Gezi Davası: Sivil toplumculuğu, itiraz hakkını yok etme davası
Gezi Davası ile asıl yargılanan, mahkum edilmeye çalışılan, Yiğit Aksakoğlu'nun dün savunmasında da işaret ettiği gibi, Türkiye'de zaten can çekişen sivil toplumcu çalışma ve mücadeleleri bitirmek, sonlandırmaktır. Yoksa Taksim Dayanışması'ndan Mücella Yapıcı'nın beş yıl önce kesinleşmiş beraat aldığı aynı davadan bir kez daha sanık yapılmasını başka nasıl yorumlayacağız?
Abbas Karakaya
Gezi davasının ilk duruşması bugün (24 Haziran 2019) Silivri'de görüldü. Davaya ilgi yüksekti. Destek amaçlı gelen bir sürü insan salonun dışında kaldı. Seçim sonucunun bir etkisi olsa gerek, hakimlerinden jandarmasına ve dinleyicilere kadar herkeste bir olumlu, saygılı, gerilimsiz bir hava vardı. Tutuklu yargılanan Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu da moralli göründüler. Hakim huzuruna geliş ve gidişlerinde ayakta alkışlandılar. CHP'li, HDP'li birçok milletvekili ve TİP'in iki milletvekili, Turgut Kazan da davayı izleyenler arasında idi. Bu genel olumlu hava, yoğun katılım ve güçlü savunmalar izleyiciler arasında tahliye ve beraat kararı beklentisi yarattı.
Bugün sırasıyla Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay savunmalarını yaptılar. Tüm savunmalar çok güçlü ve etkileyiciydi. 657 sayfalık iddianame ne kadar tutarsızlıklar, kopukluklar, keyfi, insan mantığını ve aklını ve hayatın olağan akışını zorlayan, imkânsız durum ve çıkarımlarla doluysa; bugün savunma yapan beş kişinin savunmaları da o ölçüde tutarlı, belirli bir mantık veya sistematik içinde yazılmış, seslendirilmiş şahane sunumlardı. Savunma yapan beş kişi iddianame metnin nasıl çalakalem, kanıt sunmak gibi bir sorumluluktan azade 'fantastik' bir metin olduğunu verdikleri birçok örneklerle gösterdiler. Fethullah Gülen cemaatine yakın, daha sonra "FETÖ" soruşturmaları sırasında tutuklanan/firar eden savcı ve polislerin yürüttüğü soruşturmalara dayanan iddianamenin Balyoz, Ergenekon davalarının iddianamelerini akla getirdiğini savunma yapan beş kişi de işaret etti.
Dün savunmalarını dinlediğim, ne yazık ki sanık sandalyelerine oturtulmuş insanların ortak noktalarından biri de iyi eğitimli, donanımlı insanlar olmalarıdır. Her biri kendi meşrebince yaşadıkları toplumun sorunlarına çözümler arayan sivil toplumcu uğraş ve mücadeleler içinden gelen insanlar olmalarıdır. Bu yüzden, Gezi Davası ile asıl yargılanan, mahkum edilmeye çalışılan, Yiğit Aksakoğlu'nun dün savunmasında da işaret ettiği gibi, Türkiye'de zaten can çekişen sivil toplumcu çalışma ve mücadeleleri bitirmek, sonlandırmaktır. Yoksa Taksim Dayanışması'ndan Mücella Yapıcı'nın beş yıl önce kesinleşmiş beraat aldığı aynı davadan bir kez daha sanık yapılmasını başka nasıl yorumlayacağız? Sorgulayıcı, kamunun hakkını arayan, savunan yurttaşlarını kendine düşman bellemiş siyasal iktidar ülkenin en kıymetli kaynağı beşeri sermayesini öğütmeye, onlara zulmetmeye devam ediyor. Aynen KHK ile işinden, aşından edilen binlerce insana, barış imzacısı akademisyenlere yaptığı gibi.
Bugün dinlediğim savunmalardaki dikkat ve özen ise, iddianamenin nasıl gayriciddi yazılmış bir 'anti-hukuk' metni olduğunu daha güçlü bir biçimde göz önüne seriyordu. Dahası, entelektüel bir dikkatin ürünü, belgelerle desteklenmiş bu savunmaların Gezi Direnişi'nin ayrıntılı tarihi yazılırken başvurulacak, çok işe yarayacak metinler olacağını da not düşelim.