Daron Acemoğlu ne demedi?
Ekonomik büyümenin üç ayrı araçla sağlanmaya çalıştığının bunların kamu harcamaları, banka kredileri ve inşaat sektörü olduğunun altını çizen Acemoğlu'na göre, özellikle inşaat sektörünün her yüz liranın 65 lirasının gittiği bir sektör olması, bunun da belli şirketler tarafından paylaşılması ve teknoloji üretimi yapan diğer şirketlerin daha sınırlı kaynak kullanması büyüme açısından de, ekonomik açıdan da kalite düşüklüğüne neden oluyor.
Mustafa Paçal
ABD’nin en saygın üniversitelerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) öğretim görevlilerinden Ekonomi Profesörü Daron Acemoğlu, bu seferki Türkiye ziyaretinde önce Boğaziçi Üniversitesi'nde bir konferans verdikten sonra Türkiye Sosyal Araştırmalar Vakfı (TÜSES) tarafından düzenlenen bir başka konferansta daha söz aldı.
Acemoğlu bilindiği üzere "dünyada en çok alıntı yapılan ilk 10 ekonomistten biri" olunca, vermiş olduğu konferanslar da oldukça ilgi çekti.
Her alanda konularında uzman ve ehil insanlardan oluşan nitelikli bir katılım ile konferanslar gerçekleşti.
Acemoğlu, konferansını beklenenden farklı bir konu üzerinde yapacağını ifade ederek sözlerine başladı. Dünya ekonomilerinin son yıllarda “toplam faktör verimliliği” ölçülerinde gerilediğini ve bunun gelir adaletsizliği ve eşitsizlik yaratmadaki etkileri ile toplumsal tepkilere etkilerini anlattı. 1950’li yıllarda yüzde 3 olan verimliliğin günümüzde yüzde 1’in altına düştüğünü belirten Acemoğlu, verimlilik yılları devam eden süreçte ücretlerin de ABD’de yıllık yüzde 2,5 arttığını belirtti. Bu durumun orta sınıfı ekonomik olarak güçlendirdiğini belirtti.
1963’ten 1980 yılına kadar sürede artan verimliliğin bu yıldan sonra azalmaya başladığını ve buna bağlı olarak ücretleri artıştan çok stabil duruma getirdiğini belirttikten sonra diğer yandan üretim teknolojilerindeki hızlı artışın etkisiyle 1980-2016 yılları arası üretimde mavi ve beyaz yakalı çalışanlara olan ihtiyaç azalması ile lisans ve lisansüstü emeğe olan ihtiyacın arttığının altını çizdi.
Diğer yanda eski geleneksel işlerin ortadan kalkması ve yerine yeni işlerin gelmesi arasındaki hız ve denge beklenen seviyede olamadığından bu durumun işsizlik artışına neden olduğunu belirtti.
Bu saptamalar sonucunda Acemoğlu demokrasi ve ekonomi arasındaki bağın ne kadar hayati bir etkiye sahip olduğunu özellikle anlatıyor.
Bu ilişkinin kapsayıcı devlet kurumlarıyla olan bağını da belirten ekonomik bir etkiye sahip olduğunu söylüyor.
Dünyada toplam faktör verimliliğinin giderek düştüğünü ve bunun ücretlerin artış olarak yerinde saymasına neden olduğunu grafikler ile ortaya koyan Acemoğlu bu durumun verimlilik artışının olamadığı bu süreçlerde devam edeceğini ifade etti.
Demokrasinin ekonomik büyümeye katkısının ortalama yüzde 20 olacağını ve bu katkının da küçümsenemeyeceğini anlattıktan sonra "Bunun kaliteli ve eşitlikçi bir büyümeyi kolaylaştıran etkisi olacağının da önemi ortada" diyor.
Daha sonra Türkiye ekonomisi hakkında düşüncelerini paylaşan Acemoğlu, öncelikle ekonominin sürdürülebilir referanslardan çıktığını ve bu durumun daha çok ekonomik sorunlara kaynaklık edeceğini vurguladı. Kamu bankalarının dağıttığı krediler ve inşaat sektörü üzerinden ekonominin sağlıklı olarak büyüyemeyeceğini anlatan Acemoğlu, bunun şirket ve bankaların bilançolarında yarattığı kirliliğin oldukça sorunlu olduğunu söylüyor.
Ekonomik büyümenin üç ayrı araçla sağlanmaya çalıştığının bunların kamu harcamaları, banka kredileri ve inşaat sektörü olduğunun altını çizen Acemoğlu'na göre, özellikle inşaat sektörünün her yüz liranın 65 lirasının gittiği bir sektör olması, bunun da belli şirketler tarafından paylaşılması ve teknoloji üretimi yapan diğer şirketlerin daha sınırlı kaynak kullanması büyüme açısından de, ekonomik açıdan da kalite düşüklüğüne neden oluyor.
Özel bankaların kredi vermekten kaçınmasının, buna karşılık kamu bankalarının düşük faizle kredi vermesinin, ekonomik büyüme etkisinin sınırlı olacağını ve kendi içinde önemli sorunlar yaratacağını belirten Acemoğlu, Türkiye ekonomisinin verimlilik ve teknoloji odaklı bir büyümeyi tercih etmesi gerektiğini, diğer yandan ise demokratik kurumlar ve bağımsız yargı ile bu süreci desteklemesinin hayati olduğunu açıkladı.
Büyümenin ve teknolojik gelişmeyi sağlamanın bir diğer önemli yolunun da yabancı sermayeli şirketlerin yatırım yapmasını teşvik edecek siyasi ve ekonomik ortam yaratılması olduğunu belirten Acemoğlu "Bu ortam yabancı sermaye için güven verecek durumda değil" dedi.
Acemoğlu sunumu boyunca iki faktörün ekonomi için önemli olduğunun altını defalarca çizdi. Bunlardan biri verimlilik, diğeri ise demokrasi idi.
Son olarak "İstihdamda özellikle hizmet sektöründe az da olsa bir iyileşme olmasına karşın genç ve kadın istihdamında ve nitelikli emek istihdamındaki sorunlar çok dikkat çekici" dedi.
Aslına bakarsanız Daron Hoca adeta Türkiye’nin makro olarak röntgenini çekti. Ve bir reçete yazdı ve gitti.
Dünya ekonomisi ile rekabet edebilmek için mevcut ekonomik durumu ve siyasi durumu değiştirmeniz gerekir dedi.
Verimli ve rekabet edebilir bir ekonomi ve demokrasiye işaret etti.
Basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü ile yargı bağımsızlığı olan ve evrensel hukuk ölçülerinde yargı kararları verilebilen bir demokrasiye sahip olamazsanız; bu durumunuz ekonomiye kötü yansır ve mevcut krizlerden çıkamazsınız, dedi.
Daron Acemoğlu bunların dışında bir şey demedi…
Teşekkürler Daron Hocam…