Silahını gömene mi sazını öpenlere mi selam?

Bakın Pir Sultan’ın sazına, iki eliyle ta havaya kaldırmış. Bakın Veysel’in sazına, gözleri görmese de sımsıkı kucaklamış. Bakın Neşet’in sazına, önünü iliklemeden eline almamış. Eline her saz alana belki ozan diyen çıkar, ama “halk ozanı” dediğin, başka bir şey demezler mi!

Google Haberlere Abone ol

Cemal Salman*

Son yıllarda CHP’nin siyasi çizgisini ısrarla “sağdan oy devşirme” üzerine kurması zaten çokça eleştiriliyor. En son, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ozan Arif olarak tanınan Arif Şirin’in vefatı üzerine sarf ettiği sözler, hem CHP tabanında hem Alevi kitlede hem sol-aydın çevrelerde tepkiyle karşılandı. Öyle görünüyor ki Sayın Kılıçdaroğlu, taban genişleteceğim diye partinin mevcut tabanını eritmeye doğru koşar adım gidiyor. Sağ çizgide bir haber sitesi, haberi şöyle verdi: “Kılıçdaroğlu ülkücülere şirin gözükmek için Ozan Arif’i övdü”.(1) “Sağ cenahta” şirin siyasetin karşılığı bu. Buna rağmen, siyaseten başka kesimlere de göz kırpma, “ülkücülere şirin gözükme”, dindarlara açılma vs. partinin eğilimi olabilir. Bu siyaset tarzının (en azından seçimler düzeyinde) bir işe yaramadığı rakamlarla ortada. Meselemiz de zaten bu değil.

Siyaseten modadır, şiirle türküyle hitabet. Kılıçdaroğlu da kervandan geri kalmayayım dedi muhtemelen. Ozan Arif mesajı, bunun bir örneğiydi. CHP genel başkanı vasfıyla, hele de seçim öncesi, “ülkücü” tabana selam etmek gerekmiştir. Ne güzel. Tabanın sevdiği bir “ozan” ölmüş; eh bu da vesiledir. Ne âlâ… İlla bir şey demek gerekiyorsa, “Ozan Arif de şöyle has ozandı, böyle büyük türkücüydü.” deyip bitirmek yetmez miydi? Daha ne? Fakat bir tarafı öveceğim diye tarihi yanlışlara düşmek; bir türkücüyü öveceğim diye Pir Sultan’ı, Emrah’ı, Veysel’i, Ertaş’ı işin içine katmak, Hızır Paşa hikâyesini burada anmak nedir?

Burada ne CHP ya da Kılıçdaroğlu’nun siyasi çizgisi, ne Ozan Arif’in siyasi geçmişi ya da pozisyonu üzerinden yazılıp çizilen onca şeye eklenme niyetim var. Ozan Arif’in siyaseten durduğu çizgi kimseyi ilgilendirmez. Milliyetçidir, Turancıdır, ülkücüdür, Türkçüdür. “Davası Türk-İslam ülküsü”dür… Amenna. Sadece bunlardan iş çıkaracak değiliz. Bir insan sadece milliyetçi diye övülmeyi de sövülmeyi de hak etmez. Hayatta değil, cevap şansı yok. O yüzden şahsı değil fikri, “eseri” bağlar bizi. Madem kendine “ozan” diyor, yazdığına söylediğine bakılır. Yeter ki yazdığı söylediği ozanlığa yakışır olsun. Mesele şu ki CHP Genel Başkanı kurduğu her cümleyle, andığı her isimle bir “siyasi” mesaj da vermiş olur. Bu mesaja karşı da Alevi kurumları, partinin mensupları, diğer siyasiler, aydınlar “siyaseten” çokça cevap yazdılar. Ben başka bir yerden konuşacağım. Bahsi geçen anmada Ozan Arif bu coğrafyanın koskoca halk ozanları arasına katılırken, Anadolu, ozanlık, gelenek, saz, sevgi, hoşgörü, haksızlığa direnme vb. üzerinden güzellemeler vardı. O gelenek öyledir de Ozan Arif bunun neresinde? Biraz buna bakacağım.

Evvela şuradan başlayalım: CHP, siyaseten SHP-DSP ile de temsil edilmiş sosyal demokrat gelenektendir. Ecevit, Erdal İnönü, Deniz Baykal, önceki başkanlarından… Buyurun Ozan Arif dilinden, bu geleneğe “övgülere”. Siyasete katılacak gençlere, öğüt veriyor ozan: “Ecevit'le birlik olmanız için/DSP denilen partiyi seçin/Solun üstüne de soğuk su için/Çünkü solculuktan caymanız şarttır… SHP’ye niyet var ise bakın/Atın kuyruğunu bırakman sakın/ASKİ’yle İSKİ’yle bu halkı yakın/Halkçı olup halkı soymanız şarttır… CHP’ye girerseniz çıldırıp/Deniz gibi ağzınızı doldurup/SHP’ye DSP’ye saldırıp/Solda bol bol nifak yaymanız şarttır”. Bir başka şiirinde, birkaç gün padişah olsa, ne yapacağını anlatıyor: “Önce solcu liderlerden başlardım./Deniz'le Murat'ı fena haşlardım./Hırlaştıkça peşlerinden taşlardım./Yetiştikçe bir ton sopa verirdim. … Ecevit'e kimler ne derse desin, /Bırakırdım Hikmet Çetin'i yesin, /Erdal'la ilgili kararım kesin; /Tipsizlikten adli tıpa verirdim”. Giderek el artırıyor sonra, “hoşgörülü ozan”. Rahşan Hanım’a göbek attırıp Ecevit’e tepsi tutturuyor. Erdal İnönü’ye elinde yağlı bezle “deve kıçı” sildiriyor: “Rahşan Hanım neşe katsa/Kahvelerde göbek atsa/Ecevit de tepsi tutsa/Yakışmaz mı yakışmaz mı… Boyu uzun nasıl olsa/Bir de yağlı bir bez alsa/Erdal deve kıçı silse/Yakışmaz mı yakışmaz mı?”(2)

Ozan Arif nezdinde, “Anadolu ozanlık geleneğine” selam ediyor Sayın Kılıçdaroğlu; sevgi, hoşgörü, direnme damarından… Bu gelenekte ırkçılığı, küfrü, nefreti; aşağılamayı, hakareti “ozanlık” sayan olmuş mudur acaba? Şimdi burada okurdan özür dileyerek, Ozan Arif’in kendi resmi sayfasından okuduğum şiirlerinde geçen birkaç ifade, dize yahut “küfür” aktarayım. Benim ağzıma alacağım laflar değil; ama gayet ortalıkta, gayet açık seçik yayımlamış “ozan”, hoşgörünüz: “… Soyun sopun belli değil, ibn-i sebe bozuntusu, kanı bozuk, halkın yüzde seksen beşi bozulmuş, itler, pi..ler, edepsizler, arsızlar, veled-i zina, vay namussuz, nankör piskopat, Müslüman soysuz olmaz/şerefsizlik yapmayın, sapı silik, feminist kalık, akademik ünvanlı bin küsür ipsiz sapsız/bunlar k…pe tamam da peki ya siz nesiniz… Yoksa katlin şart köpek… Ulan Bulgar/Ulan domuz çobanı/ Rahat dur da, benzetmeyek Yunan'a… Yal düşmanı üç beş silik… Bir çoban, on köpek, yüz küsür koyun… seçtikçe kuduran azan cinsinden/ite bile uçkur çözen cinsinden … Yavşağın ağzıyla, bitin ağzıyla! Kemik yalayıcı itin ağzıyla... Benim bacım türbanla mektebine giremez/onların ki çırçıplak hiç kimse bir şey demez… Seksende otuz binmiş vesikalı fahişe/Şimdi tam çeyrek milyon, yayılmış kıyı köşe/Vesikalı bu ise peki vesikasızı/Onlar hızlı sosyete dersem asarlar bizi.” vb. vb…(3) Bunları “Türklüğe” tehdit olarak gördüğü kim varsa, ona savuruyor: Kürt, Bulgar, Arap, Ermeni, Yunan, Rum dölü, komünist, kızıl, laikçi, aydın, açık giyinen, cinsel eğilimi başka, ateist, namazsız-niyazsız; hatta yer yer “milliyetçi” geçinenler, partisinde tutmadığı taraf, İslamcılar, dinciler vs… Siyaseten karşısında gördüğünü dümdüz geçiyor “ozan”. Kafasında hep bir “onlar” var; eline geçirse bir kaşık suda boğacağı birileri. “Ozan Arif’in diğer ozanlardan hiçbir farkı yok.” derken, bütün bu sözlerden haberdar mıdır; yahut daha kötüsü, bütün bunların altına imza atıyor mudur Sayın Kılıçdaroğlu?

Anadolu’da halk ozanları haksızlığa karşı durmuştur evet. İster hükümdar ister kadı, ister paşa ister bey; kimden zulüm gördüyse ona ses yükseltmiştir. Kimi yergi ile kimi doğrudan, sadece aşktan hasretten değil, siyasetten de alıp yürümüştür. Ama kendi toprağında şu dinden, şu dilden, şu inançtan, şu kültürden diye fikren beğenmediğine küfür savuran, kendi gibi olmayanı sıradan geçiren, herkesi düşman bilip herkese “cihat” açan bir halk ozanı tanımıyorum ben: “Cihat gardaş bu cihat, hele hele dur hele… Türk’e ve İslam’a ters düşen zikri/Yutanlar da bize hesap verecek…. Vatan satsa bir kişi anında biter işi… Olursa olsun olay/Alay var alay alay…” (4) Şimdi bana burada o “sevgi, hoşgörü, haksızlığa karşı direnme” dolu ozanlar geleneğinden, bu dizelerin bir benzerini daha bulup getirecek var mıdır? Cihat yolunda koşanla “Biz tarik-i aşkın âşıklarıyız” diyen Emrah bir olur mu? Emrah ki sadece aşkın fethini bilir, “Güzel sevmek bir sarp kale/Ya alınır ya alınmaz” der. Âşıksa bülbüle, fidana âşıktır. Ozan Arif “En güzel fikir bizde” diye “gümbür gümbür ileri” marşı söyler; Emrah’ın düşeceği yol, gene sevda hasret yoludur: “Yâra gidecek günümdür/Düşem yollara yollara” der. Bu iki dili hangi akıl, hangi fikir, nasıl yan yana getirir? Mor menekşe boyun eğip, gül kızarmaz mı hicabından!

Ne diyor Sayın Kılıçdaroğlu, o ozanların “en büyük silahları sazları” imiş. Öyledir. Fakat Ozan Arif onunla aynı fikirde değil ne yazık ki: “Tükürürsek boğarız/itlerde yanılmasın… Silahları gömdük biz/unuttuk sanılmasın”(5) diyor. Silah gömen militanla sazına gömülenin “hiç farkı” olmaz mı! Tek silahı sazıysa, niye gömsün demezler mi?

Bakın Pir Sultan’ın sazına, iki eliyle ta havaya kaldırmış. Bakın Veysel’in sazına, gözleri görmese de sımsıkı kucaklamış. Bakın Neşet’in sazına, önünü iliklemeden eline almamış.

Eline her saz alana belki ozan diyen çıkar, ama “halk ozanı” dediğin, başka bir şey demezler mi!

(1) https://www.ensonhaber.com/kilicdaroglu-ozan-arife-ovgu-yagdirdi.html

(2) Siyasetname, Padişah Olsam, Yakışmaz mı?

(3) Alıntılardaki yazım hataları, Görün Allah Aşkına, Allah Seni Islah Etsin, Bilmece, Başımızda Bela Var, Beyler Dinleyin, Bozulmuş, Beyler Dinleyin, Hesap Verecek, Ayıramaz, Adil Düzen, Nesin, Şerefsizlik Yapmayın, Şu Aydınlar! ve Siz, Ben Oniki Eylül’ün Nesini Seveceğim… (Alıntılardaki yazım hataları, doğrudan alıntıdan kaynaklıdır.)

(4) Şikâyet, İkaz, İhtar, Yemin, Dur Hele,

(5) İkaz

*Dr. İstanbul üniversitesi