ÇAYKUR'un önlenemeyen zararı!
ÇAYKUR Genel Müdür Vekili Yusuf Ziya Alim, kuru çaya yapılan ikinci yüzde 15’lik zam için ilgili ‘işçi ve işletme maliyetlerindeki artışı’ gerekçe gösterdi. Eğer gerçek neden işçi maliyetlerindeki artış olsaydı o zaman ÇAYKUR’da çalışan kadrolu işçi sayısı bu kadar azalmaz, mevsimlik işçilerin güvenceli bir iş talepleri karşılanmış olurdu.
Fatma Genç*
ÇAYKUR’dan gelen ikinci yüzde 15’lik zam haberi bir anda gözlerin yeniden ÇAYKUR’A çevrilmesine neden oldu. Kâr beklerken açıkladığı zararı her yıl kat be kat artan ÇAYKUR’un bu hamlesi açıkçası işlerin yolunda gitmediğine dair güçlü bir işaret. 2018 yılı için açıklanan 657 milyonluk zarar yanında, çay üreticisinin taleplerinin karşılanmaması, kurumun belirsiz geleceği, kar beklentisi içerisinde olan özel sektörün baskıları çayın geleceğin pek de parlak olmadığını ortaya koyuyor.
ÇAYKUR NEDEN KURU ÇAYA ZAM YAPTI?
ÇAYKUR Genel Müdür Vekili Yusuf Ziya Alim, kuru çaya yapılan ikinci yüzde 15’lik zam için ilgili ‘işçi ve işletme maliyetlerindeki artışı’ gerekçe gösterdi. Eğer gerçek neden işçi maliyetlerindeki artış olsaydı o zaman ÇAYKUR’da çalışan kadrolu işçi sayısı bu kadar azalmaz, mevsimlik işçilerin güvenceli bir iş talepleri karşılanmış olurdu. 2007 yılından bu yana kurumda çalışan daimi işçi ve toplam işçi sayısı hızla azalırken geçici işçi sayısında kısmen de olsa bir artış söz konusu. Yani kurum işçi sayısını azaltarak daha düşük maliyetle sürdürülebilirliğini sağlama manevrasını hayata geçirme çabasında.
Güvencesiz bir kadro olan mevsimlik işçilerin çok düşük ücretlere, kısa süreli çalışmalarının belli ki kurumda işçi maliyetlerini düşürebileceği yönünde bir algı mevcut. (ÇAYKUR’un bu konuda ‘yaratıcı’ çözümleri de devreye soktuğunu unutmamak lazım. Mevsimlik işçilere kadro verilmesi karşılığında 1 yıllık kuru çayı satın alma zorunluluğunun getirilmesi gibi çözümlere de imza attığını unutmamak gerek) Bu durumun bilançolara nasıl yansıdığı ise tam bir muamma. Dolayısıyla ÇAYKUR tarafından gerekçe gösterilen bu cevap ne kuru çaya üst üste yapılan zamları ne de istikrarlı bir şekilde kurumun neden zarar ettiğini anlamanın başlangıç noktasını ne yazık ki oluşturmuyor. İşletme maliyetlerindeki artışın ise çok daha başka nedenleri var.
DURUM ÇOK DAHA KRİTİK
Alim yaptığı açıklamada Hazine’den sermaye artırımı talebinde bulunarak aslında ÇAYKUR’un nasıl bir mali kriz içerisinde olduğunu da ortaya koyuyor. ÇAYKUR’un yönetimindeki başarısızlık, tamamen ihmal edilen bir kurum olmasının neticesinde belirsiz bir geleceğe yelken açması tüm bunların bir sonucu. Alim’in Hazine’den beklediği yardım ÇAYKUR’un mevcut başarısızlıklarının üstüne bir de artan enflasyon, döviz kurundaki dalgalanma kurumu içinden çıkılması zor bir borç yükü ile karşı karşıya bıraktığını ortaya koyuyor. Yani durum göründüğünden çok daha kritik boyutlara ulaşmış durumda.
ÇAYKUR 657 milyon lira zarar etti
ÇAYKUR, 2018 yılında 42 milyon lira kâr etmeyi beklerken 657 milyon TL zarar açıkladı. 2018 yılı Faaliyet Raporu ve Bağımsız Denetim Raporu kurumun sürekliliğini devam ettirme kabiliyeti olup olmadığı yönünde ciddi şüpheler uyandırmakta.
Özellikle Alim’in yaptığı açıklamada da dikkat çektiği üzere kredi faizlerinin yüzde 30’ların üzerine çıkması kurumun borç yükünü artıran önemli unsurlardan birisi haline gelmiş. Ancak asıl sorun kurumun kredi ihtiyacının neden bu kadar arttığı? ÇAYKUR’un Sayıştay Raporlarında da dikkat çekilen ve basına da yansıyan fazla reklam gideri harcamaları, amaç dışı para transferleri ve paravan şirketlere aktarılarak harcanan kaynakların oluşturduğu zararı üstünde hala bir yük olarak taşıdığı çok açık. Bu da kurumun elindeki nakdi kaynaklarda ciddi bir azalma yaratmış ve bugün ÇAYKUR bu azalmanın da etkisiyle varlığımı sürdürebilmek için döviz kurundaki aşırı dalgalanma, faiz oranlarındaki ciddi artışlara rağmen büyük bir finansal krize girmiştir. Bu krizi aşmanın bir yolu olarak da sürekli olarak kredi alma yolunu kullanmıştır. Yani kurumun yükümlülüklerindeki azalmayı iyi düzenleyememesi ya da aktiflerini makul fiyatlarla nakde çevirememesinin bir sonucu olarak likitide riski yönetimi konusunda büyük sorunlarla baş başa kalmıştır.
Sözün özü kurum iyi yönetilemediği gibi sürekli zararın kredilerle kapatılmaya çalışılması kurumun faiz yükünü de artırmıştır. Açıkça görülüyor ki çaya toplamda yapılan yüzde 30’luk zammın sadece özel sektörün düşük maliyet ve yüksek kâr ile çay piyasasında kalma tehditleri değil aynı zamanda ödenen yüksek kredi faizlerinin de tüketicinin cebinden karşılanması beklentisi var. 80 milyonluk ülkemizde kişi başı en az 4 bardak içilen çay, kahvaltılarımızın vazgeçilmezi, sohbetlerimizin eşlikçisi… Artık içtiğimiz her bir bardak çayda üreticisine sahip çıkmayan, kapasitesini yeteri kadar kullanmadığı için üreticinin mağduriyetini her geçen gün daha da arttıran ÇAYKUR’un zararını karşılamış ve günü kurtarmasını da sağlamış olacağız. Çaykur’un da çay üreticisinin de çay tüketicisinin de istikrarlı ve güven veren bir politikaya ihtiyacı olduğu çok açık. O yüzden ÇAYKUR’a da çaya da sahip çıkmak gerekir.
* Marmara Üniversitesi Kalkınma İktisadi ve İktisadi Büyüme Anabilim Dalı Yüksek Lisans