Tanrı anlayışı ve deizm üzerine

Mesele bir deizm, ateizm ya da teizm meselesi değildir. Dünyadaki hızlı değişimle beraber elbette ki zihnimizdeki inanç ve Tanrı anlayışımız da değişmektedir; ancak bu durumu deizm veya ateizme yönelmek olarak yorumlamak kanaatimce doğru değildir.

Google Haberlere Abone ol

Hacı Sağlık*

Son dönemlerde Türkiye’de gençler ile ilgili olarak bir “deizm” tartışması yapıla gelmektedir. Bu tartışmaların odağında genelde gençler olsa da özelde dini eğitim kurumları olan imam hatip lisesi öğrencileri de yer almaktadır. Öyle ki bu konu başta medya olmak üzere bazı kurum ve kuruluşlar tarafından sık sık gündeme getirilip ele alınırken bazı kesimler tarafından da görmezden gelinerek aslında böyle bir sorunun olmadığı imajı verilmek istenmektedir. Bu yazımızda "Deizm tartışmaları ekseninde Tanrı tasavvuru nedir?", "Deizm, teizm, panteizm, pan-enteizm, agnostizm gibi kavramlar nedir?", "Aynı dine mensup inançlı kişilerdeki Tanrı tasavvuru aynı mıdır?" ve "Gerçekten nasıl bir Tanrı’ya inanıyoruz?" gibi soruların cevaplarını din felsefesi bağlamında ele alarak meselenin inançsal ve zihinsel arka planını irdelemeye çalışacağız.

Din felsefesine baktığımızda Tanrı ile ilgili klasik olarak üç temel anlayışın olduğunu görürüz:

a. Tanrı’nın varlığını kabul etmeyenler: Bu anlayışa felsefî literatürde ateizm denir.

b. Tanrı’nın var olup olmadığının bilinemeyeceğini savunanlar ki buna da agnostisizm (Bilinemezcilik) denir.

c. Tanrı’nın varlığını kabul edenler: Herhangi bir Tanrı’nın varlığını kabul eden anlayış içinde de “Nasıl bir Tanrı? Yani Tanrı’nın mahiyeti nedir?” sorularının cevapları ekseninde birbirinden farklı Tanrı anlayışları ortaya çıkmıştır ki bunlardan en öne çıkanlar şunlardır:

1. Teizm: Tanrı’nın varlığını kabul edip, O’nun ezelî, ebedî, evreni yaratıp yöneten, gerektiğinde ona müdahale eden ve her şeye gücü yeten bir varlık olduğu görüşünü benimseyen Tanrı anlayışıdır. Genel itibariyle İslam, Yahudilik, Hıristiyanlık gibi ilahi dinlerin Tanrı anlayışı teizm olarak kabul edilmektedir.

2. Deizm: Günümüzde önemli bir tartışma konusu olarak gündeme gelen deizm, herhangi bir Tanrı’nın varlığını kabul etmesine rağmen Tanrı’nın evrene müdahalesini reddeden bir Tanrı tasavvurudur. Deizme göre Tanrı evreni yaratmış, onun işleyişini planlamıştır; ancak daha sonra evrene müdahale etmemiştir. Tanrı’nın akılla bilinebileceğini savunan deizmin kökeni Aristoteles’e kadar uzanmakla beraber sistemli bir anlayış haline gelmesi Batı dünyasındaki Aydınlanma dönemine denk gelir.

Bu düşünce, Hıristiyanlık'taki kilise taassubu, baskısına ve batıl inançlara karşı dini konularda aklı ön plana koyan yarı dinî yarı felsefî bir Tanrı anlayışı olarak ortaya çıkmıştır.

3. Panteizm: Tanrı ile evreni bir gören bir anlayıştır. Spinoza tarafından sistemli hale getirilen panteizme göre Tanrı her şeyi kapsamaktadır. Bu düşünceye göre Tanrı evrendir, evren de Tanrı’dır. Yani evrendeki her şey Tanrı’nın bir yansımasıdır.

4. Pan-enteizm: Tanrı’yı bir yönüyle evrenin içinde bir yönüyle de dışında gören Tanrı anlayışıdır. Tanrı’yı çift kutuplu olarak ele alan bu düşünceye göre Tanrı soyut yönüyle evrenden ayrı ve aşkındır. Bu açıdan O, mutlak ve değişmez ve zamanın dışındadır. Somut yönüyle de O, evrenin içindedir ve bu açıdan da değişen ve zamanın dahilindedir.

Yukarıda belirttiğimiz Tanrı anlayışları dışında, Plotinus, Fârâbî, İbn Sînâ gibi filozoflar tarafından öne sürülüp evrenin Tanrı’dan çıktığını savunan sudûrcu Tanrı anlayışı; Hallac-ı Mansûr, Baba Tahir-i Uryân, İbnu’l-Arabî, Mevlana gibi düşünürler tarafından kabul edilip varlıksal boyutta değil de kemal, değer ve marifet boyutunda Tanrı ile evreni bir gören vahdet-i vücûdçu Tanrı anlayışları da vardır.Ayrıca, din felsefesinin bu klasik sınıflandırmaları dışında daha birçok Tanrı anlayışı ve yorumundan bahsetmek mümkündür.

Bütün bunlardan hareketle şu sorunun cevabını bulmamız gerekiyor: Bu kadar farklı Tanrı tasavvurunun ortaya çıkmasının nedeni nedir? Düşünce dünyasında Descartes’a kadar bilginin oluşumunun odağında varlık yer alırken Descartes’ın meşhur “düşünüyorum öyleyse varım” önermesiyle beraber bilginin ve tasavvur dünyamızın şekillenmesinde dikkatler bilince yani zihin dünyamıza yönelmiş oldu. Zihnimizin dışında bir varlık alanı var; ama bu varlığın neliğini, nasıllığını ve tasavvurunu belirleyen şeyin zihnimiz olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır. Aslında bilgilerimizin mahiyetini, düşüncelerimizi ve tasavvurlarımızı belirleyen şey bilinç ve zihin dünyamızdır. Buradan hareketle metafiziksel bir varlık olan Tanrı kavramına yüklediğimiz anlam ve onun tasavvurunu belirleyen şey de yine zihin dünyamız olmaktadır.

Bu eksende Tanrı ve O’nun evrenle ilişkisi hakkında yukarıda belirtmeye çalıştığımız birçok anlayış zuhûr etmiştir ve etmeye de devam edecektir.

Kalıtsal, çevresel, sosyal, psikolojik vb. etkenler ve sahip olunan eğitimin düzeyi ve niteliğinden dolayı bir birey olarak her insanın zihin dünyası birbirinden farklıdır. Buradan hareketle diğer varlık alanlarında olduğu gibi Tanrı anlayışında da her insanın tasavvuru zihin dünyasına göre şekillenmektedir. Öyle ki aynı din ve inanca mensup, aynı sosyal ve kültürel ortamda yetişen bireylerin zihnindeki Tanrı düşüncesi bile birbirinin aynısı değildir. Yüz sene önce yaşamış bir çiftçi ile şimdi aynı yerde yaşayan ve aynı inanca sahip bir çiftçinin zihnindeki Tanrı anlayışı aynı olmadığı gibi bir esnafla bir öğretmenin, bir gençle bir ihtiyarın hatta bir zengin ile bir fakirin Tanrı tasavvuru aynı olmamaktadır. Aslında yeryüzünde ne kadar insan varsa o kadar farklı Tanrı anlayışı mevcuttur; herkes kendi zihnindeki Tanrı’nın kuludur ve hepimiz sadece zihnimizdeki Tanrı’ya taparız.

Bunlardan hareketle son dönemlerdeki, “gençler deizme kayıyor” şeklindeki yorum ve tartışmaları meselenin doğru bir şekilde kavranamamasından kaynaklandığı kanaatindeyiz. Şu bir gerçek ki günümüzde gerek bilgi açısından gerekse de dijital alanda çok hızlı değişimler yaşanmakta ve bu değişim süreci bireyi ve toplumu her alanda etkilemektedir. Teknolojideki hızlı gelişim, var olan reel ve zihnî varlık alanları dışında yeni sanal dünyalar yaratmış ve bu sanal alemler gençlere kendini daha farklı ifade etme ve düşüncelerini açığa çıkaracak özgür bir hareket alanı yaratmaktadır. Bu hareket alanında gençler, her mevzuda olduğu gibi kendi zihin dünyalarını, buradaki değişimleri ve doğal olarak da zihinlerindeki Tanrı anlayışını da ortaya koymaktadırlar.

Mesele bir deizm, ateizm ya da teizm meselesi değildir. Dünyadaki hızlı değişimle beraber elbette ki zihnimizdeki inanç ve Tanrı anlayışımız da değişmektedir; ancak bu durumu deizm veya ateizme yönelmek olarak yorumlamak kanaatimce doğru değildir. Kaldı ki deizm, ateizm, agnotizm gibi yukarıda belirttiğimiz kavramlar felsefî kavramlar olup bu anlayışları kavrayıp benimsemek için derin bir felsefî birikim ve çalışmayı gerektirmektedir. Ayrıca günümüz Türkiye’sinde lise veya üniversite çağındaki gençlerin ekseriyetinin deizm gibi felsefî kavramlardan bihaber olduğu aşikardır. Mesele her alanda yaşanan hızlı değişimle beraber bilhassa gençlerin yeni varlık alanları ve sanal alemlerle tanışması sonucunda bu alanlar ekseninde kutsalı ve aşkın olanı yani Tanrı’yı anlama, yorumlama ve anlam arayışında yaşadığı zihinsel kargaşadır.

Sonuç: Tanrı soyut ve metafiziksel bir kavramdır. O, beşerî zihniyetin düşünce yapısının kavrayamayacağı kadar yüce, belli bir kalıba sığdırılamayacak kadar da aşkındır.

BAZI KAYNAKLAR

Ahmet Arslan, Felsefeye Giriş, Adres Yayınları, Ankara 2010.

A. Kadir Çüçen, Felsefeye Giriş, Asa Yayınları, Bursa 2003.

Cafer Sadık Yaren, Din Felsefesine Giriş, Rağbet Yayınları, İstanbul 2010.

Mehmet S. Aydın, Din Felsefesi, İzmir İ.F.V. Yayınları, İzmir 2008.

https://t24.com.tr/haber/milli-egitim-mudurlugu-calistayindan-imam-hatipliler-deizme-kayiyor,596337

https://www.haberturk.com/yazarlar/nihal-bengisu-karaca/2206873-deizm-genclerin-sorunu-olabilir-ama-sebep-yetiskinlerdir

*Dr., Araştırma Görevlisi, Çukurova Üniversitesi

Etiketler ateizm din deizm