Yerel yönetimlerde hak mücadelesi
Kentlinin beklentisini göz önünde bulundururken, yurttaşlar bir bütünlük oluştururlarsa kendi çıkarları çatışmaz. Birilerinin çıkarlarının korunması diğerinin çıkarına zarar verebilir. Burada önemli olan çıkar, özgürlük ve haklar olacaktır. Yerel yönetimlerin asli vazifesi sakıncaları önceden görüp engellemektir.
Şebnem Şimşek*
Yerel yönetimler seçimi yaklaşırken, kimler yine aday, yurttaş olarak tanımamıza fırsat kalmadan, seçilmişler üzerinden sandığa gidip oy kullanacağız. Oysa bu seçimler beş yılda bir kez yerel savunuculuğu da yeterince yapmakta mıyız bunu da görmemizi sağlamaktadır ve doğru değerlendirme yapmayı bilmemiz gerekiyor.
Yerel yönetimlere seçimle gelerek, hizmet etmekte gönüllü kişilerin amaç değerlere (adil, ölçülü, şeffaf, bilgiye dayalı, erdemli yaklaşım) uygun hareketle ötekileştirme yapmadan ve çalışanını araçsallaştırmadan verimli çalışmaya teşvik etmelidir. Yöneticinin baş değeri önemlidir çünkü bu değer ne ise alt kademesine de o yansır. Nitelikli ve adil yönetici çalışanlarının potansiyellerini açığa çıkaran, etik değeri önemseyen kişidir. Herkesin hakkını korur. Kuçuradi, “İnsan, haklarıyla insandır.” der. Keyfi uygulamalarla, ayırımcılık sorunları sıradanlaşır, göz yumulur hale gelir ve bu doğrultu da doğru değerlendirme olmaz. Sosyal içermede özcü değil öncü olunmalıdır. Hemşehricilik, particilik yapılmamalıdır. Torpilsiz liyakate uygun görevlendirmeler ön görülmelidir. Ancak adil, ölçülü ve etik değere hakim erdemli yöneticilerle ihmaller yaşanmaz; çünkü istenilen hak, bağışlanabilir değil, yasayla düzenlenmiş korunması mümkün olan haklardır.
Kişilerin yetkilerinden dolayı üstünlükleri yasadan toplumdan daha üstün değildir. Bunun bilincinde olan yurttaşların yaklaşımı, haksızlık karşısında itirazı güçlendirilmelidir. “Bir gün işimiz düşerse”, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” gibi göz yumulur çıkarımlar ancak arzularımızı etkiler. Aklımızdan vicdanımızdan şaşmamalıyız.
Karakter erdemler yapa yapa öğrenilen davranışlardır. Karar verici yöneticilerin davranış ve tutumundan kaynaklanan her yanlış kentlilerin haklarına karşı sorumsuzluktur.
Kent mücadelesi bir yaşam hakkıdır.
Kişinin yaşam mücadelesi kendini gerçekleştirme olanağı verir. Sosyal adalet anlayışı bunu destekler. Kant’ın ahlak yasası anlayışı, “her yerde ve her zaman neyi yapmamız gerektiğini değil, neyi istememiz gerektiğini içerir.” “Ne var ki her yandan düşünmeyin! Aklınızı kullanmayın!” diyerek itaat etmeye uygun buyuranlar da var. “Bütün sahip olduğumuz bilginin tecrübeyle başladığına şüphe yoktur. Aydınlanmanın şiarı, "Kendi aklını kullanma cesareti göster!"dir. Wiesel “muktedir karşısında adaletsizliği engelleyecek gücümüz olmasa bile her zaman itiraz edecek gücümüz olmalıdır” der. İnsan bunun için çaba göstermelidir. Akıl ve bilgiyle şekillendikçe hakkın ne olduğunu neye göre haksızlıkla karşılaştığını bilir. Bu şekilde hak mücadelesinde olması gerekeni ister. Ne azı, ne fazlası olması gerektiği kadar!
Her topluluk farklı yarar ve doğru demektir. Daha çok oy alabilmek için vaat edilenler daha çok oy toplamaya yöneliktir. Yerel yönetimlerin ne azınlığa ne çoğunluğa bilgiye dayalı insan hakları normlarıyla hareket etmesi gerekmektedir. Buna göre olması gerekenle ne yapılmaması gerektiğini söyleyen düşüncelerdir. Özcü değil öncü olunmalıdır tikel durumda olup biten bütüne göre değerlendirilme yapılmasıdır. Sadece kendi kitlesine vaat edilen diğerine zarar verir. Böylesi bir yarışta o toplum kazançlı değildir.
Kentlinin beklentisini göz önünde bulundururken, yurttaşlar bir bütünlük oluştururlarsa kendi çıkarları çatışmaz. Birilerinin çıkarlarının korunması diğerinin çıkarına zarar verebilir. Burada önemli olan çıkar, özgürlük ve haklar olacaktır. Yerel yönetimlerin asli vazifesi sakıncaları önceden görüp engellemektir. Çözüm için gayreti sadece sendikalara, derneklere, sivil inisiyatiflere bırakmak doğru değildir. Bu durum yerel yönetimin hizmetinin hizmetten çıkması demektir. Ancak sivil inisiyatif ile birlikte yurttaşların talepleri daha belirginleşir ihtiyaca göre doğru zamanda birliğin sağlanması gerçekleşebilir.
Yerel yönetimlerde değerler eğitimi önemlidir. Demokratik anlayışla ortalama olan, ortalama kültür, ortalama görüş, ortalama sanat gibi gözle görünür çoğunluk hedeflenmesi, gerçek değer sahibi kentlinin ortaya çıkmasını engeller. Kendi yararını düşünen önce kendi iyisini hesaplar. Doğru dürüst değerlendirme yapacak eğitimli potansiyele sahip kentlinin katılımcılığına teşvik arttırılmalıdır. Yasaların çerçevesini insan hakları belirler. Yerel yönetimlerin yönetmeliği de bu çerçevede hazırlanmalıdır.
Not: Yukarıdaki içerik 2018 sosyal haklar sempozyumunda konuşmacı olarak yer aldığı konudan derlenmiştir.
*Maltepe Üniversitesi insan hakları yüksek lisans mezunu, yerel, hak savunucusu.