Daha kaç çocuk gitmeli?
Nizamettin Sürmeli nam-ı diğer Nizo Cadısı benim için bu küçük arkadaşlardan biriydi. İntihar etmeden önce bıraktığı notta, “Sizleri çok seviyorum” diye yazmıştı. Biz de onu çok seviyoruz. Yazdığı gibi, ışıklar kendiliğinden yanıp söndüğünde onu hatırlayacağız.
Esra Karataş
Peter Pan hayat enerjisini kaybetmiş, boynu Kaptan Hook’un kılıcı altında, artık teslim olmaya hazırken, uçma yeteneğini kullanamaz. Ancak mutlu şeyler uçmasını sağlayabilir çünkü. Uçabilmesi için mutlu şeyler düşünmesi yeter.
Nizamettin Sürmeli, hayattan mutlu şeyler çıkarmasını bilen, zengin bir hayal dünyasına sahip, tahmin edemeyeceğiniz kadar eğlenceli bir çocuktu. Onu tanıdığınız andan itibaren o hayal dünyasının içine giriverirdiniz. Sizi anında oyuna katar, elindeki her malzemeyi oyun aracı haline getiriverirdi. Zekiydi. Meraklıydı. Eğlenceliydi. Sosyaldi. Küçük büyük herkesle iletişim kurar, sizinle türlü oyunlar oynayabilirdi. Onu bu kadar heyecanlandıran şey de, tüm bunların bir oyun olduğunun farkında olmasıydı. Ben de “Esra Cadısı” olarak “Nizo Cadısı”nın oyun dünyasında yer aldım. Bu yüzden çok mutluyum.
31 Aralık 2018’de kendini evlerinin beşinci katından atan Nizamettin Sürmeli, yakın dostum Fehim Sürmeli’nin yeğeniydi. Tanıştığımız kısa sürede ablası Sabra’yla ve Nizamettin’le dostluk kurduk. Hatay’a döneceklerdi. Her ikisi de kitaba meraklıydı. Orada o anda kurduğumuz oyun hep devam etti. Esra Cadısı olarak Hatay’a Nizo ve Sabra Cadısı’na kitap gönderdim. Görmeye de gidecektim, olmadı. 25.12.2013’te kitaplarla birlikte gönderdiğim notu saklamış Nizamettin: “Sevgili Nizamettin ve Sabra yeni yıl en güzel sihirlerini sizin için yapsın. Sizin için ayırdığım kitapları okur yeni yılda yeni dünyalar keşfedersiniz umarım. Sevgilerimle Esra Cadısı Not: Kendim için yeni yılda daha güzel yazı yazmayı diliyorum:)” Hayat bize kötü bir sihir yaptı bu kez, o yeni yıla giremeden gitti, bu yazı da yeni yıldaki ilk yazım; yazının güzel olup olmamasının artık hiç bir önemi yok. Çünkü Nizamettin bir sihrin etkisiyle, kendini bulundukları binanın beşinci katından aşağı atarak yaşamına son verdi. Babası Kemal Sürmeli’yle telefonda gönderdiğim kitaplar ve Nizamettin’le ilgili konuşmuştuk. Konuşmalardan edindiğim izlenim, çocuğuyla yakından ilgili, onlarla eğlenmesini bilen biri olduğuydu.
Nizo Cadısı cevabını asla bulamayacağımız sorularla birlikte gitti. Arkasında not bırakarak, ailesini çok sevdiğini söyleyerek gitti. Öleceğini bile bile yaşamış o günü, sevdiği şeyleri yapmış; misal bir güzel kebabını yemiş, üstüne waffle ısmarlamış kendine, ardından sinemaya gitmiş, arkadaşlarıyla vedalaşmış. Eve gelmiş sonra, atlamadan hemen önce tuvaletteki ablası Sabra’ya seslenmiş. Birinin onu görmesini istemiş, üstelik atlarken çığlık bile atmamış. Bu nasıl bir kararlılıktır? İntihar edenlerin büyük bir çoğunluğunun eyleme giriştiği andan itibaren aslında vazgeçtikleri söyleniyor. Pişman olsa, atlarken çığlık atmaz mıydı? En nihayetinde çocuk bu, üstelik mutlu, hayat dolu bir çocuk. pişman olmaz mıydı atlarken? Vaat edilmiş cennet neydi ki, ailesinin üstüne titrediği bir çocuk mutlu mesut yaşamından vazgeçebilsin?
13 yaşında gönüllerinin paşasını, canlarının parçasını kaybetmiş Sürmeli ailesi nasıl bir olgunlukla “Benim oğlum gitti, başka oğullarımız gitmesin, lütfen herkes kendini biraz silksin ve ailesine, çoluk çocuğuna bir baksın. Sadece maddiyat yetmez, çocuklarımıza maneviyat ile yaklaşalım benim oğlum eceliyle ölmedi, kendini 5. kattan aşağı attı, bunun ne demek olduğunu bilen ailesiyle, çocuklarıyla bir ilgilensin, hiç kimse başıma gelmez demesin, çünkü bu yeryüzünde en son başına böyle bir şey gelecek kişi kendim sanıyordum,” diyor. 15 yaşındaki Sabra yaşından önce olgunlaşmış, kameraların karşısında büyük bir olgunlukla, kimseyi zan altında bırakmadan, uyarılarını yaparak, kendince dersler çıkarmış olarak “Çocuklarınızla ilgilenin, aslında ne demek istediklerini iyice dinleyin, sordukları şeyi niye sordular diye düşünün,” diyor. Çocuklarınızı ihmal etmeyin, çocuk yetiştiriyorsunuz, satır aralarını dikkatlice okuyun diyor. Şimdi, bu kadar aklı başında bir ailenin hayat dolu çocuğu kendini camdan aşağı niye atsın?
Çocukluk ip üstünde cambazlığa benzer. Fakat her çocuk tehlikeli sularda yüzdüğünü bilir ve yeri geldiğinde durur. Nizo bunu fark edecek kadar zeki bir çocuktu, durmasını bilirdi. Onu bu kadar etkisi altına alan nedir? Nizo Cadısı’na sormak isterdim. Cambazlıktan vazgeçmek niye? Onlara yüksekten atladıklarında yuvarlanıp kalkamayacaklarını, cama yapışan sinek gibi ezileceklerini söylemek gerek. Zaman zaman yaptıkları çılgınca hareketlerin sonucunda başlarına gelecek badireleri olabildiğince açıklıkla anlatmak gerek.
Oyun hayatımızda hep var olacak. Fakat bu oyunları kurgulayanların etik bir duruş olmaz mı? Etkiledikleri hayatlar çocukların hayatı; konu hayat olduğunda bir kere daha, bir kere daha, bir kere daha düşünmek gerekmez mi? Bu oyunlardan birinin tasarımcısı Philipp Budeikin Kasım 2016’da tutuklandı. Kurbanlarını “biyolojik atıklar” olarak tanımlayan Budeikin, toplumda temizlik yaptığını söylüyor. Belli ki kendisinin rehabiliteye ihtiyacı var.
Tüm devlet organları bu ve benzeri olaylardan bir ders çıkarmalı.
Öte dünyalara hiç inanmadım, teselliyi öte dünyalara bırakamayacağım. Aileyi “çocuğumuz cennete gitti, melek oldu” diye teselli etmek isteyen devlet yetkilileri asıl olarak görevlerini yapıp olayın sorumlularını bulmalılar. Ama mesele bu değil. Ortada hayatını kaybetmiş bir çocuk, çocuklar var, olay etraflıca araştırılmalı, benzeri olayların önüne geçilmeli. Üstelik bu organize bir çalışmayla yapılmalı. Sürmeli ailesinin de istediği bu: Başka çocuklar zarar görmesin. Sabra zamanından önce büyümek, anne ve babası ömürleri oldukça onulmaz bir acıyla yaşamak zorunda kalacaklar.
Kimi küçük arkadaşlar vardır, insana yenilenme ve yaşama enerjisi verirler. Nizamettin Sürmeli nam-ı diğer Nizo Cadısı benim için bu küçük arkadaşlardan biriydi. İntihar etmeden önce bıraktığı notta, “Sizleri çok seviyorum” diye yazmıştı. Biz de onu çok seviyoruz. Yazdığı gibi, ışıklar kendiliğinden yanıp söndüğünde onu hatırlayacağız.