Tasarımın gücü 

İki örnekte de gördüğümüz üzere, ülkelerin ve firmaların sektörel alanlarda nasıl gündem belirleyici ve öncü olabileceklerini anlamak mümkün. İtibarın yanında bu denemelerin ticari getirilerinin de olduğunu eklemek gerek, illaki ileri teknoloji ve büyük yatırımlarla komplike ürünler üretmekle değil farklı yaratıcı yöntemlerle de global ölçekte gündem belirleyici ve rekabetçi olunabilir.

Google Haberlere Abone ol

Eser Güngör*

Tasarım, oturduğumuz sandalyeden, su içtiğimiz bardağa, elimizden düşürmediğimiz telefonlardan, bindiğimiz arabaya, yaşadığımız evlere kadar farklı şekillerde günlük hayatımızın birçok alanına dahil oluyor.

Hayatimizi kolaylaştıran bu ürünlerin hepsinin arkasında tasarımcılar var.

Bu bağlamda önemli gördüğüm iki başarılı örneğin hikayeleri üzerinden tasarımın ne kadar etkili olabildiğine değinmek istiyorum.

Birincisi bir sanat galerisi...

İngiltere'de Hyde Park içerisinde yer alan, ülkenin önde gelen sanat galerilerinden biri olan Serpentine Galerisi açıldığı sene 1970'ten bu yana, yükselen genç tasarımcı ve sanatçıları destekleyen, yenilikçi ve deneysel fikirlerin görünürlüğüne olanak sağlayan bir çağdaş sanat galerisi.

Kuruluşundan bu yana çağdaş sanat yanında tasarım disiplinlerini de destekleyen galeri, 2000 yılından itibaren mimarlık alanına odaklanan bir program düzenliyor.

Bu program kapsamında her sene, bir mimar galeri bahçesi içerisinde inşa edilmek üzere geçici bir 'pavyon' yapısı tasarlamak için davet ediliyor.

Galeri bünyesindeki küratör ekip, birbirinden ilginç bu geçici yapıların tasarlanması için her sene farklı bir mimar belirliyor. Seçim sürecinde ise çeşitli kriterler var. Tasarımcının, yaptığı işler ve çalışmalarında mimarlık pratiğine yenilikçi katkılar sağlamış olması bu kriterler arasındaki en önemli özellik olarak öne çıkıyor. Bunun yanı sıra, seçilmiş olan mimarın İngiltere sınırları içerisinde herhangi bir proje yapmamış olması gerekiyor.

Her pavyon için limitli bir bütçe ile beraber, altı aylık inşa süreci veriliyor, hazırlanan proje inşa edildikten sonra halkın keşfetmesi ve kullanımı için galerinin bahçesinde üç ay boyunca sergileniyor. Bu süreçte, turistlerden öğrencilere, çocuklardan etkinlik gruplarına kadar farklı kesimler bu yapıyı ziyaret edip faydalanıyor.

Bugüne kadar Zaha Hadid'den Peter Zumthor'a, Frank Gehry'den, Rem Koolhaas'a kadar çok sayıda ünlü mimar, Serpentine Galeri tarafından bu iş için görevlendirildi.

Bu seneki pavyonu ise Japon mimar Junya Ishigami tasarladı, tasarımcı geleneksel çatı formları ve yapının doğayla kurduğu ilişkiler üzerine yaptığı deneysel işleriyle tanınıyor, Serpentine Galeri için hazırladığı tasarım da bu yaklaşımın izinden giden bir tasarım…

Bu sene, haziran ayında ziyaretçilerle buluşan yapı ekim ayinin ilk haftasına kadar açık.

Fotoğraf: Eser Güngör

Galeri, bu program sayesinde, kamusal alan kullanımı konusunda yaratıcı bir uygulamaya ev sahipliği yaparken, mimaride inovasyonu destekliyor. Sonuç olarak, global ölçekte mimaride trend belirleyen ve yönlendirici bir konuma erişmiş oluyor.

İkinci örnek ise bir İtalyan markası olan Alessi. Alessi, 1921'de Giovanni Alessi tarafından İsviçre'nin İtalyan Alp’lerinde mutfak ve ev eşyaları üretimine odaklanmış bir aile şirketi olarak kuruluyor.

Alessi halen günümüzde global ölçekte faaliyet gösteren bir marka. Gelenekleri ve sürekliliği olan bir şirket olması, bu başarısında büyük rol oynuyor. Bunun yanında, rakipleri arasında ayrıcalıklı bir konuma sahip.

Alessi’yi rakiplerinden ayıran, karakteristik bir marka olmasındaki başarıyı anlamak için, markanın tarihini yakından incelemek gerekiyor.

Aile şirketinin yönetimine ikinci kuşak temsilci olarak 1955'te Ettore Alessi'nin gelmesiyle beraber yeni bir atılım başladı. Ettore Alessi, şirket bünyesinde olmayan, dışarıdan tasarımcılarla iş birliği yapan ilk yönetici. Bu atılım şirketin marka kimliğinin başka bir boyuta taşınmasında önemli bir başlangıç ve yenilik sayılabilir. Daha sonra şirketi devralan üçüncü kuşak aile üyesi Alberto Alessi de amcası Ettore Alessi’nin izinden giderek, dışarıdan tasarımcılarla çalışma geleneğini devam ettirdi.

Seksenlerle beraber dünyada birtakım ekonomik ve teknolojik değişimler başladı. Küreselleşen dünya ile birlikte ucuz işgücü ve seri üretim yapabilen firmaların piyasaların dengesini değiştirmeye başladığı bu dönemde, Alessi, bu firmalarla rekabet etme durumuyla karşı karşıya kaldı. Bu rekabette başarılı olamayacağını anlayan şirket, daha farklı bir marka kimliğine bürünerek yaşamını devam ettirdi. Alberto Alessi öncülüğünde, firma kendini bir tasarım laboratuvarı olarak tanımlayarak, sadece yerel tasarımcılarla değil yurt dışında önemli işler yapmış tasarımcılarla iş birliği yapmaya başladı.

Büyük yatırımlarla komplike ürünler üretmekle değil farklı yaratıcı yöntemlerle de global ölçekte gündem belirleyici ve rekabetçi olunabilir.

Alberto Alessi, döneminin ünlü yabancı tasarımcılarına Alessi'ye ürün tasarlamaları için çağrıda bulunarak şirketin üçüncü donem değişiminin temsilcisi oldu. Günümüzden geçmişe Philippe Starck'tan Alessandro Mendini'ye, Japon mimar Toyo Ito'dan Aldo Rossi'ye ve daha nice tasarımcı Alessi için çok sayıda ürün tasarlıyor. Alessi’nin bugün hâlâ bulunduğu sektör içinde, ayrıcalıklı bir konuma sahip olmasında şirketin güttüğü bu politikaların önemi çok büyük.

Fotoğraf: Alessi

Her iki örnekte de gördüğümüz üzere, ülkelerin ve firmaların sektörel alanlarda nasıl gündem belirleyici ve öncü olabileceklerini anlamak mümkün. İtibarın yanında bu denemelerin ticari getirilerinin de olduğunu eklemek gerek, illaki ileri teknoloji ve büyük yatırımlarla komplike ürünler üretmekle değil farklı yaratıcı yöntemlerle de global ölçekte gündem belirleyici ve rekabetçi olunabilir. Yeter ki bu bilinci yakalayan yöneticiler ve girişimcilerin yanında bu amatör ruh olsun.

*Mimar