Essebsi’nin ardından Tunus
Tunus, ‘Arap Baharı’nın parlayan tek yıldızı olarak gösterilse de hem iç hem dış hakim sınıflar tarafından – çeşitli ilerlemelere rağmen – devrimi çalınmış bir ülke. Essebsi’nin bundaki payı ise azımsanamaz.
Mehmet Erman Erol*
Tunus Cumhurbaşkanı Beji Caid Essebsi (El-Baci Kaid es-Sibsi) 25 Temmuz'da 92 yaşında hayatını kaybetti. Özellikle Batı basınındaki haberlere baktığımızda, Essebsi’nin Tunus’un serbest seçimlerle ve demokratik yollarla seçilen ilk cumhurbaşkanı olması ve 2010-2011 ‘Yasemin Devrimi’ sonrası geçiş döneminde oynadığı rol öne çıkarılıp övülmekte. Tunus’un ‘Arap Baharı’ndan demokrasiyle çıkan tek ülke olmasında ve Tunus’ta siyasal İslam'ın (ve AKP’nin Tunus’taki kardeşi Nahda’nın) gücünün sınırlandırılmasında Essebsi’nin ‘devlet adamlığının’ önemi vurgulanmakta.
Gerçekten de Essebsi Tunus siyaseti açısından çok önemli bir figürdü. Ancak, Tunus’ta ‘demokratik’ yollarla seçilen ilk cumhurbaşkanı olmasına rağmen, demokratlığı oldukça tartışmalı. Her şeyden önce, Essebsi devrim öncesi eski rejimle sıkı sayılabilecek bağları olan bir politikacıydı. Fransa’dan bağımsızlık sonrası uzun yıllar hüküm süren Habib Burgiba rejiminin kilit aktörlerinden birisi olarak emniyet müdürlüğü, içişleri bakanlığı, savunma bakanlığı, dışişleri bakanlığı, başbakan yardımcılığı ve Paris büyükelçiliği görevlerini üstlendi. Burgiba dönemindeki görevlerinden dolayı Tunus’ta devrim sonrası oluşturulan Hakikat ve Onur Komisyonu tarafından işkence iddiaları ile suçlandı. 1987’de Zeynel Abidin Bin Ali’nin kansız bir darbeyle Burgiba’yı devirmesinin ardından ise erken Bin Ali döneminde Almanya’da büyükelçilik ve meclis başkanlığı gibi görevlerde bulundu. 1990’lı yılların ortalarından itibaren inzivaya çekilmiş olsa da eski rejimden tamamen bağımsız bir figür değildi.
Ancak uzun yıllar aktif siyasetin dışında kalmış olması ve Bin Ali rejimine ilk dönemleri hariç mesafeli durması nedeniyle 2011’de Bin Ali devrildikten sonra geçiş dönemi için akla ilk gelen kişi oldu ve 27 Şubat 2011’de geçici başbakan olarak atandı. Bu dönemde, Deauville Ortaklığı inisiyatifi olarak bilinen ve Mayıs 2011’de Fransa’daki G8 zirvesinde açıklanan ‘Geçiş Ülkelerindeki Arap Ülkelerine’ ‘yardım eli’ uzatan paket çerçevesinde Yasemin Planı’nı Tunus adına imzaladı. Deauville ortakları G8 ülkeleri, IMF, Dünya Bankası, Afrika Kalkınma Bankası, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası gibi bir dizi uluslararası ve bölgesel örgüt dışında, körfez monarşileri ve Türkiye gibi bölgesel güçlerden oluşuyordu. 40 milyar doları bulan paketin koşulları siyasal ve ekonomik reformlardı. Tunus ve diğer Arap ülkelerindeki değişim arzusu Deauville ortaklarının önceki politikalardan söylem olarak kopuşunu gerektirse de, uygulanan politikalar neoliberalizmin Tunus ve Arap dünyasında derinleşmesine ve demokratik taleplerin göz ardı edilmesine sebep oldu. Essebsi bu politikalardan doğrudan sorumluydu.
Ekim 2011’deki Kurucu Meclis seçimlerinde siyasal İslamcı Nahda’nın birinci gelmesi ‘laik’ Essebsi’yi endişelendirdi ve 2012’de Nidaa Tounes (Tunus’un Çağrısı) ismiyle – 88 yaşındayken— bir siyasal parti kurdu. Parti, eski rejimin unsurlarını da içeren bir seküler ittifak olarak doğdu (Tunus’un en güçlü sendikası UGTT de partiyi destekledi). Nahda önderliğindeki İslamcıların ülkeyi 2013’te çeşitli politik suikastlar ve ekonomik istikrarsızlıkla kaosa sürükleyişi sonrasında oluşan devlet krizi Nahda lideri Gannuşi ile Nida Tounes lideri Essebsi’nin bir anlaşmaya varmasıyla sona erdi ve 2014 seçimlerine giden yol açıldı. Bu arada 2014’te nihayet görece ilerici bir anayasa üzerinde de anlaşmaya varıldı. Essebsi-Gannuşi anlaşmasına göre Nahda 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmadı ve Gannuşi Essebsi’yi destekleyeceğini ima etti. Katılımın oldukça düşük olduğu seçimleri (ikinci turda yüzde 60 civarıydı, gençler arasında ise çok daha düşüktü) Essebsi kazandı ve Tunus’un demokratik yollarla seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bir ay önceki meclis seçimlerinde de Essebsi’nin kurduğu Nida Tounes birinci parti oldu, ancak çoğunluğu sağlayamadı. Yine de Essebsi-Gannuşi anlaşması çerçevesinde Nahda’nın fazla güçlü olmadığı bir koalisyon kuruldu.
Ancak 2018’de Essebsi Nahda’nın Nida Tounes’ten kopan başbakan Yusuf Şahid’i desteklemesiyle bu koalisyonu bitirdi. 2014-2018 arasında etkin olan bu koalisyonun Tunus halkının ‘ekmek, özgürlük, adalet’ taleplerini yerine getirdiğini ileri sürmek oldukça zor. Bu dönemde ülke İŞİD saldırıları, OHAL, işsizlik ve ekonomik sorunlarla boğuştu. 2016 yılında, 2013’ten sonra ikinci kez IMF’nin kapısı çalındı ve bir dizi neoliberal ekonomik ve politik reform (kemer sıkma, Merkez Bankası bağımsızlığı) koşuluyla gelen 2.8 milyar dolarlık bir stand-by anlaşması imzalandı. Neoliberal reformlar toplumsal huzursuzluğa ve protestolara yol açtı ve hükümetle 670 bin üyeli kamu sendikası UGTT arasında genel grevle sonuçlanan anlaşmazlıklara kadar ilerledi.
Demokratikleşme talepleri de sık sık Essebsi-Gannuşi ortaklığıyla akamete uğratıldı. 2013’te kurulan ve eski rejimin suçlarını ortaya koymaya çalışan Hakikat ve Onur Komisyonu’nun çalışmaları engellendi. Bu arada 2016’dan sonra Essebsi eski rejimin hakim sınıflarının temsilcilerini devlet kadrolarına ve önemli pozisyonlara atamaya başladı. 2017’deki ‘Uzlaşma Yasası’yla beraber Bin Ali rejiminin zenginlerinin offshore hesaplarındaki paralarını ülkeye getirmeleri halinde dokunulmazlık kazanacakları güvence altına alındı. Essebsi bunu ‘yatırım ortamının iyileşeceği’ ve ‘ulusal kalkınma projeleri’ için kullanılacağı gerekçesiyle savundu.
Essebsi’nin ölümünün ardından kasım ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri eylül ayına çekildi. Ekim ayında ise parlamento seçimleri gerçekleşecek. Tunus Essebsi sonrası döneme yüzde 15’in üzerinde bir işsizlik oranı (gençlerde çok daha yüksek), yüzde 8 civarı bir enflasyon, düşük ekonomik büyüme (yüzde 2-3 civarı) ve sorunlu bir demokrasiyle giriyor. Kemer sıkma politikalarına karşı protestolar ve grevler 2011 sonrası dönemin aktörlerine karşı toplumsal huzursuzluğu yansıtmakta kuşkusuz. Seçim anketleri siyasal İslamcı Nahda ve Nida Tounes’in oylarının azaldığını ve bir zamanların parlayan yıldızı Başbakan Yusuf Şahid’in de popülaritesinin düştüğünü gösteriyor. Özellikle gençler arasında seçime katılım oranının düşüklüğü demokrasinin zayıflığı açısından dikkat çekici boyutta. Tunus, ‘Arap Baharı’nın parlayan tek yıldızı olarak gösterilse de hem iç hem dış hakim sınıflar tarafından – çeşitli ilerlemelere rağmen – devrimi çalınmış bir ülke. Essebsi’nin bundaki payı ise azımsanamaz.
*Doktora Sonrası Araştırmacı, Cambridge Üniversitesi