Sarı sendika-sızlık
Gerçek sendika iktidarların yanlışlarını eleştiren sendikadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini, demokrasiyi, özgürlükleri savunandır. Din, dil, ırk ayrımı yapmayandır. Emeğin, emekçinin yanında yer alandır. Cesur olandır. Tüm emekçiler, emeği için hak-hukuk-adalet için, demokratik, eşit insanca yaşanılabilecek yarınlar için üstüne düşeni yapmalı ve değişimin bir parçası olmalıdırlar.
Gürsel Yamaç*
Bilim ve teknoloji çağında ''bilmiyorum, haberim yoktu.'' tarzı bir yaklaşım çok gerçekçi olmamasına rağmen ne yazık ki birçok kişi için yeni bir yaşam tarzı olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnsanlar artık bir sorumluluk almak istemiyor. Zor olana katlanmıyor. Kardeş kardeşe, baba evlada katlanamaz hale gelmiş durumda. Toplumsal sorunlara kulakları kapalı. Apolitik, anlamdan yoksun yüzeysel hayatlar yaşanıyor. Kitap alıp o kitapla sadece selfie çekmek gibi. Dostlar alışverişte görsün misali. Bir çeşit kimliksizlik bunun adı. Bu tip kişiler eleştirilmek istenmezler, sadece duymak istedikleri şeyleri duyarlar. Çoğu zaman her şeyin farkındadırlar ama işlerine gelmediği için bilmezlikten gelirler. Var olan bu kişilik yapısına rağmen sendikal mücadele yürütmek, kitlelerde örgütlü bir güç ve bilinç oluşturmak çok anlamlıdır.
Devletli yapılanma tarih boyunca demokratik ve adil bir toplum düzeni oluşturmak için değil de toplumun içindeki küçük grupların çıkarlarını korumak için var olmuştur. Devletli yapılanma, zehir olarak gördüğü demokrasinin karşısına panzehir olarak faşizmi koyar. Bu sebeple toplumların sürekli devam eden bir demokrasi ve adalet mücadelesi de süregelmiştir. İşte bu mücadelede emek ve demokrasi mücadelesi veren sendika, dernek gibi sivil toplum kuruluşlarının varlığı çok önemlidir.
Kapitalist devlet uygarlığı sendikaların üretimden gelen gücünün farkındadır. Kendine tehdit olarak gördüğü sendikalara karşı yandaş sendika kurmak ya da var olanı kendi güdümüne almak için çabalar. Sendikaları etkisizleştirmenin en etkin yolu faşizmin yanında sarı sendikacılık olmuştur.
Fransa'da 1900’lerin başında işçiler maden ocaklarında kitlesel bir grev gerçekleştirmiş patronlar, sermayedarlar, işverenler de uzlaşmacı ve işbirlikçi bir sendika kurmuştur. Patronların çalıştığı sarı binadan ve burada Sarı adında bir gazete çıkarmasından dolayı sendikal harekete ilk defa sarı-sendika kavramı girmiştir. ”Sarı sendika”lar olarak tabir edilen güdümlü yapılar sendika değildir. Emek, demokrasi ve insan hakları mücadelesinin altına yerleştirilmiş bir tür bombadır. Mevcut iktidarlarla ters düşmezler. Güçlünün yanındadırlar. İşçi haklarını korumazlar. Grev hakkını sabote ederler. Irkçı ve cinsiyetçidirler. Sınıfsal ve toplumsal çıkarlardan ziyade bireysel ya da dar grupsal çıkarların peşindedirler.
Kapitalizm, yaşadığı toplumsal, siyasal ve ekonomik krizi neoliberal politikalarla aşmaya çalışmıştır. Sermayedarlara peşkeş çekilen kamusal alanlar, özelleştirme politikaları ile kamusal istihdamda küçülme, esnek ve güvencesiz çalışma sözleşmelerinde artış, enflasyonu kontrol edecek sıkı para politikaları; işvereni güçlü, işçiyi ise zayıf ve savunmasız bırakmıştır. Krizlerin toplumsal ve ekonomik alanda yarattığı eşitsizlik ve belirsizlik, kaderci ve içe dönük birey anlayışını güçlendirmekte, bireyin topluma yabancılaşmasını arttırmaktadır. Her gün artan işsizlik, angarya, iş yükleri, güvencesiz iş, ağır vergiler ve en önemlisi antidemokratik, tekçi bir toplum dayatan iktidarların varlığı; toplumsal barışı, huzuru, eşitliği, adaleti günbegün yok etmektedir.
Kapitalist sermayedarların yarattığı ekonomik krizler sebebiyle ortaya çıkan işsizlik ve işini kaybetme korkusu, işçi sınıfını güçlü olanın yanında yer almak zorunda bırakmıştır. İktidarlar; sermayenin yanında yer alan ve örgütlü emek gücünü etkisizleştirmeye çalışan sarı sendikaları destekleyerek, sendikal mücadeleye olan inancı da zedelemiştir.
Toplu iş sözleşmelerinde emekçiler lehine mücadele yürütmek yerine oynanan tiyatronun bir parçası olan sarı sendikalar varlığını, mevcut iktidarın desteği ile kurumlarda torpil gibi kişisel çıkarlar ve kurum amirlerinin baskı ve tehditleri ile sürdürebilmektedir. Çalışma arkadaşına yapılan haksızlıkları görmezden gelen, çalışma ortamında adam kayırma, liyakatten öte sadakate bakma ve mobbing gibi uygulamaları normalleştiren, apolitik bir anlayışla “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın”, diyen, orta sınıf bakış açısındaki emekçiler, sarı sendikalara üyelik ile destek vererek sendikalara ve demokrasiye en çok zarar verenlerin başında gelmektedir.
Sendikaların bir şey değiştirebileceğine inanmayıp hiçbir sendikaya üye olmayan emekçilerin yaşamın her alanında yaptıkları eleştiriler ise havada kalmaktadır. Bireysel ya da toplumsal sorunlar için alternatif çözümlere ve ayrıca emek, demokrasi mücadelesi veren, insanca yaşamı ve eşitliği savunan mevcut örgütlü yapılarda yer alarak sesimizi duyurmamız gerekmektedir.
İş yerlerinde sermaye yanlısı olmayan sendikalar patronlar, sermayedarlar tarafından sarı sendikalar aracılığı ile her zaman karalanmış, sistem tarafından ise çalışmaları baskı ve tehditlerle engellenmiştir. Sarı sendikaların işçi haklarına bir katkı sunmayacağını düşünen birçok emekçi bu baskıcı politikalar sonucunda kırılma ve korku yaşamış ve sarı sendikaya üye olmaktansa sendikasız olmayı seçmiştir.
Evet, emeği görünür kılacak, bir yolumuz var. O da politik olma, emek gücü birliği ile demokrasi ve özgürlüğe olan inancımızı yaşamsallaştırmaktır. Nitekim insanlığı ilgilendiren hiçbir sorun için ''Bizim sorunumuz değil.'' diyemeyiz. Gerçek sendika toplumsal sorunları görüp, bu sorunların çözümü için mücadele yürütendir. Çalışma alanı ile sınırlı kalmayan, toplumsal tüm alanlara ulaşan ve toplumsal inşanın ve muhalefetin bir parçası olandır. Gerçek sendika iktidarların yanlışlarını eleştiren sendikadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini, demokrasiyi, özgürlükleri savunandır. Din, dil, ırk ayrımı yapmayandır. Emeğin, emekçinin yanında yer alandır. Cesur olandır. Tüm emekçiler, emeği için hak-hukuk-adalet için, demokratik, eşit insanca yaşanılabilecek yarınlar için üstüne düşeni yapmalı ve değişimin bir parçası olmalıdırlar.
*SES-Van Şube Yöneticisi