31 Mart seçimleri: Belediye-nüfus ilişkisi
31 Mart yerel seçimlerinin en ilginç sonuçlarından birisi belediye başkanlığı sayısı ve alınan oy yüzdesi açısından birinci olan Cumhur İttifakı, nüfusun yüzde 39,04’ünün yaşadığı yerleşimlerinin yerel yönetim başkanlığını kazanmışken, daha az belediye başkanlığı kazanan ve daha az oy yüzdesine sahip muhalefet partileri ise nüfusun yüzde 54,67’sinin yaşadığı yerleşimlerin başkanlığını kazandı.
Ekrem Tükenmez*
31 Mart 2019 tarihinde yapılan mahalli idareler genel seçimi, ittifaklar, bitmeyen sayımlar, seçilene değil kaybedip ikinci gelene mazbata verilmesi, YSK tarafından iktidar blokunun itirazlarının tamamına yakının kabul edildiği, HDP’nin hiç, diğer muhalefetin itirazlarının ise çoğunun kabul edilmediği kararlarla tarihe geçecek.
31 Mart seçim sonuçlarına yönelik çok sayıda değerlendirme yapılıyor. Ancak seçim sonuçlarını herkes kendi bulunduğu yerden, hoşuna giden ya da önemli gördüğü konumdan değerlendiriyor. Seçim sonuçlarını oy oranları, belediye başkanlığı sayısı üzerinden değerlendirmek, bir kriter olarak kabul görmektedir. Bunlar, siyasi tabloyu anlaşılır kılması açısından fikir verse de yerel seçimlerin başka açılardan da değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü yerel seçimler, kendisinden sonraki beş yılın kurucu dinamiğini de oluşturmaktadır. En azından AKP’nin iktidar döneminde bu böyle olmuştur.
2014 – 2019 yılları arasında referandum, cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği olmak üzere yapılan beş seçimde iktidar blokunun başarısında, 2014 yılındaki yerel seçimde alınan başkanlıkların etki gücünün çok belirleyici rol oynadığı yadsınamaz.
Yerel yönetimlerin en güçlü ve belirleyici öznesi belediye başkanlığıdır. Yerel yönetimlere bırakılan görev ve yetkilerin çok büyük bölümü de belediye başkanlarının uhdesindedir. Karar organı belediye meclisi olarak tanımlanmasına karşın meclisin çalışmasından, kararların alınmasına kadar başkan oldukça yetkilidir. Yürütme gücü, kaynakların dağıtımı ve önceliği başkanlık tarafından belirlenmektedir. Yasalarla meclisin temsiliyet esasından çok, güçlü başkanlığı destekleyecek şekilde oluşum biçimi de eklenince başkanlık kurumu adeta tek adam yönetiminin yereldeki versiyonudur.
Yerel yönetimler, toplumla en yakın ilişki kuran iktidar organı olmasının yanında halkın da devletle doğrudan ilişki kurabileceği ve taleplerini, eğilimlerini en kolay biçimde yansıtabileceği kurumlar olduğu için belediye başkanlığının önemi daha da artmaktadır. Buradaki ilişki bir seçmen ilişkisinin ötesinde yerelde yaşayan herkesin yani nüfusun tamamıyla kurulan bir ilişkidir. Dolayısıyla yerel yönetimin (başkanlık) olumlu veya olumsuz etki gücü yaş, cinsiyet, kimlik ve sınıfsal her kesime kolayca ulaşabilmektir. Yerel yönetimin bir başka fonksiyonu da merkezi iktidar ile toplum kesimleri arasında kurulan ideolojik, ekonomik, kültürel ilişkide kolaylaştırıcı ya da zıtlaştırıcı/zorlaştırıcı etki gücüne sahip olmasıdır.
Türkiye’de yerel yönetim mevzuatına göre büyükşehir belediyesi ve büyükşehir sınırları içinde kurulu ilçe belediyeleri yerel yönetimin iki katmanını oluşturmaktadır. Her iki belediye de her yaşam mekanına dolaysız ulaşım örgütlenme ağına sahiptir. Ancak toplum açısından kentin ölçeğine bağlı olarak insanların kentin her köşesine erişim, ulaşım, yaşam kalitesi, istek ve beklentisi daha çok büyükşehir belediyesinden olmaktadır. İnsanların önemli bir kesiminin zamanının çoğunu, ikamet ettiği ilçe sınırlarından farklı yerlerde geçirmesi, ayrıca yetki, görev, sorumluluk ve bütçeleri nedeniyle de büyükşehir belediyelerinin etki gücü, ilçe belediyesine göre daha fazladır. Örnek vermek gerekirse 2019 yılı Türkiye kamu idareleri bütçesi 1 trilyon 29 milyar 334 milyon olarak öngörülürken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi konsolide bütçesi 58 milyar 801 milyon yani tüm kamu idarelerinin yüzde 5,7’si gibi yüksek bir ekonomik gücü bulunmaktadır. Bu nedenle büyükşehirlerde, belediye başkanlığı açısından büyükşehir belediye başkanlığının ilçe belediye başkanlığına göre önemi ve değeri daha fazladır. Diğer yerlerdeki yerel yönetimlerde böyle bir farklılaşma yoktur.
31 Mart yerel seçimlerinin en ilginç sonuçlarından birisi belediye başkanlığı sayısı ve alınan oy yüzdesi açısından birinci olan Cumhur İttifakı, nüfusun yüzde 39,04’ünün yaşadığı yerleşimlerinin yerel yönetim başkanlığını kazanmışken, daha az belediye başkanlığı kazanan ve daha az oy yüzdesine sahip muhalefet partileri ise nüfusun yüzde 54,67’sinin yaşadığı yerleşimlerin başkanlığını kazandı. Köylerde yaşayanlar ise nüfusun yüzde 6,24’ünü oluşturuyor. Oysa 2014 yılında yapılan seçimlerde, bugünkü Cumhur İttifakı'nı oluşturan partiler hem oy yüzdesi, hem belediye başkanlığı sayısı çoğunluğunu hem de nüfusun yüzde 71,73’ünün yaşadığı belediyelerin başkanlıklarını kazanmışken muhalefet partileri, nüfusun yüzde 21,20’sinin yaşadığı yerleşimlerde başkanlık kazanmıştı. Bu açıdan HDP’nin 24 Haziran’da batıdan aldığı yaklaşık 3 milyon oyu, stratejik olarak muhalefet partilerine yönlendirmesiyle 2014 seçim sonuçlarının tekrarlanmasını önlemede büyük belirleyici olduğu akılda tutulmalıdır. 24 Haziran’da Adana, Ankara, Antalya, Mersin ve İstanbul’da aldığı 1 milyon 815 bin oyu stratejik kullanıma yönlendirince 27 milyon kişinin yaşadığı yerleşimlerin başkanlıkları tersine dönmüş oldu. Yine 2014 yılındaki seçimlerde bugünkü iktidar bloku karşısındaki muhalefetin kazanmış olduğu bazı belediyelerin de el değiştirmesinin önüne geçilmiş oldu.
Hem büyükşehir dahilindeki hem de büyükşehir haricinde kalan ilçe belediye başkanlıkları ile il merkezleri ve beldeler düzeyinde sonuçlara bakıldığında durum ters şekilde iktidar bloku yüzde 58,14 muhalefet ise yüzde 35,52 düzeyindeki yerleşimlerin başkanlıklarını kazandı.
Büyükşehir sınırları içinde kalan ilçelerin ortalama nüfusu 122 bin 341 kişi iken büyükşehir belediyesi olmayan illere bağlı ilçelerinin ortalama nüfusu ise 12 bin 397 kişidir. Büyükşehir kapsamı dışında kalan illerin merkezlerinde ortalama 140 bin 660 kişi yaşıyorken beldelerde ise ortalama 3 bin 166 kişi yaşamaktadır. Değerlendirmelerde bu verileri de dikkate almanın doğru olacağını düşünüyorum. Mesela büyükşehir ilçelerinde AKP’nin kazandığı belediyelerin ortalama nüfusu 120 bin 527 civarında iken CHP’nin kazandığı bu kapsamdaki belediye nüfusları ortalaması 172 bin 940 kişidir. Büyükşehir olmayan illere bağlı ilçelerde ise MHP’nin kazandığı ilçelerde ortalama 9 bin 671 kişi, AKP’nin kazandığı ilçelerin ortalama nüfusu 10 bin 104, CHP’nin kazandığı ilçelerin ortalama nüfusu 16 bin 763 iken HDP’nin kazandığı ilçelerin ortalama nüfusu 46 bin 339 kişiden oluşmaktadır.
31 Mart 2019 yerel seçimlerini anlama ve anlamlandırma çabaları, nüfus bilgileri ve seçim sonuçları üzerinden aşağıdaki tablolar üzerinden yapılacak değerlendirmelerle çoğaltılabilir. TÜİK, YSK ve farklı basın verilerinden yararlanarak hazırlanan verilerin toplamlarında tutarsızlar görülebilir. Bunun sebebi 2014 sonrasında üç belde ilçe haline, nüfusu 2 bini aştığı için üç köy ise belde haline getirilmiş olup, 31 Mart seçimlerinde üç ilçede de seçimler iptal edildiği için toplamlarda farklılıklar oluştu.
*Editör