Sosyal belediyecilik nedir? Sosyalist belediyecilik nedir?

Ovacık Belediyesi’nin sosyalist siyaset çerçevesinde ilçede yapabilecekleri tabii ki sınırlıdır. Tekrar etmek gerekirse, SMF dahil hiçbir sol çevre de zaten Ovacık’taki deneyimini Özlen’in belirttiği gibi “sosyalizm fragmanı” diye abartmamıştır. Kaldı ki Ovacık’ın umut olmasındaki esas mesele yasallık-meşruluk dengesinde kapitalist sistem sınırlarının zorlanmasıdır.

Google Haberlere Abone ol

Aziz Kocaimamoğlu

Tunca Özlen’in 20.01.2019 tarihinde “ Gazete Duvar”da yayınlanan yazısı; sosyalist belediyecilik, Dersim yerel seçimleri ve Ovacık Belediyesi’nin politikaları çerçevesinde doğru tespitleri kendi içinde barındırsa da, önemli yanlışlıklar da içermektedir. Yazıdaki bir takım hataları burada belirttikten sonra, yazımızın esas gündemini oluşturan Tunca Özlen’in sosyalist belediyeciliğe bakışı eleştirilecektir.

Özlen ilk olarak yazısında; 2014'te SMF’nin (DDHD) Mazgirt’i EMEP’ten 29 oy farkla devraldığını söylemiştir. Fakat SMF, Mazgirt’i EMEP’ten devralmamıştır. 2014 yerel seçimlerinde Mazgirt’te ÖDP listesiyle seçime girip başarılı olan SMF, 2009 yılındaki yerel seçimde de EMEP çatısı altında seçime girerek başarılı olmuştur. Yani seçimde başarılı olan siyasal aktör son iki dönemdir SMF’dir. İkinci olarak Özlen, HDP’nin ve CHP’nin Dersim merkezde toplam oyların dörtte üçünü aldığını iddia ederek tespitlerine devam etmiştir. Fakat yazar 2009 yılında SMF ile HDP bileşenleri arasında kafa kafaya giden seçimi es geçmektedir.

SOSYAL BELEDİYECİLİK NEDİR?

Sosyalistler; kaynak yaratma, üretim, tüketim düzenleme, ekoloji, cinsiyet, katılım-özyönetim vb. toplumcu belediyecilik siyasalarını sosyalist bir program temelinde uygularlar. 1980 sonrası neoliberal bir zeminde geliştirilen yerel yönetim siyasaları ise (yoksulluk yardımları, toplu sünnet törenleri, iftar çadırları vs.) sosyal belediyeciliğin pragmatist uygulama çerçevesini oluşturur. AKP ve CHP gibi “sosyal belediyeciliği” savunan siyasal partiler için, yoksul halkın geçim düzeyinde yerel yönetimler eliyle yaratılacak sınırlı bir refah artışı, sermaye düzeninin sürekliliğinin sağlanmasında önemli bir politikadır. Yoksulluğu yaratan koşulların tarihsel kökleri, ideolojik arka planı ve sınıfsal zemini ise sosyal belediyeciliğin ilgi alanı dışındadır. Dolayısıyla sosyalist belediyecilik perspektifiyle ortaya konulan uygulamaların benzerlerinin özellikle CHP’li “sosyal demokratlar” eliyle gerçekleştirilmeye çalışılması onları sosyalist yapmamaktadır. Kısmi kentsel uygulamaların popülist bir çerçevede başarılı olmaları nedeniyle CHP’li belediyeleri sosyalistlerin yönetiminde olan belediyelerle aynılaştırmak büyük bir yanlıştır.

Günümüzde doğal-kültürel varlıkları yok eden, yeşil alanları ortadan kaldıran, kenti gökdelen-plaza bataklığına çeviren imar uygulamalarının hayata geçirilmesinde AKP’liler kadar CHP’li belediye meclis üyelerinin de payı vardır. Bugün İstanbul’un tarihsel belleğini oluşturan önemli mekanlarının egemen sınıf blokunun simgesel iktidarını yansıtan imgelerle (Kadıköy sahiline cami, Taksim Meydanı'na cami, Karaköy Meydanı'na cami, Rumeli Hisarı’na cami, İstanbul’un çatısı sayılan Çamlıca Tepesi'ne cami) doldurulmasında, Ankara’nın aydın birikiminin yok edilerek sıradan bir Anadolu kasabasına dönüştürülmesinde, İzmir’den Türkiye’yi pazarlayacak yeni küresel kent yaratma çabasında; CHP bilfiil AKP kadar suçludur. “Yerelde kalkınma” hedefiyle tarımı desteklediğini iddia eden, CHP’nin en gözde yerel yönetimlerinden İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin siyasal çizgisinin (kent merkezindeki makyaj düzenlemeleri ile birlikte), AKP’den içerik olarak pek farkı olmadığını anlamak için, Aziz Kocaoğlu’nun bir demecinde “sivil toplum örgütü, oda, moda diye” niteleyerek kendince küçümsediği Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi’nin dava ve basın açıklamalarına bakmak yeterlidir.

TUNCA ÖZLEN'E CEVAP: SOSYALİST BELEDİYECİLİK NEDİR?

Tunca Özlen, 20 Ocak'ta Gazete Duvar’da yayınlanan yazısında 16 Ocak'ta yine aynı mecradaki yazıma referansla, “tek ilçede sosyalizm”in kurulamayacağı savı üzerinden kapitalist ülkelerde sosyalist belediyeciliğin mümkün olmadığını savunmuş ve yazısının bir bölümünde şunları ifade etmiştir:

"…Tıpkı, Sovyetler Birliği ile kıyaslandığında okyanusta bir damla gibi kalan Ovacık’ı ‘tek ilçede sosyalizm’ veya ‘küçük Moskova’ (benim yazıma referansla) başlığı altında tartışamayacağımız gibi… Ovacık’ı adeta “tek ilçede sosyalizm” olarak resmetmeye çalışmak ise, reel sosyalizmin mirasını değersizleştiren, anlamsız bir çaba…"

Öncelikle şunun altı çizilmesi gerekir ki reel sosyalizmi tecrübe eden ülkelerdeki sosyalist belediyecilik ile kapitalist ülkelerdeki sosyalist belediyeciliğin farklı anlamları vardır. Kaldı ki sosyalist ülkelerdeki yerel yönetim deneyimleri bile örgütlenme ve amaç bakımından birbirinden farklı içeriklere sahiptir (Yugoslavya, Çin ve SSCB deneyimlerinin farklılıkları incelenebilir). Diğer taraftan kapitalist ülkelerde hayata geçirilmeye çalışılan sosyalist belediyecilik, devrimci stratejide yalnızca taktiksel bir anlamı barındırmaktadır. Yani Ovacık, Mazgirt ve Hozat Belediyeleri’nin alınması ile SMF bu ilçelerde sosyalizmi kurmamıştır. Ceberrut-despot devlet gerçekliğinde bunun imkânı da yoktur. SMF’nin bunu iddia ettiği de hiçbir yerde görülmemiştir. Bu iddia, yazarın öznel görüşlerinin ötesinde bir anlam ifade etmemektedir.

Bununla birlikte Tunca Özlen; Ovacık Belediyesi’nin, 1920’lerde ve 1930’larda özellikle kapitalist Batı Avrupa’da yaşam bulan “Küçük Moskovalar”a benzetilmesini de ayrıca eleştirmiştir. 16 Ocak'ta yayınlanan yazımda bahsedildiği üzere, “Küçük Moskovalar” tanımı, anılan dönemde Komünist Partiler’in belediyecilik politikalarını icra ettikleri kentleri tanımlamak için 50 yıl önce konulan bir isimdir. Yani Moskova’yı işaret eden tabirdeki iddia dışında “Küçük Moskovalar”ın kapitalist sistem içerisinde başarabildikleri, en fazla Fatsa’nın ülkemizde yapabildiği kadardır. Kaldı ki söz konusu partiler, siyasal çizgilerini 1950’lerle birlikte reformist ve revizyonist bir hatta demirlemiş ve yönettikleri belediyeleri de teker teker kaybetmişlerdir. Kaybetmeleri de normaldir. Yarın Ovacık Belediyesi de kaybedilebilir. Geçmiş deneyimler şunu göstermiştir ki, tek ülkede sosyalist devrim başarıya ulaşabilir. Fakat bu devrimin korunması ve pekiştirilmesi ezilen dünyanın diğer coğrafyalarında gerçekleşecek devrimlere bağlıdır. Benzer şekilde tek ilçede sosyalistlerin yerel yönetimlerde sağladığı başarının sürekliliği de yine ülkenin diğer kentlerinde yaratılacak yeni başarılar ile sistemleşecektir.

Tunca Özlen yazısının devam eden kısmında şunları ifade etmiştir:

“… Ovacık’ta sosyalist belediyeciliğin uygulandığını, sosyalizmin bir tür fragmanını izlediğimizi söyleyemeyiz. Kapitalist üretim ilişkilerinin belirleyiciliği bir tarafa, gözü önünde serpilen düzen dışı bir yönetim pratiğine iktidarın müsamaha göstereceğine inanmamız için ortada hiç bir neden yok…

Ovacık Belediyesi’nin sosyalist siyaset çerçevesinde ilçede yapabilecekleri tabii ki sınırlıdır. Tekrar etmek gerekirse, SMF dahil hiçbir sol çevre de zaten Ovacık’taki deneyimini Özlen’in belirttiği gibi “sosyalizm fragmanı” diye abartmamıştır. Kaldı ki Ovacık’ın umut olmasındaki esas mesele yasallık-meşruluk dengesinde kapitalist sistem sınırlarının zorlanmasıdır. Hukuki dayanak olmadan fakat meşru bir zeminde Ovacık’ta boş duran hazine arazilerinin üretime açılması halk yararına önemli bir adımdır. Söz konusu faaliyet sonrası merkezi yönetim, Ovacık’taki yoksul üreticiler kullanmasın diye bu arazileri endüstriyel tarım yapılması amacıyla sermayeye pazarlamaya çalışmıştır. Yine Ovacık Belediyesi Başkan Danışmanı (ki şu anda SMF’nin Ovacık adayıdır) Hayati Güngören ve daha birçok faaliyetçisinin cezaevinde bulunması, devletin Ovacık’ı çok da es geçmediğini göstermektedir. Bugün, devletin kayyumlar aracılığıyla özel olarak Kürt siyasal hareketine yüklenmesindeki esas nedenin Ortadoğu ve özel olarak Suriye siyaseti olduğu herkesin malumudur. Diğer yandan bu durum, devletin genel olarak Türkiye devrimci hareketine kayıtsız kaldığının göstergesi değildir. Şu anda oturmamış olan Ovacık modelinin kurumsallaşması, gelişmesi ve derinleşmesi halinde; devletin şiddet aygıtlarının daha yoğun şekilde bu ilçeye yöneleceği açıktır.

2014 yılından günümüze SMF’nin Mazgirt, Hozat ve Ovacık’ta sergilediği politika ve uygulamalar ile birlikte ÖDP, EMEP ve HDP’nin geçmiş deneyimleri; Tunca Özlen'in yapılamaz diye iddia ettiği sosyalist belediyeciliğin sosyal belediyecilikten farklı olarak hangi ilkelere yaslanmak zorunda olduğuna dair önemli veriler sunmuştur. Sol-sosyalist kesimlerin tecrübeleri çerçevesinde değerlendirilebilecek sosyalist yerel yönetim ilkeleri şu şekilde sıralanabilir:

• Yerel yönetimlere ilişkin pratik-politik hat devrimci stratejinin taktiksel boyutunu oluşturmaktadır. Dolayısıyla nasıl ki odalarda ve sendikalarda sosyalist siyaset yürütülüyorsa yerel yönetimlerde de gerçekleştirilebilir.

• Yerel yönetim programı, sosyalist devrim programının yalnızca bir parçasını oluşturmaktadır. Belediyeleri sosyalistlerin kazanması ile sosyalizm gelmeyecektir.

• Sosyalist özne yerel siyasette belirleyici bir kurum olan yerel yönetimler aracılığıyla, sosyal belediyecilikten farklı olarak özyönetim politikalarını hayata geçirecek araçları yaratmalıdır.

• Kaynak yaratma, piyasaya müdahale ve üretim süreçlerindeki sosyalist politika, gündelik yaşamda hantallığı ve muhtaçlığı geliştirmemeli; halkı, temel haklarını aramak için merkezi yönetim üzerinde baskı unsurları olarak örgütlemelidir.

• Hizmetler özel sektör aracılığıyla değil bizzat belediyenin kendi olanakları ile gerçekleştirilmelidir.

• Toplumun ekonomik refahını arttırma amacı, tek başına ekonomizmi ifade etmektedir. Sosyalist belediyecilik, ekonomik talepleri siyasal taleplere dönüştürerek, kendinde kentli” den “kendisi için kentli” yi yaratmalıdır.

• Yerel siyaset; ulusal, bölgesel ve küresel siyasetle iç içe geçmiş durumdadır. Dolayısıyla; mikro milliyetçilik, mekân fetişizmi ve yerel şovenizm tehlikesine karşı, sosyalist modeli yaymak ve diğer toplumcu yerel yönetimlerle ortak platformlarda birleştirmek sosyalist belediyeciliğin temel görevidir.

Sonuç olarak; halk, gerek yerel ölçek gerekse merkezi siyaset alanında, sosyalist kesimlerin iddiasızlığı sebebiyle umutlarını düzen partilerinin kurtarıcılarına teslim etmiş durumdadır. 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem İnce şahsında yitirilen kurtarıcı beklentisi, 2019 yerel seçimlerinde Aziz Kocaoğlu, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu gibi piyasacı-liberaller aracılığıyla yeniden diriltilmeye çalışılmaktadır. CHP’nin her seçim dönemi yarattığı bu illüzyonu ortadan kaldırarak, kendilerinden başka kurtarıcıları olmadığını halka göstermek sosyalistlerin temel sorumluluğudur. Bu sorumluluğu gerçekleştirmenin yerel siyasette üç temel sac ayağı bulunmaktadır: Sosyal belediyeciliğe karşı sosyalist belediyecilik (ideolojik mücadele), parazit-rant ekonomisine karşı, üretimci “nohut-fasulye sosyalizmi” (ekonomik mücadele), AKP’ye ve emperyalizme karşı sokaklar, fabrikalar, tarlalar, işgaller (siyasal mücadele).