale Ekklesia (Büyük Kilise) olarak adlandırılmış, 5. yüzyıldan itibaren ise Ayasofya (Kutsal Bilgelik) olarak tanımlanmıştı. Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu boyunca hükümdarların taç giydiği, başkentin en büyük kilisesi olarak katedral işlevi görmüştü.
Günümüz Ayasofya’sı İmparator Justinianos (527-565) tarafından dönemin iki önemli mimarı olan Miletos’lu (Milet) İsidoros ile Tralles’li (Aydın) Anthemios’a yaptırıldı. Yapım çalışmaları sırasında iki baş mimar ile birlikte, 100 mimar ve her mimarın emrinde 100 işçi çalıştığı kaynaklarda geçiyor. Tarihçi Prokopios’un aktardığına göre, 23 Şubat 532 yılında başlayan inşa, 5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanmış ve kilise 27 Aralık 537 yılında törenle ibadete açılmıştı. Kaynaklarda, Ayasofya’nın açılış günü İmparator Justinianos’un, mabedin içine girip, “Tanrım bana böyle bir ibadet yeri yapabilme fırsatı sağladığın için şükürler olsun” dedikten sonra, Kudüs’teki Hz. Süleyman Mabedi’ni kastederek “Ey Süleyman seni geçtim” diye bağırdığı geçer.
*Bu yazı ilk olarak Arkeofili'de yayınlanmıştır.