Polonya’dan sorunlu İran hamlesi!
Varşova, uzun zamandır ABD’nin Polonya’da kalıcı bir askeri üs kurmasını istemekte. Bu nedenle, İran’la olası gerginliği göze alarak konferansa ev sahipliği yapmayı kabul ediyor. Ancak tepkiler gecikmiyor. İran’ın davet edilmediği konferansa Tahran’dan sert açıklamalar geliyor.
Faruk Loğoğlu*
Polonya’da, teması önce “İran” diye ilan edilen, sonra özellikle Avrupa’dan gelen tepkiler üzerine adı değiştirilen “Ortadoğu'da Barış ve Güvenliğin Geleceğini Desteklemek" konulu uluslararası bir konferans düzenlenecek. 13-14 Şubat tarihlerindeki bu zirveye 70’ten fazla ülkenin davet edildiği bildiriliyor.
Toplantının fikir babası ABD Dışişleri Bakanı Pompeo. Varşova’nın olurunun tam olarak sağlanmamış olduğu bir aşamada Pompeo 11 Ocak tarihinde, İran’ın bölgedeki nüfuzu, küresel plandaki olumsuz faaliyetleri ve teröre desteği konularının ele alınacağı bir konferansın şubat ayı ortasında Polonya’da yapılacağını duyuruyor. Trump-Bolton-Pompeo üçlüsü, İran saplantısı ve Tahran’ı dize getirme hırsıyla küresel çapta İran karşıtı bir cephe oluşturmaya soyunurken, Polonya da İran’ı yalnızlaştırmak amacıyla çıkılan bu yolda birlikte yürümeye bir oldubittiyle alet ediliyor. ABD bu vesileyle, İran’la nükleer anlaşmayı desteklemeye devam eden Avrupa ülkelerini bölebileceğini de düşünüyor.
Polonya ise, hem Avrupa içinde prestijini yükseltecek uluslararası çapta büyük bir olaya imza atmak hem Rusya’ya karşı ABD’nin teveccüh ve desteğini pekiştirmek düşüncesiyle Pompeo’nun oldubittisine razı oluyor. Varşova, uzun zamandır ABD’nin Polonya’da kalıcı bir askeri üs kurmasını istemekte. Bu nedenle, İran’la olası gerginliği göze alarak konferansa ev sahipliği yapmayı kabul ediyor. Ancak tepkiler gecikmiyor. İran’ın davet edilmediği konferansa Tahran’dan sert açıklamalar geliyor. Dışişleri Bakanı Zarif konferansa yönelik tepkisini, Polonya’nın İran karşıtı umutsuz bir sirke ev sahipliği yaptığını söyleyerek ve "Polonya, alnına sürülen bu utanç lekesini temizleyemez" ifadesiyle gösteriyor. Konferansa Rusya karşı çıkıyor. AB Dışişleri Temsilcisi Mogherini o tarihlerde başka işi olduğunu söyleyerek gelmeyeceğini bildiriyor. İngiltere, konferans odağının İran karşıtlığı olması noktasında rahatsızlık beyan ediyor.
Bu arada İran’la nükleer anlaşmadan ABD’nin çekilmesini haksız bulan bazı AB üyesi ülkelerin İran’la ticaret ve mali ilişkiler için ABD yaptırımlarını devre dışı bırakacak özel bir düzenleme (INSTEX) üzerinde anlaşmış olmaları da Polonya’daki İran karşıtı konferansa adeta bir cevap niteliğini taşıyor. Diğer bir deyişle, ABD’nin İran konusunda Avrupa’yı bölme planları da sonuçsuz kalmışa benziyor.
Bu tepkiler üzerine Polonya ve ABD geri adım atarak, İran’ın ismen anılmadığı bir ortak açıklama yaparak konferansta ilk gün terörizm ve aşırı cereyanlar, füze gelişmeleri ve yaygınlaşması, denizcilik ticareti ve güvenliği ve bölgede vekaletler yoluyla yaratılan tehditler – dikkat edileceği üzere hepsi İran’la ilgili konular-, ikinci gün ise Suriye ve Yemen’deki insani krizler ile siber güvenlik gibi konuların ele alınacağını duyuruyorlar. Tıpkı geçen eylül ayında BM Güvenlik Konseyi'nde “İran” konusunda özel bir toplantı düzenlenmesini isteyen ABD’nin, Avrupa ülkelerinden gelen itiraz ve uyarılar üzerine, konuyu “nükleer silahların yayılması” olarak değiştirmeye mecbur kalması gibi.
Konferansa kimlerin hangi seviyelerde katılacağına dair resmi bir bilgi henüz yok. İran davetli değil, Fransa ve Rusya katılmıyor. AB’nin düşük seviyede katılacağı anlaşılıyor. Avrupa’nın isteksizliği katılımı genelde etkileyecek önemli bir unsur. Her şeye rağmen İran karşıtı İsrail ve Arap ülkelerinin Polonya’da hazır bulunmaları beklenebilir. Dolayısıyla daha şimdiden konferansın ABD’nin yandaşlarının figüranlık yapacağı, ana muhatabının bulunmadığı tuhaf bir gövde gösterisine dönüşeceğini söylemek mümkündür.
Ülkelerin çıkar ve öncelikleri farklı olduğu için ABD’nin İran karşıtlığını küreselleştirme çabalarının sonuçsuz kalma ihtimali yüksektir. Amerika artık herkesi arkasından sürükleyebilecek bir güce veya öyküye de sahip değildir. Üstelik haksız ve hukuka aykırı bir İran politikasıyla varabileceği fazla bir yer ise pek yoktur. Bu itibarla, konferansta alınabilecek kararların bir bağlayıcılığı, varılacak sonuçların ise bir kalıcılığı olmayacaktır. Böyle bir başarısızlık karşısında ABD işi pişkinliğe vuracak, Polonya ise itibar kaybına uğrayacaktır. Ve ABD tekrar bölgedeki İran karşıtı Arap dostları ile İsrail’e dönerek, İran’ı kuşatma çabalarına devam edecektir. Kuşkusuz, olası bir fiyaskoyu dikkate alıp Polonya konferansının toptan iptal edilmesi de mümkündür.
Peki Türkiye ne yapacaktır? Ne yapmalıdır? Ankara’nın an itibariye açıklanmış resmi bir kararı yoktur. İran nükleer anlaşmasını destekleyen Türkiye’nin komşumuz İran’ı köşeye sıkıştırmak amacıyla toplanacak bu konferansa yüksek seviyede katılması elbette doğru olmaz. Bununla beraber bilinmelidir ki ABD Türkiye’nin konferansa yaklaşımını yakından izleyecek, gerek İran yaptırımlarının geleceği gerek şu sıralarda gündemdeki Venezuela’ya ilişkin tutumu nedeniyle Ankara aleyhine olumsuz çıkarımları olabilecektir. Dolayısıyla Türkiye düşük profilli ve orta bir yol izlemelidir. Bölge ülkesi olarak kimin ne düşündüğünü, İran konusunda ülkelerin nerede olduklarını anlamak, bilmek bakımından Türkiye’nin Polonya’da bulunması gerekli ve teknik seviyede katılım sağlaması uygun, AB, Avrupa ülkeleri ve Tahran’la konferans öncesi ve sonrasında danışmalar yapılması da yararlı olacaktır.
*Emekli diplomat, eski CHP milletvekili