Etil dersem iç, metil dersem öl: Rakı piyasasında neler oluyor?
Sahte rakı şişesi, ambalajı, bandrolü hatta içim tadıyla orijinalinin kopyasını üretenlerin yaptığı rakıya verilmesi gereken isim. Yani para kalpazanlığından farkı yok. Bu işi yapanlar genellikle daha organize ve yüksek miktarlarda üretim yapıp meyhane, otel gibi yerlere satış yapıyorlar.
Grand Korçi
Geçtiğimiz günlerde başta Adana ve Mersin olmak üzere birkaç ilimizde, içilen ‘vergisiz’ rakılardan dolayı 22 ölümlü vaka yaşandı. Ölmeyen ama olumsuz sağlık etkilenmesi yaşayanların sayısını ise bilmiyoruz.
Bu konuda basında yer alan haberlerin pek çoğu eksik ya da hatalı bilgi içeriyor. Konuyla ilgili yeterli araştırma yapmayan muhabirlerin kaleminden ya da kamerasından çıkan çarpık haberler sonucu bir kanıya varmaya çalışıyoruz. Peki neler oluyor, insanlar neden ölüyor? Bu soruların olası yanıtlarını ve konunun çerçevesini başlıklar halinde ele almakta fayda var.
RAKI BENZERİ ÜRÜN, KAÇAK RAKI, SAHTE RAKI MESELESİ
Öncelikle kavramları ve terimleri yerli yerine oturmakta fayda var. Zira bu konudaki kafa karışıklığı bir hayli fazla. Kafa karışıklığının yanı sıra ‘piyasada’ yaşanan gelişmeler bazen tanım koymayı dahi zorlaştırıyor.
Benim ‘rakı benzeri ürün’ dediğim şey, son yıllarda insanların tarımsal kökenli etil alkol (TKEA) içine anason aroması ya da yağı karıştırıp, acı tadı alsın diye aktif karbon filtreden geçirdikleri ve gliserin ya da şeker koyarak ürettikleri bir içki türü. Bu içki türüne, anason içerdiği için su katılınca beyazlaması ‘rakı’ diye adlandırılmasına sebep oldu ancak gerçek rakı ile bir alakası yok. Bir içkinin rakı diye tanımlanabilmesi için üzüm, incir, erik gibi şekerli meyvelerden elde edilen etil alkol ile yapılması şartı vardır. Ülkemizdeki mevzuat ve rakının coğrafi işareti, meyve işini daha da kısıtlamış ve üzümden elde etil alkolün rakıda en az yüzde 65 oranında bulunması şartını getirmiştir. Yeni Rakı ve benzeri rakılarda kalan yüzde 35’in TKEA olmasına müsaade edilir. TKEA ise şeker pancarı melası (ki memleketteki şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sonrası pancar alkolü neredeyse kalmadı ortalıkta.), buğday, arpa, mısır gibi hububatlardan elde edilir. Son dönemde Pakistan gibi ülkelerden ithal edilen şeker kamışı alkolüne de rastlanıyor ‘piyasada’. Yani insanlar evlerinde daha ziyade votka, likör gibi içecekler yapmaya uygun bir alkolü rakı benzeri ürün yapmak için kullanıyorlar. Çoğunlukla da bunu evde kendileri karıştırarak yapıyorlar. Eğer vatandaş bu içkiyi başkasına satmak amacıyla yapmıyorsa sahte rakı diye adlandırmamak gerek. Mevzuata göre yasak mıdır? Evet. Yani kaçak bir üretim söz konusu.
İkinci ve daha azınlıkta olan grup ise evlerde fermantasyon ve damıtım yoluyla rakı üretenler. Birinciye göre üretim konusunda daha bilinçli olan bu kitlenin yaptığı rakılar ve diğer içkiler dünyada ‘craft’ yani zanaatkar içki üretimi diye sınıflandırılıyor. Amerika’daki ismiyle ‘moonshiner’ ya da bizdeki tabiriyle ‘amatör damıtımcıların’ yaptığı rakılar yasal mıdır?
Mevzuatımıza göre hayır ancak sahte rakı diyemeyiz bu ürünlere. Satış amaçlı olmasa da üretimi yasak olduğu için kaçak içki diye tanımlanıyor.
Şimdi gelelim ‘piyasadaki’ gerçek kaçak rakı meselesine. Kendi tüketimi için değil de bunu satarak kâr elde edenler, çoğunlukla ‘rakı benzeri ürünü’ yüksek miktarlarda üretiyor ve çoğunlukla da çevrelerine satışını yapıyorlar. Evde kendisi yapmaya üşenenler ya da bu bilgiye sahip olmayanlar da müşteri kitlelerini oluşturuyor. Bunlara ilave edilecek bir diğer grup ise ticari damıtımcılar. Bunlar da genellikle boğma rakı diye bilinen rakıyı üreten ve satanlar. Boğma rakı ise bu topraklarda yüzyıllardır bilinen bir gerçek.
Sahte rakı şişesi, ambalajı, bandrolü hatta içim tadıyla orijinalinin kopyasını üretenlerin yaptığı rakıya verilmesi gereken isim. Yani para kalpazanlığından farkı yok. Bu işi yapanlar genellikle daha organize ve yüksek miktarlarda üretim yapıp meyhane, otel gibi yerlere satış yapıyorlar. Bu kişiler sahte rakıyı çoğunlukla TKEA kullanarak yapıyorlar. Zaman zaman daha ucuz olması ya da bilinçsizlik sonucu metil alkol kullanarak da üretim yapıp satıyorlar. Sadece çevresine satış yapan ancak şişe, etiket, bandrol gibi şeylerle uğraşmayan satıcılar da aynı durumda değerlendirilebilir. İşte ölümler çoğunlukla bu iki grubun sattığı rakılar sonucu meydana geliyor.
ETİL ALKOL İLE METİL ALKOLÜN FARKI NEDİR?
Etil alkol vücutta metabolize olan yani karaciğer tarafından işlenebilen bir alkoldür. Bundan dolayı her türlü içki yapımında kullanılan tek alkol türüdür. Metil alkol ise vücutta metabolize olmaz ve vücuda girdikten sonra formaldehid ve formik asit isimli iki kimyasala bozunur. Formik asit birikimi klinik semptomlar ile ilişkilidir ve toksiteden formik asit sorumludur. Retinada formaldehit oluşumu özellikle ‘kör sarhoş’ diye tanımlanan körlüğe neden olan optik papillit ve retinal ödeme yol açar.
İNSANLAR NEDEN ÖLDÜ?
Basına yansıyan haberler yorumlandığında içilen içkilerin ölümcül dozda metil alkol barındırdığı anlaşılıyor. Kaynaklar 10 ml. kadar küçük bir saf metanolün, optik sinirleri hasarladığından kalıcı körlüğe sebep olduğunu söylüyor. 30 ml. kadar bir hacmin ise ölümcül olduğunun altını çiziyor. Ortalama letal (öldürücü) doz olarak ise 100 ml. (vücut ağırlığının kg. başına 1-2 ml. saf metanol) beyan ediliyor. Metil alkolün içim tadı rahatsız edici olduğu için saf haliyle tüketmek pek mümkün değil. Dolayısıyla rakılık etil alkolün içine karıştırılması söz konusu.
RAKININ İÇİNE METİL ALKOLÜ KİMLER KOYUYOR?
Yukarıdaki bilgiler ışığında şöyle bir tahmin yapmak mümkün.
1. Öncelikle piyasaya yüksek miktarda sahte rakı süren şebekeler, daha da fazla kâr elde etmek için etil alkol ile metil alkolü belirli oranlarda karıştırıyorlardır.
2. Yakın çevrelerine karışım yoluyla yapılmış rakı satışı yapan kaçak rakı üreticileri aynı şekilde daha fazla kâr elde etmek için karıştırıyorlardır.
3. Damıtım yoluyla rakı yapanlar, yetersiz damıtım bilgisi nedeniyle hassas bir ayrım yapamıyorlardır. Damıttıkları alkolün içinde metil alkol kalıyordur. Bu rakıları başkalarına satıyor olabilirler.
4. Boğma rakıda olduğu gibi tek seferlik damıtım yapıp satıyorlardır.
Ancak meyve alkolünün damıtımı yoluyla ölümcül düzeyde metil alkol etmenin pek mümkün olmadığını da belirtmem gerekir.
SAF ETİL VE METİL ALKOLÜ KİMLER ÜRETİP SATIYOR?
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) geçtiğimiz günlerde lağvedilerek, düzenleme işi Tarım Orman Bakanlığı bünyesinde kurulan Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığı’na verildi. Bu kurumun web sitesinde alkol piyasasına ilişkin veriler halka açık bir şekilde ilan ediliyor. Şu anda etil alkol ve metil alkol dağıtım yetkisine sahip 88 firma mevcut. Bu firmalar dağıtımlarını, satış yetkisine sahip bayiler ya da firmalar aracılığıyla gerçekleştiriyorlar yahut doğrudan kendi tüketimleri için kullanıyorlar ya da doğrudan ilaç, boya vb. sektörlerdeki büyük müşterilerine satış yapıyorlar. İş satış noktalarına inince karışıyor günümüzde. İnternetten TKEA satışı yapan pek çok ruhsatsız firma olduğu gibi metil alkol için de aynı şey geçerli gibi duruyor. Oysa devletin elinde veriler mevcut ve sıkı bir denetimle rakıya katma amaçlı metil alkol alanlara erişmek çok zor değil. Şu anda polisin ve jandarmanın ihbar üzerine yürüttüğü baskınlar kimi zaman evlere şenlik görüntülere sahne oluyor ve sorunun kaynağına inmekten uzak gözüküyor.
ÇÖZÜM YOLLARI
Öncelikle sorunun adını doğru koymak gerekiyor. Tüm bu ölümler ve şimdilik bilmediğimiz başka sağlık sorunları rakının aşırı pahalı olmasından ve insanların rakıya erişememesinden kaynaklanıyor. Rakının aşırı pahalı olması da satış fiyatının üzerine bindirilen vergiler kaynaklı. Kimya Mühendisleri Odası (KMO) İstanbul Şubesi geçtiğimiz günlerde, ‘Alkollü içkilerdeki yüksek vergiler halkı öldürüyor’ başlıklı bir basın bildirisi yayınladı. Bence çok yerinde tespitler içeren bir uyarı metni. Rakı erişilemez bir arzu nesnesi olarak kalmaya devam ettiği sürece bu ölümler de zaman zaman karşımıza çıkacak. Örneğin 2017 yılında toplam 138 milyar TL olan toplam ÖTV'nin, 10 milyar TL’si alkollü içkilerden gelmiş. Aslında çok yüksek bir oran değil. Devlet rakı ve diğer alkollü içkiler üzerindeki doğrudan ve dolaylı vergileri vakit geçirmeden indirirse, vatandaşlarının ölümünü de engellemiş olacak. Üstelik bu uygulama ilk de olmayacak. 1946 yılında Recep Peker hükümeti artan rakı fiyatları karşısında, vatandaşların ispirto içmeye başladığını anlayınca fiyatları geri çekerek sorunun büyümesini engellemişti. Tarih her konuda ediyor da bu konuda neden tekerrür etmesin?
Çok doğal olarak rakının aşırı pahalı olması satış miktarlarını da azaltıyor. Daha önce ‘Rakı tüketimi neden düşüyor’ başlıklı ayrıntılı bir makalede yüksek fiyatların etkisini de ele almıştım. Rakı firmaları, insanların evinde ‘rakı benzeri ürün’ yapmalarından oldukça rahatsız görünüyorlar. Sahte rakı meselesi ise yıllardır bildikleri ve alışık oldukları bir mevzu aslında. Bu firmaların bir kısmı aynı zamanda TKEA satışı da gerçekleştiriyorlar. Şu anda kamuoyunu meşgul eden haberlerden rakı satışlarının artması gibi bir beklentileri olabilir. Oysa bu firmaların vatandaş ile aynı gemide olduklarının farkına varmaları ve vergilerin düşürülmesi için çok çok daha aktif tutum sergilemeleri ve çalışma yapmaları her kesimin faydasına olacaktır.
KMO’nun yukarıda bahsettiğim bildirisinde evde damıtım yaparak rakı üretenlere ‘amatör damıtımcı belgesi’ verilmesi ve kontrol altında tutulabilecek bir sistem kurulması önerisi var. Hiç de yabana atılacak bir öneri değil ve mutlaka kulak kabartılması lazım. Boğaz'dan balık tutmak için dahi bir belge alınmasının gerekli olduğu düşünülürse, öneri makul gözüküyor. Zira kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın insanlar salt hobi olarak dahi evlerinde içki üreteceklerdir. Bunu yasaklamak yerine kontrol altında tutmak daha akılcı bir yol. Bu kitle aynı zamanda içki kültürü konusunda da gelişmiş bir bilgi birikimi ve damak tadına sahip. İçki firmalarının ihtiyaç duyduğu bir kitle bu ve çekinmemeleri gerekiyor ancak henüz o farkındalık düzeyine geldiklerini söyleyemeyiz.
Son sözü de çilingirlerde dertlenen akşamcılara söyleyerek kapatalım. Tüketici olarak talep yükseltmek, bunu bir memleket meselesi haline dönüştürmek için hesabın gelmesini beklemeye gerek var mı?