Türkiye mi Batı'dan, Batı mı Türkiye’den vazgeçiyor?

Son zamanlarda ‘simbiyotik’ bir hal alan ilişkiler S-400’ler ile tamamen kopma noktasına geldi. Putin, Türkiye aracılığıyla NATO’nun kalbine S-400’leri yerleştirdi.

Google Haberlere Abone ol

Oktay Candemir*

1974 Kıbrıs Harekâtı'nda Türk pilotlar, aralıksız saldırıyor, gemilerden gelen ‘biz Türk’üz ateş etmeyin’ uyarılarını dikkate almıyorlardı. Türk gemiler kendi uçaklarına ateş edemiyordu. Gemi mürettebatı kendilerinin Türk olduğuna bir türlü Türk pilotlara inandıramıyordu, İlk saldırıda Kocatepe batırıldı. Mareşal Fevzi Çakmak gemisi, denizdeki Kocatepe mürettebatını kurtarmak isterken uçakların saldırısına uğrayarak ağır yara aldı. Türk gemiler yaralı olarak Mersin limanına doğru kaçmaya başladı.

Türk uçakları, görevlerini başarı ile yapmanın mutluluğu içinde üslerine dönerken bir telsiz anonsunda Türk gemilerinin Baf açıklarında saldırıya uğradığını haber alacaklar ama üslerine dönene kadar gerçeği anlayamayacaklardı.

Acı haberi sonra öğrendiler. Kendi gemilerini vurmuşlardı. Kocatepe batmış, diğer gemiler ağır yaralı olarak ertesi günü Mersin limanına ulaşabilmişti. Kocatepe savaş gemisinde 54 denizci hayatını kaybetti. Kurtulanlar denizde sallar üzerinde bir gün kalmışlar, ertesi günü İsrail balıkçıları tarafından kurtarılmıştı.

ABD bile o arada Türkiye'yi kendi gemilerini vurduğuna dair bilgilendirmiş, ama Türkleri buna inandıramamıştı.

Bu trajikomik mevzuyu anlatmamın sebebi ise son günlerde Doğu Akdeniz’de meydana gelen gelişmeler ve Türkiye'nin neler yapabileceğine dair kafamda ki soru işaretleri.

Türkiye yine kendi gemilerini vurur mu?... Bilemem ama son olarak AKP hükümeti tarafından bir süre önce Doğu Akdeniz’de doğal gaz ve petrol aramaları için 2 milyar dolar bütçe ayrıldı ve iktidara yakın bir firma o bölgede çalışmalara başladı. Ancak milli sondaj gemisinin yürüttüğü çalışmalardan bir şey çıkmayınca 2 milyar dolarımız heba olup gitti. İşi uzmanına değil de, kendine yakın olana veren AKP hükümeti bir kez daha başarısız oldu.

Doğu Akdeniz’de İsrail, ‘Afrodit, Tamar, Leviathan’da doğal gaz arama faaliyetlerini başarıyla sürdürürken, ‘bizimkiler’ henüz bir şey bulamadılar. Bulamadıkları gibi İngiltere, Amerika, İsrail ve Rusya'nın doğal gaz buldukları noktalarda hak iddia ediyorlar. Türkiye'nin Akdeniz’deki egemenlik haklarına baktığımızda bu konuda hak iddia etmesi doğal ama bunu yaparken diplomasiden uzak, ‘Dünya beşten büyüktür’ gibi hamasi politikalarla yapması Türkiyeyi yalnız ülke durumuna düşürüyor.

S-400’leri iyi para ile satan Ruslar bile Türkiye'nin bu tutumundan duydukları rahatsızlığı sık sık dile getiriyor.

Çıkış yolu arayan Türkiye 50 yıldır tanımadığı AB üyesi Güney Kıbrıs Rum Devleti’ne doğal gaz arama çalışmalarında iş birliği teklif etti. Anlaşılan o ki Türkiye, Kıbrıs Rumları ile barışmaya hazırlanıyor.

Türkiye için Doğu Akdeniz’in bu kadar önem arz etmesinin en önemli nedeni ise Suriye’nin kuzeyinde ortaya çıkan Kürt Bölgesi. S-400 alımı ile ABD ve AB’ye ‘Kürtlerden vazgeçin, benimle çalışın’ mesajı veren ya da şantajı yapan Türkiye, aynı zamanda Suriye’nin kuzeyinde ortaya çıkan Kürt bölgesini kendisi için ‘Yüzyılın en büyük tehdidi’ olarak görüyor.

‘Kürt’ fobisi nedeniyle Rumlarla barışmaya hazırlanan Türkiye, bu uğurda ekonomide meydana gelecek büyük krizleri bile göze almış durumda.

S-400 ve Doğu Akdeniz’de uygulanan politikaların ekonomik faturasının çok ağır olması bekleniyor.

Türkiye devleti son zamanlarda ‘Kürt fobisi’ nedeniyle ‘muasır medeniyetler’ ile tüm ilişkilerini bozdu. Yüz yılda kurulan ekonomik ve siyasi ilişkiler Rojava bölgesinin ortaya çıkmasıyla beraber beş yılda çöpe atıldı.

"Türkiye Batı'dan vazgeçiyor, yüzünü Doğu'ya dönüyor"diyenlerin ıskaladığı gerçek şu: Galiba, Türkiye Batı'dan değil, Batı Türkiye’den vazgeçiyor.

Son zamanlarda ‘simbiyotik’ bir hal alan ilişkiler S-400’ler ile tamamen kopma noktasına geldi. Putin, Türkiye aracılığıyla NATO’nun kalbine S-400’leri yerleştirdi.

Kendisine Ortadoğu’da yeni müttefik ‘Kürtleri’ bulan egemen güçler için Türkiye ‘olmazsa olmaz’lıktan çıkıyor. Türkiye’de bunu gördüğü için son kozlarını masaya yatırıyor.

Yüzünü Batı'dan Doğu’ya dönen ya da dönmek zorunda kalan Türkiye'nin İran, Rusya, Araplar ve Kürtler ile tarihsel ilişkilerinin iyi olmadığını düşünürsek Türkiye için ‘Yukarı tükürsen sakal, aşağı tükürsen bıyık’ durumu söz konusu.

Sıkışıp kalan bir Türkiye’den söz ediyoruz artık. ‘Kürt çıkmazı’ nedeniyle Türkiyeyi zor günler bekliyor.

Anlaşılıyor ki, ‘Kürt anasını görmesin’ politikası oldukça pahalıya patlayacak.

1974’de kendi gemisini batıran Türkiye'nin son yıllarda uyguladığı politikalar nedeniyle bu defa ülkeyi batırmasından endişe ediyorum.

*Gazeteci