CHP’de siyaset ve erdem
Kılıçdaroğlu olayı ilk duyduğunda eski anıları canlanmış olacak ki İsmail Küçükkaya’nın karşısında konuyu kestirip atamadı, halbuki bunu açıkça yapabilirdi. Ama o daha da gizemli hale getirmeyi tercih etti. Muharrem İnce ise; ‘o malum zat ben değilim böyle bir CHP’nin olduğuna da inanmıyorum’ deyip çekilse bu sefer ona kimse 'arkadaş niye sustun' demez belki de delegeler kurultay günü evinden alıp genel başkan koltuğuna oturturlardı.
Harun Güney Akgül*
“Ey bir erdemin gölgesini bile görmemiş çılgın ve zavallı adam!” Cicero bir mektubunda Sezar'a böyle sesleniyor. CHP’de beklenmedik krizin patlak vermesi sırasında ben C. Cengiz Çevik’in son kitabı olan 'Roma’da Siyaset ve Felsefe' içerisinde bu satırları okurken aklıma tek bir lider geldi. Cumhuriyet kazanımlarını birer birer yok eden, 'ahlak ve erdem'den yoksun politikalar ile kendi sultanlık hülyasını inşa etmeye çalışan kaç lider var ki ülkemizde? Beynim tekrar kitaba odaklanmak istiyor; 'neyse ki bu lider bizim savunduğumuz değerlerin temsilcisi değil' diyerek olayı savuşturmak istiyorum ama CHP’de ortaya çıkan bir olay bu savuşturmayı altüst ediyor.
Öncelikle Cumhuriyet ile yaşıt olan 96 yıllık bir partinin 'sorunları' olması kadar doğal bir şey olamaz, 'devlet kuran' bir parti olarak siyaset hayatına başlayan bu parti şimdiye kadar sayısız askeri darbe ve dış güçlerin müdahalesi ile karşılaştı. Amaç ise CHP’yi iktidardan uzakta tutmak değil, Cumhuriyet rejimi ve onun temsil ettiği değerler ile donatılmış partiyi tamamen ortadan kaldırmaktı. Asker, irticacı odaklar, medya ve diğer dış güçler bugüne kadar CHP’yi iktidardan uzakta tutmayı başardılar ama yok edemediler. Cumhuriyet ve CHP’nin temsil ettiği değerleri savunan pek çok düşünür ve gazeteci suikasta uğrayarak bu uğurda hayatlarını kaybettiler. Zaman zaman iç çekişmeler partiyi iktidardan uzaklaştırdı. Ama CHP temsil ettiği siyasi erdemler ve siyasi ahlakından taviz vermedi. Şimdiye kadar seçilen genel başkanlar partiyi iktidara taşımakta başarısız olmuş olsalar da partinin savunduğu ilkeleri ve siyasi ahlakı korumayı başardılar.
Bu bağlamda gelelim CHP içinde bugün ortaya çıkan tartışmaya; öncelikle bu olayı kim planlamışsa hakkını teslim etmek gerekiyor, gerek Kılıçdaroğlu’nun gerekse İnce’nin siyasi karakterini çok iyi analiz ederek bu olayı kurgulamış. Eğer iddia edildiği gibi bugün saraya herhangi bir CHP’li gitmiş olsaydı parti içinde sorun bu kadar büyümeyecekti; giden CHP’linin ihracı ile sorun çözülür, genel merkez de bu olaya karışmamış olurdu. Ama haber tamamen asparagas çıkınca hem Kılıçdaroğlu hem de İnce konuyu kapatmak yerine kendi siyasi planları doğrultusunda kullanma yolunu seçti.
Kılıçdaroğlu olayı ilk duyduğunda eski anıları canlanmış olacak ki İsmail Küçükkaya’nın karşısında konuyu kestirip atamadı, halbuki açıkça bunu yapabilirdi; ‘haberin doğru olduğunu sanmıyorum, bu durumu hiçbir CHP’liye yakıştıramam eğer varsa da gereği yapılır.’ Ama bu olay Kılıçdaroğlu’na toy bir siyasetçi olarak kendisini Önder Sav’ın karşısında bulduğu o önemli anı hatırlatmış olacak ki, bu cevabı veremedi. Olayı daha da gizemli hale getirmeyi tercih etti.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu hareketi karşısında Muharrem İnce; ‘o malum zat ben değilim böyle bir CHP’nin olduğuna da inanmıyorum’ deyip çekilse bu sefer ona kimse 'arkadaş niye sustun' demez belki de delegeler kurultay günü evinden alıp genel başkan koltuğuna oturturlardı. Ama o iktidar yandaşı gazetecilerin sorularını 23 Nisan ve 29 Ekim'de koltuğa oturacak öğrenci heyecanı ve iştahı ile cevapladı. Ertesi günü Twitter’dan yandaş medyaya sitemde bulunacağına birgün önce hepsini birlikte yakalamışsın, canlı yayın sırasında şu soruyu sorsana mesela: ‘Arkadaşlar Ankara Tren Garı patlaması faciası önceden bilindiği halde hükümet tarafından önlem alınmamış, gazetenizden kimler bu haberi soruşturuyor?’ Biz de kendi kendimize deriz ki; ‘işte genel başkan olacak adam.’ CHP içinde bu şebekeyi bildiğini iddia ederken bunu bir kurultay kozu olarak kullanacağını belirtmesi hangi siyasi etik ile bağdaşır?
Kısacası erdemin gölgesini görmemiş liderler çağında yaşıyoruz; kendi siyasi istikballeri uğruna memleketin içinde bulunduğu çıkmaz durum karşısında aldırış etmeyen bir siyasi güruh ile karşı karşıyayız. Örneğin bazı termik santrallerin havayı kirletmesine yasal izin AKP’li ve MHP’lilerin oyları ile kabul edilirken TBMM Genel Kurulu'nda 203 AK Parti, 14 MHP, 24 CHP, 4 HDP, 7 İYİ Parti vekili bulunması buna iyi bir örnek, bu yasanın geçmesinden sonra hangi siyasi parti 'biz erdemli davrandık' diyebilir ki?
Bugün Roma döneminde yaşamıyoruz, CHP’den Cato gibi aynı anda Pompeius, Sezar ve Crassus’la mücadele edecek bir lider beklentimiz de yok. Ancak bugün en azından sultanlık hayalleri kuran birisi karşısında ülkenin umudu olan bir lider beklentimiz var CHP delegelerinden. Bugün ortaya çıkan bu asparagas haber ne Kılıçdaroğlu’nun ve İnce’nin bu basit donanımlardan yoksun olduğunu ortaya çıkarmıştır. CHP örgütü her şerde bir hayır vardır deyip umudunu kaybetmeden bu doğrultuda korkmadan cesur bir şekilde politika üretmesine bugün tüm Türkiye’nin ihtiyacı vardır.
*Doktora öğrencisi, Wroclaw Üniversitesi Siyaset Bilimi